Türkiye'nin tam bağımsızlığı Amerikanın dağılmasına bağlı

Birinci Dünya savaşı sonrasında yeryüzünde ki beşeri hakimiyet iki ideolojinin etrafında şekillendirilmiştir. Bu iki ideoloji Komünizm ve Kapitalizm dir. Bu iki beşeri sistemin ana kaynağı da incelendiğinde aynı adrese gitmektedir. Yani Siyonizm’e dayanmaktadır. 

İnsan mutluluğu odaklı ve ilah-i kelimatullah amaçlı yeryüzü hakimiyetini altı asır sürdürmüş olan Osmanlı devlet sistemini “merhamet” üzerine inşa etmiştir. Fakat Birinci Dünya savaşı sonrasında yeryüzünde şekillenen Komünizm ve Kapitalizm ideolojisi “kurumsal” ve “bireysel” menfaat çatışması üzerine inşa edilmeye çalışılmıştır. Masa başında cetvelle sınırları şekillendirilen “çakma” devletler bu iki sistemden birisine mecbur edilmiştir. Bu iki sistemin haricinde devletlerin yönetilmesine müsaade edilmemiştir. 1980 yılında halk hareketi olarak kurulan İran İslam Cumhuriyetinin ilanıyla Siyonizm büyük bir darbe almıştır. İran halkı kendi devletini yönetmeye talip olmuş Siyonizm’e kendi ülkesini yönettirmemek için başkaldırmıştır. Bu başkaldırının bedelini İran halkı ödemiştir. Ödemeye de devam etmektedir. Ancak İlahi iradenin tecellisi neticesinde yıkılan Komünizm ve dağılan Rusya İran Devletinin pekişmesine ve güçlenmesine neden olmuştur. Komünizm ve Kapitalizm yeryüzüne; insanın mutluluğunun aksine kan ve gözyaşı getirmiştir. İlahi kural gereği temelinde adalet bulunmayan sistemler nihayetinde çökmeye mahkumdur. Bu sebeple insana zulüm bakımından Kapitalizmden daha şedit olan Komünizm daha fazla dayanamayarak 90’lı yıllarda dağılmak zorunda kalmıştır. İki sistemin ana kaynağı Siyonizm komünizm yıkıldığı için dünyayı tek kutuplu Kapitalizmin kucağına çekmeye çalışmaktadır. Aslında iyi tahlil yapıldığında kitaplara konu olan Kapitalizm de yeryüzünde iflas etmiştir. Çünkü şu anda Dünyada iktisadi ve siyasi manada kitaplarda yazılı olan Kapitalizmin kuralları işlememektedir. Siyonizm şu anda elinde bulundurduğu bilimsel, teknolojik ve ekonomik güçle yeryüzü hakimiyetini sürdürmeye çalışmaktadır. 

Aslında Kapitalizm Amerika’da ki 11 Eylül saldırılarıyla son bulmuştur. Amerika ve Avrupa da yaşanan ekonomik krizler bilinçli olarak ortaya çıkarılmıştır. Bu krizler sayesinde Siyonizm’in emrinde olan İslam âleminin sermayesinin üzerine yatmışlardır. Kursaklarında kalan bu sermayeyi İslam Alemi’nin talep etmemesi için Müslüman Devletleri istikrarsızlaştırmışlar halkı birbirine düşürmüşlerdir. Siyonizm’in yeni kolonileri olan Çin ve Hindistan’ı da aynı akıbet beklemektedir. 

Ülkemizde Birinci Dünya savaşından sonra ki süreçte Siyonizm tarafından şekillendirilmiştir. Her ne kadar adı “Bağımsız” ülke olsa da Dünya Kapitalizmi’nin çarkı içerisinde dönmesine mecbur bırakılmıştır. Cumhuriyetin ilanından bugüne ülkeyi yönetenlerin istisnasız tamamı kapitalizmin “taşoran” lığını yapmak zorunda bırakılmıştır. Dinden uzaklaştırılmaya çalışılan Türk Milleti’ne bu alanda azar azar verilen dinsel ve insancıl haklar adeta bir lütuf olarak sunulmuştur. Siyonizm Türkiye’yi makro düzeyde yönetirken de ülke içerisinde ki her türlü zihniyete sahip kesimleri kullanmayı da becerebilmiştir. 

Türkiye halkı Kapitalizmi kanıksamıştır. Bu doğrultuda da Siyonizm ülkemizin politikalarını belirlemede hala etken bir güç olarak karşımızda durmaktadır. Türkiye halkı İran halkı gibi Siyonizm karşısında bedel ödemeyi göze alacağını düşünmüyorum. Ancak Rusya’nın dağıldığı gibi Amerika’nın dağılmasıyla Türkiye tam bağımsızlığa kavuşabilir. Bu süreci yaşayacak olursak şayet iktidarda bugün ki hükümet mensuplarının sahip olduğu milli duruş zihniyetinin de güçlü ve tek başına iktidar olmayı sürdürmesiyle mümkün olabileceği kanaatindeyim.