Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Yabancı dil bilen geri zekâlı -6-

Yabancı dil bilen geri zekâlı -6-
 

.


Üniversiteyi bitiren yeni mezunlarımız, teorik ve akademik mesleki donanımlarını tamamlamış olsalar da, hepimiz iyi biliyoruz ki, yabancı dil bilmiyorlarsa işleri bayağı bir zorlaşacaktır.

İş başvuruları sebebiyle özgeçmiş hazırlama uzmanı olan genç arkadaşlar daha iyi bilir.

Orada bir de yabancı dil bölümü vardır. Hani doldursak mı doldurmasak mı, ya da ne yazsak diye tereddütte kalınabilmektedir bazen.

Çünkü işverenler, istihdam edeceği kişilerin yabancı bir dil bilip bilmemesine çok önem verirler. Bazen, sektörleriyle doğrudan ilgili olmasa da, iş başvurusu yapanlar arasından yabancı dil bileni tercih ederler.

Organize sanayi bölgesinin tam ortasında ve sadece iç piyasa ile çalışan bir yapı marketinin sahibi, önüne gelen iki ayrı özgeçmişten, yabancı dil bileni tercih ediyor.

Çünkü şöyle düşünüyor: "Bildiği yabancı dil işime yaramasa da, bu daha akıllı ya da kapasiteli, baksana bir yabancı dil biliyor."

İyi de, sevgili işveren, bizi biraz dikkatli dinle lütfen!

Bu onun kapasitesiyle ya da zekâsının nispeten daha ileri olmasıyla doğrudan ilgili değil ki.

Nispeten daha geri bir zekâya sahip kişiler de bu dili konuşabilirler. Geri zekâlılar yâni.

Misâl; Türkiye’de fransızcayı ya da ingilizce’yi akıcı konuşan birisi, illâ da zeki ya da daha yüksek bir mentâl kapasiteye sahip olduğu için bu dili öğrenebilmiştir diyemeyiz ki.

Yabancı dil bilinmesine, yabancı dille eğitim verilmesine asla ve asla karşı değiliz. Bilakis daha önceki yazımızda da değindiğimiz gibi, şiddetle bunun tersini savunuruz.

Ancak günlük hayatta yabancı dil bilen birisinin, dil bilmeyenden daha üstün ve zeki olarak kabul edilmesine ya da üstü kapalı olarak öyle zannedilmesine karşıyız.

Bu işin zekâ ile ilgisi falan yoktur.

Tamamen eğitimdeki fırsat eşitsizliği ya da gelir dağılımındaki adaletsizlikle ilgilidir.

Çok zeki olmayan sıradan bir çocuğu da Birleşik Devletler’e gönderseniz, emin olunuz ki, döndüğünde çatır çatır ingilizce konuşabiliyor olacaktır.

Moğolistan’a gönderirseniz moğolca, Çin’e gönderirseniz de çince öğrenir gelir.

Yok Türkiye’de yabancı dille eğitim veren bir okula, üniversiteye koyarsınız, o sınıfta örneğin fransızca konuşuluyorsa, öğrencimiz de bu sefer fransızcayı canavar gibi öğrenir.

Japonya’da ki akıl hastanelerinde zekâ geriliği bulunan hastalar hangi dili konuşuyor sanıyorsunuz? Tabii ki o çok zor ve öğrenilmesi çok güç olan Japoncayı.

Moğolistan ya da Çin’de de aynı şekilde, nispeten geri zekâlı olan biri veya bir deli hangi dili konuşuyor?

Moğolca ya da çin’ce yi elbette…

Ama aynı kişi, kimyadaki redoks tepkimeleri esnasında hangi tarafa OH (hidroksit), hangi tarafa H (hidrojen) eklemesi gerektiğini bilemeyebilir. Bunların anlatıldığı bir sınıfa konsa ve aylarca o sınıfta kalsa bile teknik olarak hiçbir şey öğrenemeyebilir yâni.

Hülâsa; fırsat verilirse konuşmayı bilen herkes bir yabancı dili öğrenebilir. Bir insanın yabancı dil bilmesi nispeten daha ileri bir algı kapasitesine ya da zekâya sahip olduğu anlamına gelmez.

Yani yurt dışına gitme şansı olmadığı için ya da bir yabancıyla konuşup bir dil öğrenme fırsatı yakalayamadığı için yabancı bir dil bilmeyen kişiyi nasıl ki kapasite yönünden yetersiz olarak değerlendiremezsek, hayatının herhangi bir döneminde yurt dışına çıkma şansını yakalayan veya yabancılarla uzun süre konuşabilmiş ve o dili akıcı bir şekilde konuşma fırsatını eline geçirmiş kişiyi de benzer şekilde, kapasite yönünden ileri olarak değerlendiremeyiz.

Fırsat eşitliği yaratıldığında yabancı bir dil öğrenme işi tamamen yaygınlaşabilecekken, aynı fırsat eşitliği diğer alanlarda, örneğin fizik, biyoloji gibi teknik ya da sosyoloji gibi bir sosyal bilim alanında yaratılsa bile öğrenme işini yaygınlaştıramazsınız.

Bu satırların sahibinin havaalanında dış hatlar servisinde yıllarca çalıştığını, binlerce yabancı ile konuşma şansı yakaladığını yani bir yabancı dil bildiğini de unutmayın.

Çuvaldızı bilmem ama ara ara iğneyi kendimize de batırmalıyız.

Yabancı dil bilen okurlar, sinirlenmeden, kasılmadan ve tabi dil biliyoruz diye de havaya girmeden lütfen...

Dedik ya iğneyi de kendimize.

Bir sonraki yazımızda, yeni geliştirdiğimiz bir kavram olan "ara geçiş formu öğrenciler" üzerine yoğunlaşıp, üniversitelerle ilgili yedi bölümlük yazı dizimizi sonlandıracağız.

Sabrın sonu ile

 
Toplam blog
: 269
: 1885
Kayıt tarihi
: 08.01.07
 
 

Kabataş Erkek Lisesi Matematik (1992) Marmara Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Mak..