- Kategori
- Hukuk
Vatana ihanetin hukuksal boyutu

vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmihalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası,
Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
(…)
Ölenler
dövüşerek öldüler;
güneşe gömüldüler.
Vaktimiz yok onların matemini tutmaya!
Nazım Hikmet Ran
Vatana ihanet, Türk ulusunun varlığına, saygınlığına ve çıkarlarına karşı planlı, dolaylı ve dolaysız eylem, söylem veya uygulamalarda bulunarak ülkenin bütünlük ve güvenliğini tehlikeye atmak olarak tanımlanabilir. Sıradan insanların anlık öfke tepkilerini bu kapsamda değerlendirmek doğru olmaz. Aslolan siyasal temsilcilerin veya iktidara sahip olanların planlanmış tepki ve çıkışlarıdır.
Örneğin, eğer iktidar sahipleri -gaflet, dalalet (sapkınlık) ve ihanet içinde bulunarak- kendi kişisel emellerini yabancı güçlerin siyasal emelleriyle bağdaştırıyor ve onlarla karşılıklı dayanışma içindeyseler, veya, bu konuda ciddi kuşkular varsa o zaman vatana ihanet söz konusu olabilir. Askeri casusluk, ulusal savunmayı zayıflatmak, düşmanla işbirliği, ulusal güvenlik açısından yaşamsal bilgiler veya kozmik askeri sırların uluorta açığa çıkarılması da bu kapsamda değerlendirilebilir.
İlginçtir ki Türk Ceza Yasasında “vatana ihanet” adı altında açıkça tanımlanmış bir suç yoktur. Ne güzel değil mi? Işık sürekli yeşil yanıyor. Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler der gibi…
Ancak, 1632 sayılı 22.05.1930 tarihli Askeri Ceza Yasasının 54-56 maddeleri Türk Ceza Yasasına göndermelerde bulunarak hem askeri, hem de sivil kişileri kapsayacak şekilde bazı cezalar öngörmüştür. Askeri Ceza Yasasının sivil kişileri kapsaması da ilginç bir olgudur. Söz konusu yasanın 1930 yılında uygulamaya konduğunu ve (maalesef) halen yürürlükte olduğunu belirtelim. Yasanın ilgili maddeleri şöyledir:
VATAN ALEYHİNDEKİ CÜRÜMLER:
Madde 54 - Vatan aleyhinde bir cürüm yapan askeri şahıslar hakkında Türk Ceza Kanununun 125 inciden 145 inci maddeye kadar olan maddeleri hükümleri tatbik olunur.
Madde 55 - (Değişik madde: 21/08/1940 - 3914/1 md.)
(1) Seferberlikte veyahut Türkiye Cumhuriyetini tehdit eden yakın bir harp tehlikesi mevcut olduğunu gösteren fevkalade zamanlarda Türk Ceza Kanununun 129 uncu maddesinin birinci fıkrasında yazılı cürümleri işleyenler veya işlemeye teşebbüs edenler (Harp hıyaneti) cürmünden dolayı ölüm cezası ile cezalandırılırlar.
(2) Az vahim hallerde ölüm cezası yerine müebbet veyahut on beş senede n aşağı olmamak üzere hapis cezası verilebilir. Maksat hasıl olursa her halde ölüm cezası verilir.
MİLLİ MÜDAFAAYA HİYANET:
Madde 56 - (Değişik madde: 08/06/1959 - 7331/1 md.)
1) Bu maddede gösterilen fiilleri işleyenler ve bunlara teşebbüs edenler (Milli Müdafaaya hıyanet) cürmünden dolayı aşağıda yazılı cezalarla cezalandırılırlar.
A) Türk Ceza Kanununun 133 üncü maddesinde ve 136 ncı maddesinin siyasi ve askeri casusluğa dair 3 üncü fıkrasında yazılı cürümleri işleyenlere Türk Ceza Kanununa göre ceza verilir. Bu cürümleri seferberlikte veyahut Türkiye Cumhuriyetini tehdit eden yakın bir harp tehlikesi mevcut olduğunu gösteren fevkalade zamanlarda işleyenler veya işlemeye teşebbüs edenler, 136 ncı maddenin son fıkrasında suçlunun taksirine müstenit olarak yazılı olan haller hariç olmak üzere, ölüm cezasıyla cezalandırılır.
B) Doğru olması halinde askeri veya siyasi bir sır teşkil edecek olan evrak ve vesaiki ve sair maddeleri Milli Müdafaaya hıyanet maksadıyla sahte olarak vücuda getiren veya bu suretle vücuda getirilmiş olduğunu bildiği halde bunları aynı maksatla bir başkasına bildiren veya tevdi edenler hakkında on beş seneden aşağı olmamak üzere hapis cezası verilir. Fiil seferberlikte veyahut Türkiye Cumhuriyetini tehdit eden yakın bir harp tehlikesi mevcut olduğunu gösteren fevkalade zamanlarda işlenmiş ise failleri ölüm cezası ile cezalandırılırlar.
C) (A) ve (B) bentlerinde yazılı cürümlerden birini veya bazılarını işlemek üzere iki veya daha ziyade kimseler aralarında ittifak ederlerse bunlardan her biri sekiz seneden on beş seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiil seferberlikte veyahut Türkiye Cumhuriyetini tehdit eden yakın bir harp tehlikesi mevcut olduğunu gösteren fevkalade zamanlarda işlenmiş ise failleri müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.
D) (A) ve (B) bentlerinde yazılı hıyanet cürümlerini işlemeyi bir kimseden talep veya bu cürümleri işlemek için hizmetini arz veyahut böyle bir talebi veya arzı kabul edenler hakkında da bu bentlerde yazılı cezalar aynen verilir. Eğer böyle bir talep veya arz veya kabul yazılı şekilde vuku bulmuşsa, bu yazının fail tarafından mücerret gönderilmiş olmasıyla cürüm tamam olur.
E) (A) ve (B) bentlerinde yazılı cürümlerden birini veya bazılarını işlemek üzere bir teşekkül kuranlar, tanzim ve sevk ve idare edenler üç seneden aşağı olmamak üzere hapis veya böyle bir teşekküle yalnız iştirak edenler bir seneden üç seneye kadar hapis cezasıyla cezalandırılırlar.
Fiil seferberlikte veyahut Türkiye Cumhuriyetini tehdit eden yakın bir harp tehlikesi mevcut olduğunu gösteren fevkalade zamanlarda işlenmiş ise teşekkülü kuranlar, tanzim ve sevk ve idare edenler ölüm ve böyle bir teşekküle iştirak edenler müebbet veya on beş seneden aşağı olmamak üzere hapis cezasıyla cezalandırılırlar.
F) C, D, E bentlerinde yazılı hallerde her hangi bir suretle olursa olsun cürmün işlenmesine mani olan suç ortağı cezadan kurtulur.
G) Türk Ceza Kanununun 127 nci maddesinin 3 üncü fıkrasında yazılı olan milli menfaatler aleyhine yabancıdan menfaat veya vaat kabul eden vatandaşla bu maksatla para veren veya menfaat temin veya vadeden yabancılar bu fıkra hükümlerine göre cezalandırılırlar.
Fiil seferberlikte veyahut Türkiye Cumhuriyetini tehdit eden yakın bir harp tehlikesini mevcut olduğunu gösteren fevkalade zamanlarda işlenmiş ise, failleri ölüm cezasıyla cezalandırılır.
Eğer para veya menfaat, yazılı bir beyan ile talep veya kabul ve taahhüt edilmiş ise, fail tarafından bu beyanın mücerret gönderilmiş olması ile fiil tamam olur.
Bu bentte yazılı cürümler ancak Milli Müdafaa Vekilinin talebi üzerine takip olunur. Talebin geri alınması caizdir.
2) Az vahim hallerde bu maddede yazılı ölüm cezaları yerine müebbet hapis veya on beş seneden aşağı olmamak üzere muvakkat hapis cezası verilir.
Görüldüğü gibi söz konusu yasanın uygulanması seferberlik, savaş veya Türkiye Cumhuriyetini tehdit eden yakın bir savaş tehlikesini kapsayan olağanüstü durumlar için öngörülmüştür. İçinde bulunduğumuz “vaziyet ve manzarai umumiye” yakın bir savaş tehlikesini çağrıştıran olağanüstü bir durum değil midir? Hayır artistik yapma, olağanüstü bir durum yok, diyorsanız, peki o zaman bu Patriotlar ve yabancı askerler niye Güneydoğu Anadolu’ya konuşlandı? sorusuna en azından yanıt verin. Kimi kimden koruyor bunlar? Yoksa bizi bizden korumak için mi geldiler? Yasanın uygulanması için gerekli somut koşullar ve ortam haddinden fazlasıyla mevcut değil midir?
İyi de, birader çözüm süreci ne olacak o zaman? Dereye su gelene kadar kurbağanın gözü patlarsa ne yapacağız? Akil adamlardan biri ortaya çıkıp da damdan düşercesine “yâ hû, bu yasalar niye uygulanmıyor?” derse ne halt edeceğiz? 1930 yılından kalma eski püskü yasalarla böyle keyif kaçırıcı bir girişime kalkışılmasının ileri demokrasinin barış sürecini (!) fevkalade sekteye uğratabileceğini hiç düşünmüyor muyuz? Bu nasıl bir kanundur, bu nasıl bir hukuk anlayışıdır? İmdi, sanırım bu durumda meclise yakışan, Askeri Ceza Yasasının vatana ihanetle ilgili maddelerini ivedilikle iptal ederek yürürlükten kaldırması ve bu tarihsel barış sürecine katkıda bulunmak olacaktır. Benden söylemesi. Sonra demedi demeyin…