Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Nisan '11

 
Kategori
Güncel
 

Ulusal Egemenlik mi? O da ne?

Ulusal Egemenlik mi? O da ne?
 

Öncelikle hepinizin bayramını kutluyorum. Nice bayramlar dileğimle… 

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ilk kez 23 Nisan 1920’de “Hakimiyeti Milliye Bayramı” olarak kutlanmış. 23 Nisan 1920 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı günün yıldönümü olarak kutlanmaya başlanan bu bayram, 1930’lu yıllarda Çocuk Esirgeme Kurumunun gelenekselleştirdiği “Çocuk Haftası”nın (23 Nisan – 1 Mayıs) başlangıcının da bu bayramla aynı güne rastlaması sebebiyle Çocuk Bayramı ile aynı gün kutlanır olmuş. 

1935 yılından itibaren ise 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanılmaya başlanmıştır.1979'un, UNESCO tarafından 'çocuk yılı' ilan edilmesiyle de bu bayram, uluslararası nitelik kazanmıştır. 

Cumhuriyet idaresinde ulusal egemenliğin önemli yeri vardır. Halkın egemenliği, yani halkın iradesi mecliste kendine yer bulur. Bu da demokrasinin çekirdeğidir, özüdür. 

Bazı çevrelerin -ki bunların arasında milletvekilleri de var- ısrarla parlamento dedikleri meclis, halkın kalbinin attığı yerdir. Burada parlamento konusunu açmışken, kelime anlamından da kısaca bahsedelim: Parlamento kelimesinin doğuş yeri İngiltere'dir. Terim İngiltere’de 13. yüzyılın başlarında kullanılmaya başlanmıştır. Başlıca görevi yasama, devlet bütçesini çıkarma, hükûmeti denetlemedir. Üyeleri halkoyu ile belirli bir süre için seçilir. 

Türkiye Büyük Millet Meclisi(TBMM) bir mirastır, gelenekleşmiş bir ifadedir, bir bütündür. Bu bağlamda “parlamento” kelimesi “meclis”in yerine hiç mi hiç yakışmıyor. Meclisin kelime anlamı gayet açık ve net, üstelik yerine çok daha uygun ve Türkçe! 

Millet Meclisi, yani millete ait. Millet adına, halk adına temsilcilerin görev aldığı bir yer. Milletin gözü, kulağı ve sesi bir anlamda. Milli iradenin kalbinin attığı yer. 

Gel gelelim işin aslı pek böyle değil. Mecliste milli irade değil, millete ait olmayan bir irade var. Laik, sosyal ve demokratik bir hukuk devletinde yaşayan insanlar, milli iradelerini meclise yansıtamıyorlar maalesef. Mecliste görev yapmaya halkın seçtiği vekil değil de, parti başkanının seçtiği vekil gidiyor. Vekili başkan seçince de benim vekilim (gerçekte benim olmayan vekilim), benim gözüm, kulağım, sesim değil, göbekten bağlı olduğu başkanının kuklası oluyor. Milletin cebinden ayda on bin lira maaş alan bu vekiller sonrada çıkıp ben “milletvekiliyim” diyebiliyor. Hal böyle olunca da, meclise yansıyan irade milletin ve vekilinin değil, parti başkanının oluyor. 

Sadece bu mu? 

Hayır, bir de meclise hiç gönderemediğimiz vekiller var! 

A partisine oy veriyorum, barajı geçemeyen A partisine verdiğim oy bir de bakmışım ki B partisinin hesabına yazılıyor. 

Sonuç? 

Sonuç vahim dostlar… 

B partisi, “ben bu milletin oylarının % 50’sine yakınını aldım” diye böbürlenerek ortada dolaşıyor. Halkımın yüzde ellisi, yerleşmiş ifadeyle; “iki kişiden biri” istemeyerek dolaylı olarak B partisine oy vermiş oluyor. İşte bunun içindir ki, sokaktaki vatandaşlardan sorduğunuz iki kişinin ikisi de “ben oyumu B partisine vermedim” diyor. Üstelik bu konuda yemin bile edebiliyor. O halde milletimin iradesi(ulusal egemenlik) nerede? 

Maalesef kayıp…Barajın altında kaldı, sizlere ömür… 

İletişim için: alirizaizgi@hotmail.com 

 
Toplam blog
: 136
: 2817
Kayıt tarihi
: 20.03.11
 
 

Duyarlı olduğum konularda; düşündüklerimi, bildiklerimi ve birikimlerimi paylaşmak üzere burada b..