Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '09

 
Kategori
Deneme
 

Yağmur...

Yağmur...
 

Yağmur damlacıkları... Usul usul yağıyor üstüme. Hızlanmadan, kızmadan, şiddeti hep aynı, beton yığınlarının arasından bulabildiği toprakların kokusunu içime çekiyorum. Gülümsüyorum, sevişme sonrası aptal bir gülümsemeyle sanki. "Hayatla sevişmek dalgalarla sevişmek gibidir bazen." Ama benim seviştiğim, tenimde oynaşan su damlacıkları ve sadece yaz yağmuru...

Yaz yağmuru altında oynadığım oyunlar geliyor aklıma. "Büyük yaralar, silinmeyen izler bırakır." hayatın sonradan öğreteceği sözün, gerçekleştirdiği olayı, o günü anımsıyorum. Yara aldığın yer; deriyi yeniler, pıhtılaşır ama yarattığı zarar büyükse kaç yaşına gelirsen gel, bedeninde silinmeyen bir iz bırakır.

Fazlaca önemli olmamıştı ama iz bırakmıştı. Bazı yaralara önem verilmez, tamamen yok olması beklenmez, başkalarının bile farketmiyor olması da hiç yadırganmaz. Yara oradadır sadece ve o sizin gerçeğinizdir diye düşündürür.

Zamana sığdırmak, zamanın akışına bırakmak bazen bir o kadar kolay, bir o kadar da zordur. "Zaman herşeyin ilacıdır." diye öğrenmişizdir. Neden-sonuç ilişkileri aslında sizin bağdaştırdığınız anlamlarla alakalıdır. Anlamı yitirilen değerler göze gözükmez çoğu zaman.

Anlamsızlıklar ne kadar saçma gelirse gelsin aslında bir o kadar beyninizi meşgul eder. "Zeka bocalar, dil sürçer, zihin tökezler." Lucretius'un bu sözünü hatırlatıyor bana ister istemez zihnimdeki düşünceler…

Cesaretin ve özgürlüğün bile sınırları vardır. Beraber olduğunuz kişinin yanında üryan denize girmek, fazla cesurca ve fazla çılgınca gelebilir. Ama o kişiyle tensel birlikteliğiniz olağan gelebilir. Hayat ve olaylar insanların bakış açılarına göre değerlendirilmez mi ki!? Sonuçta insan neye inanmak isterse ona inanır ve insan neyi, ne şekilde görmek isterse o şekilde görür.

Yağmur damlacıkları… Şiddetini arttırmak üzere. Belki de düşüncelerimi duyumsuyor ve bunları doğal ve saflığını zehirlediğimi düşünerek kızıyordur bana kim bilir… Bazen ben bile kendime kızarken…

Yağmur altında oynanan oyunlar ve dans etmeler… Güzelliğini düşüncelerle zehirlemeyecek kadar çocukçaydı. Eski anıları yaşayarak ve yaşatarak nefes alırız kimi zaman. Yaşamak için nedenler ararken ölmek için bulduğumuz gibi. Yeniden, yeniden ve yeniden yaşayarak…

Daha fazla kalırsam sanırım hastalanacağım en iyisi içeri girmek. Gerçekten de üşümüşüm. Tüyleri diken diken olmak deyimini komik bulurum ama şu an ki durumumu ifade edecek başka bir deyim yerindeyse yok sanırım. Sonrasında uykuya esir olan ben bunları neden yazdığımı bilmiyorum.

Yağmuru belki de kıskandığım içindir. Toprağın içine işlediği ve huzur yolculuğunda olanlara bile dokunabildiği içindir kıskançlığım… Ama bu sefer bir şey var ki yüreğimi ıslatmıyorsun.

“Yağmuru kim kıskanmaz ki?!”

 
Toplam blog
: 128
: 1145
Kayıt tarihi
: 23.11.07
 
 

Herkes gibi yazar, çizerim. Dünyamı boyarım hepsi bu!..