Türkiye ve taşlar

Kim ne derse desin, ister alınalım ister savunalım Türkiye’de taşlar yerli yerinden oynamıştır. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. (Susurluk Kazası)

Bu görüşümü iki toplumsal refleks için de söylüyorum:

1. “Günümüz devlet ideolojisini savunanlar” artık halka rağmen istedikleri gibi at oynatamayacaklardır. Bahsettiğim kimliği daha açık söylemek gerekirse Atatürkçülüğü kendilerine maske edenler. O maske arkasına saklanarak inanmadıkları vatanseverlik duygularıyla hukuku katletme ve çıkar oluşturma peşinde koşanlar. Kısaca İttihatçılıktan umut bekleyenler.

Son bir yıldır ele alınan soruşturmalar ve yargılanan insanlara dikkat edelim. Yaptıkları ne? Bilinçaltına yayılan korkuyu destekleyici yayınlar yaptırılarak insanları huzursuz etmek. “Artık yapılacak tek şey var, demokrasiye müdahale etmek.” ya da gerektiğinde “demokrasi treninden inmek “ düşüncesini yaygınlaştırmak.

Düşünülenler gerçekleşemiyor.

2. “Yasama, yürütmeyi ve yargıyı da ele geçirebilme ve bunun sonunda din devleti hayallerini gerçekleştirebilirim çabaları ve bu amaçla demokrasiyi amaç değil araç olarak görme zihniyeti” de Türkiye’de bu hayallerinin gerçekleşemeyeceğinin farkına varmıştır.

Öyle ya da böyle Türkiye’de demokrasi kültürü bir ivme kazanmıştır.

İnsanların başını örtmesiyle şeriata ulaşılamayacağı gibi, baş açarak laiklik de korunmuyor. Başını örtenlerin büyük çoğunluğu yarın bir iktidar değişikliği olsa başlarını açacaklardır.

Deniz Feneri örneğinde olduğu gibi Türkiye’de yapılan yolsuzluklar aslında kimsenin gözünden kaçmıyor.

Ben, Deniz Feneri ve Ergenekon davalarında “Hukuk galip gelecektir!” diyorum.

İnsanlarımız da “ Kimin kabahati varsa cezasını çeksin!” diyor.

Türkiye’nin en büyük sıkıntısı, yerinden oynayan taşları düzene koyabilecek siyasal bir güce sahip olmayışıdır. Mevcut siyasi partilerden AK Parti bir atılım gerçekleştirebilecek görünümde olsa bile o, sadece yerinden oynayan taşları sökmeye çalışmaktadır. Sökülen taşları bir araya getirip yeniyi inşa edecek parti imajını yaratmıyor bende.

Bu anlamda CHP görevini yerine getirmiş bir parti olarak ileriki yıllarda DP, AP, ANAP gibi tarihteki yerini alacaktır. AK Parti de kendine çeki düzen vermeyip şımarıklığına devam ederse tarihin deriliklerinde kaybolup gidecektir.

Türkiye halkı önümüzdeki günlerde tüm insanlarımızın (doğu, batı, kuzey, güney demeden) temsilcisi olabileceğine inanan, onların desteğini alan, gücünü emeğe saygıdan alan, insan haklarına saygı duyan ve hukukun üstünlüğüne inanan, ulusalcı söylemlerden uzak bir siyasi partiyi kucaklayacak ve onu iktidara getirecektir.

İsterseniz "2009 Yerel Seçimler Sonrası Türkiyesi"ni bekleyelim ve görelim.

***

Sevgili Gazanfer Özcan biliyor musun, bu taşları aslında yerinden oynatan sen ve senin gibi güzel insanlardı. Düzeltecek olanlar da.. Ne vardı çabucak çekip gidecek? Huzur içinde uyu..