Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '12

 
Kategori
İnançlar
 

Ve müslümanım...

Bu sene yağmur yağmadı, soğuk gelmedi.

Bu sezon havalar fazla ılıman, sonbahar şahane geçti.

Ve nihayet dün ilk defa soğuk gökyüzüne düştü memleketimde. Aslında gelişini bekliyorduk. Yolda olduğunu hissediyorduk ve şanslıyız kasıma kadar hiçbir şey olmamış gibi, kısa kollulara devam ettik.

Şimdi biliyorum; sonbahar ve kış bir arada gelecek.

Göğe arada sırada bir bakın. Özellikle yağmurlu havadan sonra güneş açarken, öyle renkler ve desenler verir ki hayran kalırsınız. Ben bu oyunu liseden beri oynuyorum. Bazen gökyüzünde kaybolduğum olur.

Namaza çağrı var, yani kuşluk ezanı… Bu sesi çok seviyorum. Kendimi huzurda hissettiriyor.

1983 yılında Napoli’ye gittiğimiz zaman, bizi sarsan, ilk olarak, kilise çanları olmuştu. Oysa o da, bir ibadete çağrı, zamanın halka ifade edilişi idi, yani baktığınızda, alıştığınızda, o da güzeldi… Ama ezan faklı, ezan senden ve senin alıştığından…

Sultan Ahmet camini, ya da Mavi Cami’yi, çok turiste gezdirdim. Türk mimarisi açısından, Ayasofya ile kıyaslanmayacak kadar güzel bir cami. Bir gün bir İspanyol bana dönüp “ama kadınları aşağılıyorsunuz” dedi. Bak dedi “namazı erkeklerden beride kılıyorlar”. Ben de Carmen’i - muhteşem vücudu vardı,- önüne sürdüm ve namaz hareketleri yapmasını söyledim Carmen’e ve ona döndüm; sen de şimdi Allah’a dua et, şayet becerebilirsen!

İlk namazımı babaannemle birlikte, Yeni Cami’nin kadınlar bölümünde, Eminönü’nde kılmıştım. Tamı tamına 5 yaşındaydım. Kadınları taklit etmiştim. O kadar çok mutlu olmuştum ki!

Allah sevgisi yüreğimde büyüyen bir güzelliktir. Beni ben yapmaktan öte, beni benden farklılaştıracak kadar, bu ilahi sevgiyi ve aşkı yüreğimde hissederim. Dinin şekil şartlarından çok, amel şartlarıyla ilgilenirim ben. Bana dışarıdan baktığınızda göremeyeceğiniz kadar çok Allah’ıma ve onun kitabı Kuran-ı Kerime ’e bağlıyım ben.

Dindar olmak demek, toplumun dindar olması demek değildir diğer yandan. Din ve inanç, kişi ile Allah arasındaki ilişkiyi belirleyen bir iletişim aracıdır, benim görüşüme göre.

Dünyada milyarlarca insan, farklı coğrafyalarda, farklı dinlerde doğuyor… Ve hepsi de Allah’ın beşeri(insanı). Böyle bakıldığında bile, dinimiz, duruma kolaylık getirerek, der ki tüm insanlar Müslüman doğar!

Bana hiçbir zaman, kuru kuruya, Müslüman olmak yetmez. Ben hep insanların en akıllısı, en zekisi, en ahlaklısı olabilmek için çaba sarf ederim. Derim ki daha iyi, nasıl olunabilir? Ne yapmak lazım? Bugün ne hata yaptım? “Hatamı kabul, tekrarını men ediyorum kendime!”.

Din sahibi olmak insanı üstün yapmaz; iyi ahlaklı olmak insanı üstün yapar!

Beni en çok rahatsız eden son dönemlerde, peygamberin hadisleri üzerinden yürütülen, yepyeni bir din tartışması. Bizi değil, tamamıyla bilim adamlarını ilgilendiren bir konu olan hadisler, kullarının dilinden düşmüyor.

Bir şeye daha açıklık getirmek lazım, peygamberimiz bir insandır ve görevi Kuran-I kerim’i yorumlamaktır. Yoksa yeni kurallar ve nizamlar getirmek değildir. Yani Hz. Muhammed’i, Hz. İsa’ya üstün kılan özelliği, onun kulluğunun %100 belirlenmiş olmasıdır İslam dininde! Oysa peygamberin sarf ettiği iddia edilen sözler üzerine yapılan her insani yorum, bilhassa, tehlikelidir. Bu tür yorumların, kesinlikle, bilim adamları tarafından yapılması gerekir. Ve bilim adamı olduğuna emin olmadığımız bir hocadan, bu yorumları öğrenmek, dinin esasları açısında bile, çok risklidir. Lütfen bu konuya dikkat edelim.

Devletlerin dini olmamalı. Tüm modern devletler böyle kabul etmiştir. Laiklik Atatürk’ün yarattığı bir kavram değil, uygulamayı benimsediği bir kavramdır. Ancak bugün itibariyle Türkiye kesinlikle laik bir ülke değildir. Çünkü Alevileri aşağılayan ve bir Sünni lider tarafından dini yönetilen bir ülke, kesinkes laik olamaz. Türkiye Cumhuriyeti, hiçbir zaman, laik bir devlet olamamıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı, sadece bir dinin ve mezhebin temsilcisi olduğu sürece, bu devlet laik olamaz ve olmuyor da!

Dinin kurumsallaşması da, en az ruhban sınıfı kadar tehlikelidir. Türkiye’de İslam dini sistematik ve kurumsal yönetilen bir teşkilattır.  Ve bireyleri  ve toplumu yönetmek için kullanılır. İşte tehlikeli olduğu nokta buradadır.

Bir toplumda, din sevgisinden çok, Allah sevgisi esas alınmalıdır. Şayet bu gerçekleşirse, toplum da, ahlaki yapı da gelişecektir. Aksi takdirde yüreğinde yeterli imanı olmayan, savruk insanlar tarafından dünya talan edilecektir. Ve ediliyor da!

Aklı selim(başında) olan insan, Allah’ın kelamından(zeka ve sözlerinden) yararlanırken, ondan ürküp kaçmaz. Tam zıttı olarak, ona benzemek için, ondan sahip olabilmek için, ilim ve irfanını artırarak, ona yanaşmaya ve yaraşmaya çalışır. Daha açık bir ifadeyle, Allah’tan korkmak yerine, ona hoş görünmek için insan, ondaki bazı özellikleri taklit ederek, bilim ve bilgi öğrenerek, Allah’a kendini göstermeye çalışır. Sanılanın aksine, Allah dogmatik değil, araştıran insanı sever. Yani yaratmak Allah’a mahsustur deyip, işin içinden sıyrılamazsın.

Bu konuda anlatacağım çok daha fazla husus var. Ancak zamanım dar. Muhakkak ki (kesinlikle), anlatmaya devam edeceğim…

 Saygılarımla,

KAVİ’L-Bir düşünce ademi

 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..