Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '15

 
Kategori
Deneme
 

Üçü de sınıfta kalmışlardı 1. bölüm

Üçü de sınıfta kalmışlardı  1. bölüm
 

Alıntı


Solmaz Yonca ve Nehir mahallenin üç güzel kızıydı, arada bazı küçük anlaşmazlıkları olsa da iyi arkadaşlıkları vardı. Mahallelerine yeni taşınan üç çocuklu ailenin en büyük oğlunun bu üç arkadaşın arasını açacağını kim bile bilirdi ki? Yirmili yaşlarda üç genç kız ve üç farkı karakterlerdi. Bu düzensiz sevdanın, veya sevda sandıkları ilişki çıkmazından bakalım masum çıkabilecekler miydi!
 
Solmaz annesini küçük yaşta kaybetmiş, babasının tekrar evlenmesiyle, ortaokulu nice zorluklarla bitiren üvey anne baskısıyla kendini pek ifade edemeyen genç kızdı. orta okulu bitirdikten sonra bir restoranda tezgahtarlık yapıp ailesine maddi destek sağlıyordu. 
 
Yonca liseyi bitirdikten sonra, fiziğine güvenerek, kendini moda sektörüne adayıp modellik yapan tatlı dilli, çenebaz gözü yükseklerde, mahalle delikanlılarına pas vermeyen bir kızdı. Babası ve annesi pek anlaşamazken, onlara defalarca - Ya, neden ayrılmıyorsunuz, beni ve kardeşimi düşünüyorsanız, hiç düşünmeyin, ayaklarımın üzerinde zaten duruyorum, annem mutsuz, neşesiz belli değil mi baba, aynı çatı altında yıllarca yabancısınız, beni geçin ya, beni geçin kardeşimin tırnaklarına bakın, çıkmayan yenen tırnaklarına eczaneden aldığımız oje gibi sürülen tırnak ilaçlarını kız ağzına götürüp yalamadan, hasta oluyor, acaba küçük kızınız, geceleri altına neden kaçırıyor? Kimin umurunda deyip feveran etse de! Ne vurdum duymaz annesinin ne de egoist babasının umurunda değildi. 
 
Nehir ise babasının tuhafiye dükkanında çalışan liseden sonra okumak yerine kendi dükkanlarında çalışmak isteyen mutlu bir aileye mensuptu. Her sokak veya mahallede mutlaka konu komşular bir birlerini tanır ve arkalarından da bol bol atıp tutarlar, Nehir'in annesi, ne Solmazla ne de Yoncayla konuşmasını istiyordu. Ona göre, biri manken diğeri de bulaşıkçıydı, Nehir annesini defalarca uyarmış, anne bırak şu dedikodu kumkumalığını, sana ne ya, kim hangi mesleği yapıyorsa, mühim olan gözümüzün önüne bakmak değil mi?  Ona bakarsan bende tezgahtarlık yapıyorum, ya seni kırmak istemiyorum anne ama lütfen kendine gel! Birde o kızların ailelerine gidip laf götürüp getirmiyor musun? Anne, ne diyeyim sana Allah ıslah etsin deyip kapıyı çarparak dışarı çıkan kız - Ah be annem, bilsen senin bu dırdırın yüzünden evden kaçıp o dükkana sığındığımı! 
 
Bir araya gelip, üçü bir arada olan kızlar o günün sıcağı sıcağına hesaplarını yaparak sokaklarına yeni taşınan komşularından bahsetmeye başlamışlardı. Sedat, 26 yaşında bekar yakışıklı bir gençti, evin büyük oğluydu, oto tamirciliği yapıyordu. Mahalleye taşındıkları üç ay olmuştu, Vedat 23 yaşında, daha makul, saygısı kusursuz tercüme bürosunda çalışan bir gençti, 20 yaşında ki kız kardeşleri ise üniversitede okuyan, hoppa ve şımarık bir kızdı. 
 
Artık kimin kim olduğu kızlar da az çok bilmişlerdi ama, Sedat konusunda üçü de sınıfta kalmışlardı. Dik başlı, kibirli, yakışıklı, karakter azlığı ile üç kızı birbirine düşürdüğünü tüm muhit biliyor, kızların anneleri birbirlerini suçlayıp senin kızın, benim kızım kavgasını yapıyorlardı. 
 
 
Toplam blog
: 425
: 412
Kayıt tarihi
: 24.02.13
 
 

37 Yıldır  yurtdışında yaşıyorum , 1000 den fazla şiirim var,  çeşitli edebiyat sitelerinde, derg..