Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '13

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye sorununun çözüm süreci

Türkiye sorununun çözüm süreci
 

Kelimelere takılıp kalmamızın anlamsız kalacağı zor zamanlar ve acılı hayatlarımız oldu. Ancak şimdi bu acıları tekrar yaşamamızı sağlayabilecek bir süreç var.  Kürt sorunun barış süreci deniliyor. Kürt sorunu tabiri, böyle bir barış sürecinde inanılmaz derecede antipatik ve soğuk kaçıyor. Hiçbir ırk, hiçbir zaman, anadilinden ve geleneklerinden dolayı hiçbir yerde sorun olmak için var olmamıştır. Sadece sorunlu sistemlerin sağlıklı işleyememesinden dolayı sorun haline getirilmiştir. Bu yüzden hep birlikte sorun haline getirilen bazı olgulara, yine ülke olarak hep birlikte sahip çıkmamız gerekir.

Bunun adı Türkiye Sorunu’nun Çözüm Süreci’dir.

Türkiye Sorunu’nda yitirdiğimiz her insan ve düşen her damla gözyaşı için hepimizin suçlu olduğunu kabul etmeden hiçbir şeyi çözemeyiz. Birlikte oturduğumuz bu acı sofrasından öfkeyle kalkan da var sağduyuyla kalkan da. Ancak ne olursa olsun acıya yeterince doyduğumuz ortada. Şimdi bu sofrayı toplamak hepimizin görevi.

İstemesek de yedirildik, doyurulduk ve şimdi isteyerek hazmetme zamanı. Hazmedip ülkemizden ve tarihimizden çıkarmamız lazım. Aksi halde bu acıların şişkinliğiyle ülke olarak hastalanıp ölmemiz kaçınılmaz olacak.

Bu sorun Türkiye’nin Sorunu.

NASIL ÇÖZMELİYİZ?

Üç kişilik bir tartışma grubunun ortasında olduğunuzu farz edin. İki kişi ateşli bir tartışma içerisinde ve siz de onları izliyorsunuz. Tartıştıkları şeyin üçünüzü de ilgilendirdiğini düşünelim. O an üç şekilde tepki verebilirsiniz. Ya ikisinden birinin düşüncelerini doğru kabul ederek sizde o kişiyle aynı düşünceleri paylaşarak tartışmaya dahil olursunuz. Ya ikisinin de düşüncesine katılmaz ve size doğru gelen düşünceleri paylaşırsınız ya da hiçbir şey söylemezsiniz ve susarsınız. Bu örneği niye verdiğime gelirsek. Bu ülkede yıllardır aynı durum yaşanıyor. Bize ya taraf ol, ya kendine yeni bir taraf oluştur ya da sus ve kabul et denildi. Sonuç olarak yıllardır farkında olarak veya olmayarak hepimiz bu tepkilerden birini verdik. Bu da sorunu bir iken üç etti.

Analize devam edelim. Suskunların sorunu kabul ettikleri gibi çözümü de kabul edeceklerini varsayıyorum. Çünkü suskunlar, susarak her durumu kabul edebileceklerini belli etmişlerdir. Oysa bu acı sofrasından kalkanların öfkesinden onlar da, farkında olmasalar da, hepimiz kadar etkilenmişlerdir. Bu yüzden birazdan bahsedeceğim çözüm sürecinde artık sessiz kalmamaları gerekiyor. Ben bedeli ne olursa olsun barış istiyorum diyebilmelerine ihtiyacımız var. Gelelim sofradaki diğer iki tarafa.

Bu iki tarafı kasıtlı olarak bu acı sofrasına oturtanı, yıllarca çocuklarımızı, huzurumuzu yitirmemizi sağlayanları iyice tanımamız gerekiyor. Yoksa neyle baş etmemiz gerektiğini ve nasıl çözebileceğimizi anlamamız çok zor olacak.

Yüz yıl geriye giderek herkese tarihi ve yaşananları anlatarak kafanızı karıştırmadan, acılarınıza ve öfkelerinize dokunmadan olayı netleştirmeye çalışayım. Savaş kime ne yarar sağlar sorusunun cevabını kendi kendimize düşündüğümüz zaman sorunun kaynağı yeterince netleşiyor. Yani birileri acı satıyor ve bizimde bu sofrada oturmamızı sağlıyor. Peki kim bu acı tüccarları?

Yıllardır birbirimizi kırmamız için silah satan, sattığı silahlardan gelenlerle uluslararası projelerini gerçekleştirebilmek adına medyayı ve liderleri satın alan, bu topraklardaki kargaşadan faydalanarak kendi emellerine bu şekilde ulaşabileceğinin stratejisini yüz yıl önceden şekillendirenleri tanımadan ve bunlara engel olmadan barış bir hayal. Sanırım isim vermeme gerek kalmadı. Bu acı tüccarları şimdi ise hazım ilacı adı altında yeni acılar satmaya kalkışacaklar.  Buna dikkat etmemiz ve farkında olmayanları uyarmamız gerekiyor. Bu da iktidarın görevi.

İktidar partisi veya ülkemizin liderleri ve aydınları, bu süreçte söylemlerini ve stratejilerini geleceği görerek belirlemeliler. Kendi hazım ilacımızı kendimiz üretemezsek ve her iki tarafa aslında tek olduklarını gösteremezsek durum daha da kötüye gidebilir. Kısacası bütün parti yöneticileri kararlı ve doğru adımlar atmalı. Bu adımları atarken siyasi ranttan çok ülke menfaatini göz önünde tutmalılar. Her kesimin barışa sahip çıkması her şeyden önemli.

Biraz korkarak biraz da ümit ederek Türkiye Sorunu’nun çözüme ulaşacağına inanıyorum. Siz de inanın. İnanmadan yaşanmıyor.

Size Soruyorum: Sizin sorununuz ne?

 
Toplam blog
: 37
: 427
Kayıt tarihi
: 03.04.11
 
 

Güncel konularda yazacağım blogları sizinle paylaşmak için burdayım. Severek yaptığım bir uğraştı..