Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Aralık '15

 
Kategori
Anılar
 

Uzak coğrafyaların bilinmeyen çiçekleri

Uzak coğrafyaların bilinmeyen çiçekleri
 

UZAK COĞRAFYALARIN BİLİNMEYEN ÇİÇEKLERİ


Bir mart sabahıydı. Asfalttan çıkmış şose yola koyulmuş güneşli bir günde öğleye doğru düz ovada mavi ufukların sonunda bulunan, uzaktan toprak yığınını andıran tepecik gibi ama yaklaştıkça ayrışıp netleşip insana dair yaşam parçaları ortaya çıkan köy ve kerpiç evleri, içindeki daracık sokaklardan geçerken kapı aralarından meraklı gözlerle bakan bir kaç insanının önünden geçişim,evlerin bitiminde köyün arka yüzüne varıldığında , arkasında kahverengi toprağı kıraç, ekilmemiş, hiç ağacın olmadığı uçsuz bucaksız ovanın başlangıcındaki okulun önüne gelişimi hatırlıyorum.  O zaman bilemediğim ama şimdi özümsediğim okulun bahçesinde koşup oynayan beni görünce etrafıma toplanıp saf ,tertemiz meraklı gözlerle bakan onlarca etten ,candan çiçeğe rastlayışımı.Şimdi neredeler, ne iş yaparlar, hangi iklimde şehirde yaşarlar, beni hatırlarlar mı? Hep merak ederim. O gün yaz tatiline kadar birkaç ayı nasıl geçireceğimi kara kara düşündüğüm bu coğrafyadaki dört yıllık öğretmenlik serüvenimin ilk günüydü.İlerleyen günlerde ve yıllarda İrfan’ın ‘’Naroke’’ şarkısını ve okul bahçesinde beni ıssıza çekip asker arkadaşıymışız gibi omuzuma elini koyuşunu, benimkini de kendi omuzuna atarak sınıfındaki kız arkadaşlarının İrfan’ın hayali olan sözde sırlarını bana ispiyon edişini,bunu duyan kızlardan dayak yiyip ağlayarak yanıma gelip imdat bekleyişini hatırladığımda gülümseyişimi hatırlarım. Aklıma her gelişinde çok üzüldüğüm haksızlık yaptıktan sonra gerçeği öğrendiğimde özür dilediğim Abdullah’ın ‘’Olsun öğretmenim gerçeği öğreneceğini ve beni yine seveceğin biliyordum i’’ derken gözlerinde hala sönmeyen ışıltıya üzülüşümü asla unutmam. Delinmiş lastik ayakkabıları,siyah önlüklerinin ve uyduruk pantolonlarının yamalarını,onca fakirliğin arasında akşamları lojmana tabakta getirdikleri yoğurdu, kepekli buğdaydan sıcak tandır ekmeğini ve bunları hiçbir karşılık beklemeksizin masum sevgileriyle sunuşlarındaki gönül zenginliklerini hiç unutmamışım. Bu kıraç coğrafyada bir ilk olabilecek ve çukurunu açıp, dikip dolduran öğrenciye sulaması için zimmetlediğimiz (aslında sahiplenmesini istediğimiz)okulun bahçesine diktiğimiz kayısı ağaçlarını çocukların sahiplenip gözü gibi bakmalarını ve zaman içinde yeşermelerini anımsarım. Mayıs ayının başlarında cılız yağmurlara rağmen okulun önündeki çimenlerin yeşermesini ve arkamızdaki uçsuz bucaksız ovadaki tarlalara ekilen buğday başaklarının boy vermesini,aralarında büyüyen bir kaç muhteşem gelinciklerin kırmızı renklerinin güzelliğini , bastırmak istercesine her yerin yemyeşil oluşunu.İşte o gün bu gündür gelincik benim için;hüzündür, kalabalıkların arasındaki yalnızlıktır, aşktır,sevgidir bu gün bile. Okulun son günleri dört km uzaklıktaki komşu köye geziye çıkışımız, o gezide komşu köye yaklaştığımızda burnumun direğini kıran fakat orada yaşayanların alışıp hissetmediği o koku ve köyün küçük yamaçlarına kalıptan geçirilerek yeni dizildiği belli yüzlerce samanlı ıslak yuvarlak kahverengi nesnenin ağaç olmayan coğrafyaların ısınma gerçeği olan tezek olduğunu öğrenmiştim. Dönüşte buğday tarlaları arasındaki tozlu toprak yolda yürürken öğrencilerime öğrettiğim ve hep bir ağızdan söyledikleri

Eminem Eminem köyümün güzeli,
Bağlara gel Eminem.
Yeşillendi dağlar,yeşiller giy Eminem.
Annen, baban okşar sever,
Köy kızları seni över,
Ne tatlısın Eminem.
Eminem Eminem pınardan geliyor, 
Su testisi elinde.
Çiçeklenmiş dallar,beyazlar giy Eminem
Tepelerden çiçek topla,
Saz çalalım sen de hopla,
Eğlenelim Eminem.
Eminem Eminem güneş batarken ah!
Kuzuların meliyor,
Yankılanır orman,gönlüm titrer Eminem.
Ilgıt ılgıt rüzgar eser, 
Mırıl mırıl türkü söyler,
Mutlu uyu Eminem
şarkısını ve hep bir ağızdan söylerken çıkardıkları ses ve tınılarının hala kulaklarımda çınladığını.Dört yılın sonunda veda edeceğim son gün tüm sınıfın tek tek bana sarılıp, öpüp içtenliği nedeniyle bu gün bile çok duygulandığım ağlamalarını ,arkamdan el sallarken gözyaşı döküp beni yolcu etmelerini. Evet ben oradaki saf,masum etten, candan çiçekleri meğer hiç unutmamışım. Anıların sisleri  arasında bazen beliren  ve yirmidokuz yıl önce yaşanılıp bu gün hiç unutulmayan bilinçaltımın derinliklerinden çıkagelip gözlerimin önünden bir film şeridi gibi yeniden geçen kareler .

Şenol KABAOĞLU

 
Toplam blog
: 13
: 221
Kayıt tarihi
: 08.03.14
 
 

Şenol KABAOĞLU 08.05.1964 Yılında SAKARYA/ KİRAZLI'da doğdum. İlk öğrenimimi  Kirazlı İlkokulu or..