Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mart '17

 
Kategori
Anılar
 

Vatan Caddesi

Vatan Caddesi
 

Kolum kırılmıştı. Sadece kırılmakla kalsa iyi, dirsek kısmından çıkmış, bilek civarından çatlamış, omza doğru bir noktadan kırılmış.

1970’li yılların ikinci yarısıydı. Henüz daha ilkokul öğrencisiyim ve yaz tatilindeyiz. Güngören’in Akıncılar Mahallesi denen bir yerlerinde oturuyoruz. Cumartesi günleri babamların arkasına takılıyor, Karaköy Perşembe Pazarı'ndaki nakliyecilerin araçlarını park ettiği iş mekânına bende gidiyordum. Öğle saatlerine kadar orada bekledikten sonra gerisin geri tekrar kamyona biniyor eve dönüyoruz. Ama… Aması var.

O yıllarda Vatan Caddesi'nde bir Pazar kurulurdu. Şimdiki tramvayın son durağından başlar Emniyete doğru bir noktaya kadar uzanırdı. Güzel bir halk pazarıydı. Dışarıdan baktığımızda, arkası bize dönük olan yeşil pazar tezgâhları, tenteleri, pazarın içerisinde alış-veriş yapan insanları  görürdük. Hatırladığım kadarıyla pazarın tramvay son durağı tarafında bir de güvercin pazarı vardı. Babam her Cumartesi günü evin pazar alış verişini bu pazardan yapardı. Babamı Aksaray tarafındaki pazar girişinde bırakır, abimle kamyonu diğer taraftaki çıkışa götürür oradan babamın gelmesini beklerdik… Beklerken ben de kendi kendime oynardım. Pazarın hemen yanıbaşında uzanan güzel bir park vardı. Yemyeşil çimler ve türlü çeşitli bitkilerin olduğu bir yeşil alan. Hani öyle çocuk parkı falan değil. Sadece görüntü babından bir yeşillik… Etrafı da çitlerle çevriliydi. İşte ben o çitin dışından, çitlerin üzerinden atlayarak kendimi çimlerin üzerine bırakırdım. Bayağı keyifli bir şeydi. Gerilip gerilip, hızla koşuyor ve çite yaklaştığım anda çitin üzerinden kendimi çimlerin üzerine bırakıyordum. Bir üç beş derken bir ters hareketle kolumda bir şeylerin olduğunu farkettim. Babamı beklerken bayağı bir şiddetli ağlama krizine tutulmuştum. Eve geldiğimizde ben halen ağlıyordum. Annem abimi de önüne katarak apartopar arabaya binip beni bir kırıkçıya götürmüştü. Şirinevler tarafında bir yerlerdeydi. Kırıkçı, bir kadındı. Orta yaşlarda. Kolumu tamir etti. Bir şeyler yaptı ve kolumdaki ağrı hafifledi ama koluma olanları da söylemeyi ihmal etmedi. Sanırım bir ay kadar sonra kolum iyileşmişti.

Aslında kolumun kırılması bahane, asıl mesele Vatan Caddesi… Babamlarla ne zaman takılsam, ille de Karaköy’e Vatan Caddesi'nden gitmek isterdim. Eve dönüşte de aynı güzergâh tercihimdi. Abim de beni kırmaz kamyonun yönünü Vatan Caddesi'ne çevirirdi. Millet Caddesi nedense o yıllarda hiç ilgimi çekmezdi. Neden Vatan Caddesi ilgimi çekiyordu da Millet Caddesi bana itici geliyordu? Uzun yıllar bu soru kafamı kurcaladı durdu. Yaş ilerleyip de ergenlik dönemini bitirdiğim de tercihimi Vatan Caddesi'nden yana değil de hep Millet Caddesinden yana kullandım. Tam tersi bir istikamete savrulmuştum. Çocukken Vatan Caddesi benim ilgi odağımken, ilk gençlik günlerimden itibaren hep Millet Caddesi ilgimi çekmişti. Şehremini, Fındıkzade, Yusufpaşa, Çapa, Haseki… Millet Caddesi'nde yürümek, etrafa bakmak, akan insan trafiğini incelemek… Vatan Caddesinde daha az insan olurdu. Millet Caddesi ise daha renkli gelirdi bana ilk gençlik yıllarımda. Çocukluktan, ilk gençliğe geçiş sürecindeki doğal bir savrulmaydı benim durumum. Çocuksun ve çocuk yeşili seviyor işte bunda anlamayacak bir şey yok. Betondan, keşmekeşten, canhıraş koşuşturmacadan ürküyor. Vatan Caddesi daha yeşildi… Beton daha azdı ve haliyle daha naif bir mekânı temsil ediyordu. Millet Caddesi ise İstanbul’un kendisiydi ve gelecekteki gerçek yüzünün temsilcisiydi.

Vatan Caddesi ve Millet Caddesi bahsi, gecenin bir yarısı uykuya dalarken geldi aklıma… Yıllar önce okumuştum Orhan Kemal’in “Bir Filiz Vardı” isimli romanını. Orhan Kemal bu romanında Vatan Caddesi'ni anlatıyordu. Filiz’in ilk aşkı Atom’la Vatan Caddesi'ndeki maceralarını… Atom, gazete satıcısı, boş kaldığında Vatan Caddesine takılan bir genç… Filiz ise Atom’un peşinden ayrılmayan, Atom’u idol olarak belleyen bir kenar mahalle kızı. Henüz daha onaltısında. Her genç kızın kurduğu olağan hayaller. Güzel bir hayat, rahat bir yaşam, gezmek, eğlenmek, giyinmek gibi şeyler. Hayat ve yaşam bu hedefleri gerçekleştirmek adına pek de cömert davranmıyor Filiz ve Atom’a.

Vatan Caddesi'ni “Bir Filiz Vardı” romanıyla ilk kez bana Orhan Kemal anlatmıştı. O kitabı okurken, çocukken kolumu nasıl kırdığımı hafif bir tebessümle hatırlamıştım.

Üniversiteden arkadaşım Şahin oralarda bir ev tutmuştu. Vatan Caddesi’nin ara sokaklarından bir yerlerdeydi. Tramvay son durağına yakındı. Okuldan çıkışımızın uğrak mekânlarından birisiydi Şahin’in evi. Kot altı bir evdi. Rutubeti bol, köhne, derme çatma bir öğrenci eviydi. Lakin mülk sahibi için sanırım saray yavrusu olarak tanımlanıyordu. Tramvayın son durağından Şahin’in evine giderken camdan arabasıyla çiğ köfte satan bir çocuk vardı. Lavaş ekmeğinin arasında bol acılı tarafından çiğ köfteyi dürüm yapardı. Çiğ köfteye karşı pek sempatim olmasa da bu çocuğun yaptığı çiğ köfte bayağı bir ilgimi çekiyordu. Şahin'e uğrayacaksam bir tane de Şahin’e yaptırıyordum çiğ köfte dürümünden… Şahin çiğ köfte hastasıydı. Urfalı olmasından mütevellit, ana yemeği çiğ köfteydi. İri yarı da bir delikanlıydı. Çiğ köfte dürümünü iki lokmada yiyordu))))) Eskinin devrimcisi bu arkadaşım şimdinin anlı şanlı bir dincisi olmuş. Facebook denen mecrada kendisine rastladığımda “Hayat sen beni daha hangi alanlarda şaşkınlığa uğratacaksın?” diye kendi kendime sormuştum.

Uzun yıllardan beri de liseden arkadaşım Recep nam-ı diğer Uzun Recep oralarda oturmakta. Yine Tramvay son durağına yakın bir yerlerde, bir ara sokakta… Sanırım bir yirmi yıl olmuştur. Recebin evine ne zaman gittiysem Vatan Caddesi'ndeki geçmiş anılarım hep gözümün önünden geçiyordu. Kolumun kırılması, Cam arabasında çiğ köfte satan çocuk, Şahin’in evi…

Gerek üniversite yıllarında olsun gerekse de uzun yıllar ders aldığım ASM’de olsun, zamanımın önemli bir kısmını Aksaray’da özellikle de Vatan Caddesi ve Millet Caddesi civarlarında geçirdim. Dolayısıyla Vatan Caddesi ve Millet Caddesi’nin hayatımın önemli bir kesitinde özel bir yere sahip olduğunu belirtmeliyim.

Çok mu seviyordum Vatan Caddesini? Sanmıyorum. Ama eski halinden iz kalmamış olması bu son noktayı koymama neden oluyordu. Ben aslında Orhan Kemal’in Vatan Caddesini, kolumun kırıldığı Vatan Caddesini seviyordum.

 

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..