Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '09

 
Kategori
Haber
 

Uğurlar olsun Hüsnü Bey amca !

Uğurlar olsun Hüsnü Bey amca !
 

Tiryakisiydik bir zamanlar “Kuruntu ailesi” nin. Hüsnü Bey amcasıydı izleyenlerin. Ailemizin birer ferdiydi hepsi 1986 ‘lı yıllarda. Kapıcı Bayram Efendi ( Zihni Göktay ), evin halası ( Doğu Erkan ), damat Tarık (Gazanfer Ündüz), satıcı Cezmi ( Cemil Kolukısa ), Enişte ( Zafer Önen), Hatemi Bey ( Ertuğrul Bilda), Monşer (Zihni Küçümen) , Fulya Özcan ve diğerleri…

O zamanlar ‘sitkom’( Situation Comedy. Türkçesi “durum komedisi” ) deselerdi ‘o ne?’ derdim. Hayatımızın içine girdikten sonra gördüm ki bizim “Kuruntu ailesi” aslında Türkiye’nin ilk sitkom’u aslında…

Gazanfer Özcan, gözlediğim kadarıyla , hayatı boyunca gerek insan olarak gerekse mesleki açıdan belli bir “duruş” sergileyen ve onurlu yaşamış bir insan. “Üstat “ sıfatını hak eden koca çınarlardan biri.

Şişli cami’nin arkasında ki tiyatro’ya okul ile gittiğimiz bir gün kocaman buketi benim vermemi istemişti öğretmenimiz. Titreyerek sahneye çıktığımda “teşekkür ederim. İleride ne olmayı plânlıyorsun?” diye sordu. O dönemlerde sürekli ablamı örnek aldığım için “tiyatrocu” deyiverdim bir çırpıda. Eli ile çenemden tutup gözlerimin içine baktı. “Bu kocaman gözlerin içinde keskin bir ifade var. Gel sen beni dinle yönetici ol. Boşver tiyatrocu olmayı.” demişti.

Yıllar sonra bir oyununu izlemeye gittiğimde fuayede karşılaştık. “Efendim bundan 7 yıl önce bana verdiğiniz öğüdü tuttum. Siz haklıydınız . Oyunculuk konusunda maalesef hiç yeteneğim yokmuş.” dediğimde “Boşuna mı idareci ol dedim. Şimdi gelip bilâ ücret tiyatronun idarecisi olacaksın.” dediğinde gülüşmüştük.

Aile hayatıyla, prensipleriyle örnek bir sanatçıydı bana göre. İyi bir eş, iyi bir baba, mükemmel bir dede, saygılı bir sanatçı. Hırsları uğruna kendinden ödün vermeden, mesleğini ayağa düşürmeden, yaptığı işe saygılı bir şekilde devam etti tam 62 yıl…

Pantolon askısını bana sevdiren ilk erkek. Dinamizmine hayran olduğum ihtiyar delikanlı.

46 yıllık bir evliliğin mimarlarından ve eşinden, hastalık dışında ayrı kalmamış bir erkek.

Gönül Ülkü ile ilk tanıştığı yıllarda küçücük sansasyonları olmuş. Onun dışında hiç yok. Gündelik hayatında esprili bir kişiliği yok. Hattâ utangaç ve kolay gülmeyen biri. Tiyatrosun da “flört yasak , evlilik serbest.” di koca Çınar’ın.

2002 yılında Gönül Ülkü hastalanır, ardından da kendisi by-pass ameliyatı geçirir. 3 damarı değiştirilir. Bu dönemde ki büyük harcamalar yüzünden vergisini ödeyemez Gazanfer Özcan. 30-40 bin ytl’lik vergi borcu faizlerle katlanarak büyür ve 500 bin ytl’ye ulaşır. Tiyatronun beraberinde dizi ve film çekmeye başlar 70 yaşını geçmiş bu onurlu insan. Yatırdığı paralar ancak faizleri karşılamaktadır. “Büyük bir üzüntü içindeyiz. Mahçup oluyoruz. Bu durum bana ağır geliyor.” diyordu Gazanfer Hoca. Sonra da ilâve ediyordu “Dostlarımız, arkadaşlarımız birer birer gidiyor. Sırası geleni öbür tarafa uğurluyoruz... Samimi söylüyorum, bazen o gidenlere özenmiyor da değilim!"

Devlet desteğinin rahat nefes aldırdığı dönemlerde ; Ali Poyrazoğlu “Vergi borcu olanlara devlet desteği yapılmasın.” çağrısında bulunur ve yardım kesilir. O günden sonra da büyük üstat , defterdarlığa verdiği ödeme plânına uymak için Avrupa Yakası ‘ndan kazandığı tüm paraları borca yatırır.

“Parası var da ödemiyor.” diyenlere en güzel cevap 78 yaşında bir sanatçının, halâ borç ödüyor olması olsa gerek.

Başbakan ve o dönemin başbakan yardımcısı ile de görüşür Gazanfer Özcan. Geri dönen olmaz. Hastalık nedeniyle düştükleri zor durumdan ötürü vergisini ödeyemeyen bu aile, seyahat yasağından ötürü İngiltere’de ki çocuklarını bile yıllarca görememiştir.

Merak ediyorum ; Bu gün cenazesinde gözyaşı döken yapımcılar, koleksiyoner sanatçılar ve bölüm başına milyarlar alanlar, büyüğümüzdü diyen, her sahneye çıkışlarında milyarlarca lira kazanan şarkıcılar, türkücüler, şu 500 bin lirayı aralarında toparlayıp kapatamadılar mı? Yaşarken yanında olmadığınız insanların, öldükten sonra cenazelerinde ağlaşmanız da rol olsa gerek.

Cami avlusuna gelip, siyah gözlükler arkasından çevreyi seyretmek dostluk değil. Cihangir’de ki evlerinden, dairelerinden birini satar ödersin. Bana göre vefa, dostluk budur. Hele ki karşında ki 78 yaşında yaşlı bir insansa. Bunu yaparken de reklamını yapmazsın. Ama maalesef reklam yapılmayınca yardım da edilmiyor. O zaman ego tatmin olmuyor çünkü.

Sevgili Hüsnü Bey amca, ebedi istirahatgârında rahat uyu. Nur içinde yat. Her ne kadar vergi borçların varsa da bizden yana helal olsun. Bir söyleşide “Hatırlanmaktan ziyade, unutulmamak istiyorum.” demiştiniz. Sizi unutmayacağız…

Nur Zeynep Çelik

18.Şubat.2009

 
Toplam blog
: 347
: 1365
Kayıt tarihi
: 31.10.07
 
 

İstanbul 25 Temmuz : /… İşletme tahsil ettim. Özel ilgi alanım olduğu için 2 yıl Psikoloji okudum..