Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '14

 
Kategori
Sosyoloji
 

Vicdan var mı vicdan?

Vicdan var mı vicdan?
 

B. Pascal 'Güçten yoksun adalet iktidarsızdır; adaletsiz yargı ise tiranlıktır' diyor.


Yıllardır kendime soruyorum: Adam kayırmak hiç bu kadar tavan yapmış mıydı? Özlemi çekilen o sağlıklı, katıksız ve dosdoğru vicdan TBMM'de vekillere kıyak aylık artışları ile kıyak avantajlar sağlarken de var mıydı? Peki, 'dokunulmazlık' nasıl bir kıyaktır ki ben beni bildim bileli kendisinden hiç vazgeçilemiyor?

Çoğu ilişkilerimizde dengeler alt üst olmaya başladığında karşımızdakileri 'vicdana' ve 'adalete' çağırdığımız için son yıllardaki gelişmeler bağlamında kendimce bir şeyler yazmak istiyorum. Bu bağlamda 1623 ile 1662 yılları arasında yaşamış olan Fransız düşünür B. Paskal'ın 'Güçten yoksun adalet iktidarsızdır; adaletsiz yargı ise tiranlıktır' diye tanımlamış olduğu günleri yaşamıyor muyuz, diye sorarak başlamak istiyorum geri kalan sözlerime.

İşte bu yüzden 1970'lerden bu yana gördüklerimi yorumlayarak diyorum ki:

İşte o vicdan sahiplerine de güvenerek öncelikle bu dünyada hesap sorma günü de gelecek bir gün. Bence (100) yıl öncesinden bu yana herkesin ipli pazara çıkartılmalıdır. Son yıllarda yaşadıklarımıza göre atalarımızın o tartışmasız yaklaşımı ile diyebilirim ki ‘takke düştü kel görüldü! Öyle ki nice keller yanında kimin kör topal, kimin ‘dilenmez dilenci’, kimin yoksul, kimin vurguncu, kimin yeni zengin, kimin mücahit, kimin müteahhit ve kimin bin bir suratlı olduğu da görüldü. Bence oldum olası çevremizi saran ve sayıları son yıllarda giderek artan yeni zenginler, toprak ağaları, faizciler, tefeciler, dolandırıcılar, komisyoncular, dosyacılar, rantiyeciler, din tüccarları, hilebazlar, bir koyup beş kazanan şerefsizler, kıyakçılar, TBMM'de kendilerine nice aylık artışları ile bazı kıyaklar için dilekçe verenler ile destekçileri de hesap vermek zorundadır. 

Üzerinden nice vurgunlar, makamlar sağlanan bu Türkiye Cumhuriyeti ile onun temel dayanağı bu toplum için; adalet, kalkınma, milliyetçilik, halkçılık, devrimcilik, hukuk karşısında eşitlik, bağımsızlık, Osmanlı ile Cumhuriyet kazanımlarını talan edenlerin sigaya çekilmesi, terörle mücadele yanında öncelikle şehit dul ve yetimleri kapsayan kul hakkının hesabı umarım çok yakında sorulmuş olacaktır.

Böylece bu topraklar için didinerek çalışanlar ile dün olduğu gibi bugün de istediği hayat seviyesinde yaşayamayanların yüreği az da olsa ferahlayacak ve devletin, milletin, huzurun, barışın, mülkün, namusun, güvenliğin ve hiç değinilmeyen eşitliğin temeli olan ‘adalet’ belki yeni yasaların hayata geçirilesi ile yerini bulacaktır.

Öte yandan kimi şerefsizlerce kandırılmış olan Barış Güler ile diğer zanlılar gerçekleri konuşabildiklerinde umarım bazı sırlar süre gelen siyaset-ticaret-rüşvet ilişkileri bağlamında bir bir açıklanarak ak'la kara ortalığa saçılacaktır... Umudum az olsa da onların beynini birileri yeni bir yıkama işlemine sokmadan gerçekler gün ışığına çıkartılacaktır. Yargıya büyük iş düşüyor. Yoksa bağımsız yargı söylemleri de bağımsız yargı özlemlerimiz de güme gidecektir. 

Yukarıda adalet, yaptırım ve siyaset ilişkilerini vurgulayan B. Pascal’ın çağdaşı Mustafa Koçi Bey Osmanlı Sultanı  IV. Murat ile onun yerine geçen kardeşi Sultan İbrahim’e timar düzeninin yozlaşmasını, adam kayırma, iltimas ve rüşvet gibi olayların yaygınlaşması, devlet yapısının işleyişi gibi konuları yazarak sunmuş ve artık gerilemeye başlayan Osmanlı Devletinde onun yönetimdeki ağırlığının artmasına ve güçlü yaptırımlar uygulanmasına sebep olduğunu unutmayalım.

Yeniden günümüze dönecek olursak: Son yıllarda yaşanılan yeni iç ve dış siyaset uygulamaları yanında Ordu’yu ve Yargıyı sindirme içerikli nice çatışmaların Türkiye’nin çıkarına olmadığı çok açık. Toplum gerilmiş, komşularla sorunlar daha bir artmış, Orta Doğu’daki dengeler açısından AKP damgalı Türkiye içeriden olduğu kadar ABD, AB, Rusya, Irak, İran ve Suriye tarafından acımasızca eleştirilmiştir.

Ayrıca Ankara-İmralı-Oslo-Kandil ve Erbil odaklı PKK-KCK-BDP ile AKP'nin Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ne rağmen ayrılıkçılık içerikli çok yönlü uzlaşmasının sonunda ortaya çıkan pek çok olumsuzluklar ile dershaneler, kara paralar, vurgun, rüşvet, adam kayırma, iktidarların etkinliğini arttırıcı yasalaştırmalar, bana göre AKP’nin Türkiye Cumhuriyeti ile giriştiği kavgaların birer yansıması değil midir? İçerisinde adil yargılama ve kurallar yanında 'vicdan muhasebesi' bakımından hiç bir ayrım yapmadan bütün kişileri ve siyaseti de kapsayan; kılı kırk yaran, toplumun ve devletin temeli olan o 'adalet' bir gün galip gelecektir.  (02.02.2014 Pazar) 

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..