Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '09

 
Kategori
Blog
 

Yağmurla gelen blog

Yağmurla gelen blog
 

Fotoğraf: Aydın Tiryaki (30-3-2009, Ankara)


Bu akşam eve gelince bir blog yazdım: “Sürücüler için yağmur dersi” (1). Bu blog her yağmurda aklıma gelen ancak düşündüklerimi istediğim gibi ifade edemediğim için yazmadığım bir yazıydı.

Sabah, pırıl pırıl bir güneş ve yaz günlerini aratmayan bir sıcak vardı. Öğleye doğru kapatmaya başladı. Öğleden sonra aralıklarla süren yağmur akşama doğru iyice arttı. Gün boyunca Obama düzenlemeleri ile altüst olmuş Ankara trafiği bu yağmurla iyice yavaşlamıştı. Eskişehir yolunda adım adım ilerleyen otobüsün içinde pencerelere vuran yağmurun sesi ile yolculuk güzel bile sayılırdı.

Otobüsten indiğimizde duran arabaların arasından kolayca karşıya geçtik. Yedinci Cadde’de biriken suları kaldırımlara sıçratarak geçen arabaların neden yavaş gitmediklerini anlamakta zorlanıyordum. Hızlı da gitse yavaş da gitse 20 metre ötede duran arabanın arkasında o da duracaktı. Yavaş akan trafikte yavaş yavaş gitmek yerine hızlı kalkışlar ve sert frenlerle ilerlemelerini hiçbir zaman anlayamamışımdır.

Yağmur iyice hızlanmıştı, Eve yakın sokaklardan birindeyken kızkardeşim telefon etti, yağmurdan konuşamayınca telefonu kapüşonun altına saklayıp konuştum. Akşam yemeğine çok güzel köfte yapmakta olduğunu ve hemen beklediğini söyledi. Üzerimdeki yağmurluk bu yağmura yetmemişti ve sırılsıklam olmuştum. Üzerimi değişip geleceğimi söyledim. Evlerimiz 5 dakikalık yürüyüş uzaklığında...

Hazırlanıp evden çıktığımda, yağmur biraz önceki yoğunlukta sürüyordu. 10. Sokağa geldiğimde sokakta küçük bir dere aktığını gördüm. İşte o sırada bir otomobilin hızla, yoldaki suyu etrafa saçarak geldiğini gördüm. Şemsiyeyi yola doğru çevirip dükkanların önüne doğru kaçtım ve sıçrayan sulara hiç yakalanmadan kurtardım. Ancak biraz ileride yürüyen adam benim kadar şanslı değildi. Sırılsıklam olmuştu. Öfkeyle birşeyler söyledi, tam duyamadım ne söylediğini ama tahmin etmek kolaydı.

O andan sonra kaldırımların iç tarafında daha dikkatle yürüdüm ve düşündüm: Bunu yazarken hem eleştirmeliydim hem de bu sorumsuz sürücülerle dalga geçmeliydim. Bol iğneli bir yazı olmalıydı. “Sürücüler için hızlandırılmış yağmur kursları” başlığını düşündüğümde bir yandan şemsiyeyle yağmurdan bir yandan da yoldan geçen arabalardan korunmaya çalışıyordum.

Bu arada söylemeden geçmeyeyim, köfteler çok güzeldi. Hep beraber afiyetle yedik (Aysel’in eline sağlık).

Eve dönerken yağmur kesilmiş, yollardaki sular çekilmişti. Yalnızca, asfaltın düzgün olmadığı yerlerdeki su birikintileri kalmıştı. Eve yürüyene kadar geçen beş dakika içinde bütün yazacaklarımı belirlemiştim. Eve gelir gelmez bilgisayarı açtım, aklımdakileri unutmadan hemen yazdım. Yazıklarımın üzerinden giderken başlık biraz kısalmış ve “Sürücüler için yağmur dersi” olmuştu. Yazı istediğim uzunluğa geldiği için anlatmak istediklerimi daha güzel ifade edeceğini düşündüğüm “bastonlu yaşlı”, “süslü şemsiyeli kız çocuğu” bölümlerini kaleme almaktan vazgeçtim. Oysa, yolda yürürken kafamda kurguladığım yazıda bunlar önemli bölümlerdi.

Yazarken, bu yazdıklarımı neden yazdığımı, nasıl yazdığımı anlatmak geldi aklıma ve “Yağmurla gelen blog” başlığına da o anda karar verdim.

Bloglar yağmurla gelir, sevinçle gelir, hüzünle gelir, öylesine gelir, yani yaşamla gelir. Bloglar yaşamımızın sözcüklere yansımasından başka birşey değildir.

Bu blogumu çok sevdim, son blogumun böyle güzel olsun isterdim. İsterdim de yazmadan duramam ki...

(1) Sürücüler için yağmur dersi (6-4-2009): http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=172429

Ankara, 6 Nisan 2009

 
Toplam blog
: 1735
: 2429
Kayıt tarihi
: 22.09.06
 
 

27 Mart 1959'da İnebolu Yeşilöz Köyünde doğdum. Yeşilöz Köyü İlkokulu, Yeniyol İlkokulu, İnebolu ..