Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mayıs '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Vazgeçemediğimiz nedir?

Vazgeçemediğimiz nedir?
 

Geçenlerde okuduğum kısa bir olay onu bir defa daha takdir etmeme sebep oldu. 1960’lı yılların sonunda Güney Kaliforniya Üniversitesinde ders verirken...amfideki en sevecen gözler dediği ve verdiği cevaplar ile onun anlattığı dersin en azından birilerine ulaştığının güvenini hissettirdiği öğrencisinin intiharı bu hoca üzerinde çok büyük etki yapar. Ve sonrasında ki hayatı çok daha farklı bir seyir alır.

Amerika’ya geldiğim ilk zamanlardı...hani diyordum belki bu kitaplarını okuduğum adam ile de bir şekilde tanışabilirim. Sonra öğrendim ki imkansız onunla görüşebilmek. Hani imza gününe katılabilmek bile mümkün değil.

Öğrencisinin intiharından sonra düşünmüş... “İnsanların içini sürekli olaylar ve durumlar ile doldurup duruyoruz ama insan olduklarını unutuyoruz.” Sonra “AŞK 1A” isimli bir ders açmış. Geçmenin ve kalmanın olmadığı hayata dair bir ders olmuş tabii ki. Yıllarca dolup taşmış bu sınıf.

İnsanların bencillikle yaşamaları çok rahatsız ediyor beni. Tecrübelerini ve bir takım işlerin inceliklerini, kolaylıklarını ardından gelenlere aktarmaktaki cimrilikleri de çok rahatsız edici.

Bu tipler genellikle;

“Bizim zamanımızda böyle olmazdı”

...ya da

“Biz çok uğraştık, sen de uğraş...ara bul.”

...ya da

“Öyle kolay değil. Sen de çırpın, sen de kırıl, sen de yere düş sonra kalk ve düş yine. Çünkü biz çektik sen de çek.”

Şeklindeki felsefelerle karşımıza çıkmaları karnımı ağrıtıyor fena halde.

Elbette balık vermek yerine tutmayı öğretmek lazım ama öğret işte!

Bir başıma beni bırakıp düşüp kalkmam ile zaman kaybetmeme engel ol. En azından hızlandır süreci.

Karşılaştığım kimi insanların tavırları böyle oldu çoğu zaman. Kimse tecrübesini ve işin zorluklarını, iç yüzünü anlatmaya yanaşmıyordu. İşin sırlarını inceliklerini kendilerine saklayan bu insanlar bazen üniversitede ki bir profesör ya da bir asistan oluyorken...dışarıda ki hayatta arkadaşlarınız, dostlarınız, meslektaşlarınız olabiliyordu.

Paylaşmaktan, anlatmaktan korkan ve bunu yaptıkları yani paylaştıkları taktirde geride kalacaklarını düşünen insanlardı galiba...

AŞK A1 isimli dersi vermeye başlayan adam Leo Buscaglia. İlk paragrafta, geçenlerde okuduğumu bahsettiğim kısa olay ise şuydu.

<ı>Dr Buscaglia, yıllar önce Hong Kong’ a yaptığı bir ziyaret sırasında büyük yoksulluk ve sefalet içinde yaşayan Wong isminde Çinli bir mülteci ile karşılaşır. Bu adamın iş bulabilmesi için bir şekilde İngilizce öğrenmesi gerekmektedir. Dr Buscaglia okul masrafının hepsini karşılamaya karar verir. Bir kaç yıl sonra Wong, mektubunda ailesini mülteci kampından çıkaracak işi bulduğunu ve borcunu da geriye ödemek istediğini belirtir. Dr Buscaglia ise Wong’a kendisi gibi zorluk çekmiş ve azmetmiş bir insan bulmasını ve bu borç dediği şeyi de o kişiye vermesini istediğini yazar. Böylelikle mutluluk ve yardımlar başka insanlara da ulaşacaktır. Ve daha sonra Leo Buscaglia, bir vakıf kurarak yardımların azimli ve ihtiyaç duyan insanlara daha da ulaşmasını sağlayacaktır.

Kısa olay buydu...Paylaşımlarımız artınca daha iyi olacağımızı bilsek ne iyi olurdu...ama gerçekler böyle değil ne yazık ki. Acaba neden böyleyiz?...ya da başlık ta sorduğum gibi "vazgeçemediğimiz nedir?"

Tabii bu arada unutmadan yazayım hemen. Duyarlılığının ve sevgisinin yapay olmadığını düşündüğüm bu adam ile tanışamamamın imkansızlığına gelince...Dr Buscaglia bir kalp krizi sonucu, 1998 yılında hayat dediğimiz bu yolda artık yürümeyi bırakmıştır.

 
Toplam blog
: 237
: 1302
Kayıt tarihi
: 06.08.07
 
 

Biyolojinin son yıllarda, özellikle son 10 yılda içeriğinin yoğun bir şekilde moleküler düzeye inmes..