- Kategori
- Güncel
Üzgünüm
Günlerdir meclise ve tüm kamusal alanlara başörtüsüyle girilebilmenin gerekliliği tartışılıyor yıllardır okullara girilebilmesinin tartışıldığı gibi, çok üzülüyorum bu duruma çünkü bir ülkede KAMUSAL ALAN dendiği zaman ülke topraklarında yaşayan tüm insanlar kasdedilir. Ve bu alanlarda görev yapan insanlar bu bilinç ve sorumluluğa uygun davranmalıdır. Yani başörtüsüyle sınıfa giren bir öğretmenin görüntüsüyle "ben sadece müslüman öğrencilerin öğretmeniyim siz olsanız da olmasanız da farketmez" demek istediği düşünülebilir. Aynı şekilde meclis, Türkiye Cumhuriyeti çatısının altıdır ve burası tüm yurttaşların eşit haklara sahip olması gereken, oyunu aynı partilere verdiği, vergisini eşit ödeyip, askerliğini eşit yaparak savaşlarda aynı cephelerde can verip kan dökmüş tüm yurttaşların eşit muamele görmeyi hem hakları olarak hem de vijdani olarak bekleyebilecekleri bir alandır. Manevi duyguların hassasiyetine özen gösterip nerede gözönünde olabileceğini nerede içimizde kalması gerektiğini öğrenmek zorundayız. Allah'dan başka kimse hiçbir kulunun yüreğinde ne olduğuna karar ve hüküm verebilme hakkına sahip değildir.
Bu gün kamusal alanlarda kendi deyimleriyle özgürlük bekleyenler aynı hoşgörüyü karşı tarafa gösterebiliyorlar mı acaba? hiç kendilerini sorguluyorlar mı? bunun olmadığını en açık biçimde cami önlerinde görüyorum, cami ziyaretine gelen insan o bilinçle geliyor ve zaten başörtüsünü yanında taşıyor kaldı ki taşımasa da Kur'anda "camiye başörtüsüz girilmez" diye bir emir de yok bildiğim kadarıyla, Camiler ya da diğer ibadethaneler insanların manevi olarak kendilerini iyi hissettikleri ulvi mekanlardır ve aslolan orada bulunmaktır. Camilerin önünde başörtüsü bulundurulur şayet birisi başı açık girmeye çalışırsa hemen geri çevrilerek başörtüsü uzatılır. Buna bir kaç yerde şahit oldum özellikle yabancılara yapılıyor. Diğer badethaneleri bilemiyorum ama camilere çokca olmak üzere kiliseye ve cem evine de gittim bu bazen ziyaret bazen de cenaze içindi, böyle bir uygulama görmedim. Oralardaki algım " Allah'ın bir kulu olarak yeter ki O'na yakın olmak iste nasıl olursan ol!" şeklindeydi. Öyleyse bize dinimizin gereklerini en doğru kaynak olan Kur-an' ımızın
en doğru rehberimiz olduğu gerçeğini, en doğru şekilde topluma öğretebilecek din adam-kadınlarına, ibadetlerimizde yol gösterici olarak, en asil toplumsal alışkanlıklarımızdan biri olan mevlutlarımızı okuyacak, cenaze işlemlerimizi en doğru şekilde uygulayabilecek ya da bunları yeni nesillere öğretebilecek din adamları-kadınlarına da çok ihtiyacımız var. Kutsal kitabımızın bir döneme değil, ilelebet yetecek bir kaynak olduğu gerçeğini tüm dünyaya yayabilecek, ayrıca çağa uygun gelişime ayak uydurabilecek nesillere öncülük edecek çağdaş öğretmenlere de yeter ki herşeyi kendi alanında değerlendirebilelim. Kendi alanlarında kim nasıl istiyorsa ve nasıl mutlu olabilecek se öyle yaşasın, ben de bu anlamda özgürlükten yanayım ama lütfen kamusal alanları kimse kişisel hırslarına alet etmesin!..Özellikle Okullar ve öğretmenler benim kuşağım ve benden önceki kuşakların hayatımızda çok önemli bir yere sahiptir. Çoğumuz hiç okuma-yazma bil(e)meyen ana-babaların bizlere bu şansı verdiği insanlarız. Bu gün yaşanan çatışmalara ve geldiğimiz noktaya bakarak hayretler içinde kalıyorum. Cumhuriyetin bizlere kazandırdığı egemenlik, özgürlük ve demokarasiyi, laikliği(ne yazık ki bir türlü doğru anlaşılamayan), özümseyerek çağdaş dünya üzerindeki saygın yerimizi koruyabilsek bu gün öteki-beriki, sen-ben çatışmalarına harcadığımız enerjiyi birlik beraberliğin güçlenmesine harcayabilseydik inanıyorum ki ne din alanında ne eğitim alanında yaşadıklarımız yaşanmayacaktı. Halka hizmet veren tüm alanların halkın tamamını eşit kucaklayabileceği bir Türkiye özlemiyle saygılar.02 Kasım 2013 Cumartesi Cemile Torun
http://t1311.hizliresim.com/1h/2/u53lc.jpg
Kartalda Cumhuriyet yürüyüşü
http://n1311.hizliresim.com/1h/3/u6369.jpg