Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yalan mı ? O da ne?

Yalan mı ? O da ne?
 

Tam olarak hatırlamıyorum ama sanırım bir suç işlemiştim ve ardından gelen ilk yalanımıda patlatmıştım. 'Ben Yapmadım!' diyebildim titrek bir ses tonuyla. Yutkundum. Rahatlamak için söylenmiş yalanın arkasına gizlendiğim an elbetteki farkında değildim yalanın tam olarak ne demek olduğunun.

Daha sonra olayın aslı meydana çıktı ve babam beni karşısına aldı..Adeta nasihat bombardımanı yaşıyordum. Neyseki müsibetle karşılaşmamıştım. Henüz küçük olduğum içindir belki.Babamı dikkatlice dinledikten sonra az çok yalanın yanlış birşey olduğunu kavramıştım. Babamın verdiği örnekleri bugün karşımda görünce şaşkınlığımın ardından bu yazıyı yazmak geldi içimden.

Doğru mudur bilmiyorum ama bizlerin yalan konusunda profesyonel bir millet olduğumuz söylenirdi bir zamanlar... İçimden inanmak gelmiyor tabiki her Türk vatandaşı gibi. Ama ya gerçekten öyleyse diye içimi bir ürpertide sarmıyor değil. Bunun üzerine aklıma sorular ardı ardına gelmeye başadı.

Baktımki işin içinden çıkılmıyor çaresizliğin tam ortasındayken imadıma google yetişti. Yazdım; yalan söyleme hastalığı. Çıkan sonuçlardan birkaçına göz attıktan sonra bilimsel nitelikte olabilecek olanı çok hoşuma gitti ve sizlerle paylaşmak istedim..

YALAN NEYMİŞ BİR BAKALIM

Yalanbir savunma mekanizmasıdır... Yalanın mahiyeti onun zarar boyutu etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Başkası hakkında var olmayan bir durumu varmış gibi uydurmak yalan ve iftira kapsamına girmektedir. Bu tür yalanlar ileri zamanalarda kişide kalıcı suçluluk etkisi oluşturabileceği gibi, yalana muhatap olan kişiyede zarar verir. yalan için savunma mekanizmasıdır dedik. Eğer çok sık kullanılırsa kişide bazı patalojilere sebep olabilir. ancak seyrek kullanıldığında genelde kişinin ihtiyacını karşılar niteliktedir. Bunlara da toplumumuzda pembe yalanlar adı verilir. Aileler çocuklarının öfkesini yatıştırmak için, çocuklar ailelerinden azar işitmemek için sık sık kullanabiliyorlar. Sizin bahs ettiğiniz yalan davranışı savunma mekanizmasını sık sık kullanmak kapsamında değerlendirilebilir.

Bu mekanizmalar aslında belirli bir düzeyde kullanıldığında tıpkı bir aşının bulaşıcı bir hastalığa karşı yaptığı koruyucu etki gibi, kişiyi aşırı kaygı ve bazı ruhsal hastalıklara karşı korur. Hatta belirli düzeylerde kullanıldığında gerginliği azaltması ve bu nedenle karşılaştığınız önemli sorunlara daha uyumlu bir şekilde yaklaşmanızı sağladıkları için rahatlatıcı bir etki bile yapabilirler. Hepimizin bu tür destekleyici yöntemlere zaman zaman ihtiyacı olmuştur. Ancak özellikle aşırı düzeylerde ve sürekli kullanıldıklarında (başka bir ifadeyle bunları kullanmak artık bir alışkanlık haline geldiğinde) fayda yerine zarar vermeye başlarlar. Çünkü bu mekanizmaları kullanan bireyler geçici olarak rahatlarlar ve bu geçici rahatlık, büyük bir olasılıkla, onların sorunlarının daha da artmasına neden olur. Bu mekanizmaların arkalarına sürekli olarak saklanıp sorumluluktan kaçanların kaderlerinde ne yazık ki acı, sefalet ve mutsuzluklar vardır.

Literatürde yalan direk savunma mekanizmalarıyla ilişkilendirilen bir kavram değil. Ancak Kişi var olan bir gergin duruma karşı rahatlama davranışını sergilemeye itmesi açısından benliği savunucu bir etkisi vardır. Bu anlamda savunucu bir mekanizma olarak düşünülebilir.

Yalan davranışı yaygındır...
Yalan söylemek toplum tarafından ayıplanan, kınanan bir davranış olmasına rağmen, ara sıra ona başvurmayan insan yok gibidir. Fakat çoğu zaman kendi yalanlarımızı gerekli, küçük yalanlar olarak görür, başkalarınınki ise büyük yalanlar olarak görürüz. Örneğin sevmediğimiz bir insan kapımıza geldiğinde evdeki çocuğa "annem evde yok" dedirtiriz. Karşımızdaki insanı kırmamak için yalana başvurur, aynı zamanda çocuğumuza da yalan söylemenin ilk tohumlarını aşılamış oluruz...

Yalanın Çeşitleri Gelişim Çağlara göre seyri

Çocuk gerçekle, gerçek olmayan ayırt etmesinden sonra yalan halen devam ediyorsa, temelinde psikolojik etkenlerin olduğu söylenebilir. Çocuğun çevresiyle ilişkileri gergin ve olumsuzdur. Ana babalar çocuklarının eğitiminde onları gerektiği gibi sosyalleştirmeyi başaramamışlardır. Bu tür çocuklar da kendini kontrol edememe ve aşırı bencillik gözlenir. Başkalarının hak ve çıkarlarına kendisinin ki gibi değer vermesini öğrenememiştir. Çocuk olanı olduğu gibi değil de, büyüklerinin istediği şekilde göstermek için yalana başvurur.
1- Patolojik Yalanlar:Kişi doğruyu söylemek kendisi için daha avantajlı olsa da yalan söyler. Önceden düşünmeden , o anda öylesine söylenen yalanlardır. Diğer bir deyişle, söyleyen kişinin gelişimine ve yaşamına zarar veren, onu zor duruma sokan yalanları, patolojik yalanlar olarak adlandırabiliriz.
2- Hayali Yalanlar: Küçük çocuklar gerçeği iyi değerlendiremedikleri için uydururlar. Yetişkinler bunları yalan olarak görür.
3-Taklit Yalanlar:Çocuklar ana-babayı örnek alır. Ana-babanın yalanına tanık olan çocuk, yalan söylemeyi öğrenir. Ör; doktora gidiyoruz diye gezmeye giden anne-baba çocuğun yalan söylemesine zemin hazırlar.
4-Sosyal Yalanlar:Bunlar en yaygın olan yalanlardır. Bir yere gideceğimiz zaman, gitmek istemiyorsak, "hastayım " deriz.
5-Savunma Yalanları:Çocuk kendini korumak için yalan söyler. Çocuk sık sık eleştiriliyorsa, sert tepki gösteriliyorsa, mükemmelliğe zorlanıyorsa çocuk yalana başvurabilir. Doğru söylediğinde "yalan söylüyorsun" diye suçlanan çocukta , bu yalanların alışkanlık haline gelebilir.
6- Yüceltilmiş Yalanlar: Başkalarının hayranlığını kazanmak için söylenen yalanlardır.
Bazen de çocuklar bir özlemini dile getirmek için yalan söyler. Ör; babasız bir çocuğun "babam var" demesi gibi. Normal yollardan takdir edilmeyen çocuk, yalana başvuracaktır."Annem öldü" diyen bir çocuk, kardeş doğumu ile birlikte ilgisiz kaldığı için böyle söylemektedir.

Yalanın Gelişim Süreçleri
Her biri diğeriyle iç içe olmasına rağmen yalan söylemenin gelişim süreci üç aşama halinde incelenir.
1) Çocukluğun ilk yılları 2-6
2) Ergenlik 6-12
3) Yaşlılık12-18 yaşlar arası
Hangi gelişim süreci olursa olsun çevre faktörü dikkate alınmalıdır. Çocukluğun ilk yılları:Çocukların kaç yaşında yalan söylemeye başladıkları bir tartışma konusudur. Bir çocuğun tam anlamıyla yalan söyleyebilmesi için diğer insanların düşüncelerinden haberdar olması gerekir.Bazı araştırmacıların belirttiğine göre çocuklar 3, 5 yaşına kadar karşıdaki kişilerin fikirlerinden habersizdir. Araştırmacılar çocukların gelişimlerinin ilk yıllarında kandırma ile ilgili davranışları toplumsal yaşamda büyükleri memnun etmek ya da cezadan kaçmak için önceden öğrendikleri tepkileri sergileyerek geliştirdiklerini belirtirler.

Woolf çocukların dört yaşından önce yalan söyleyemeyeceklerini çünkü gerçeğin bile farkında olmadıklarını ifade eder. Woolf’un yalanın başlangıcı olarak belirlediği yaş bir çok araştırmacı tarafından çürütülmüştür. Yapılan bir araştırmada ağabeyi ortalıkta yokken döktüğü sütün suçunu ona atan iki yaşındaki bir erkek çocuğu ve kendi kendini dövüp başka bir çocuğun bunu yaptığını belirten 2, 5 yaşındaki bir kız çocuğu örnekleri verilmiştir.

Yalan fantezileri üretmek, olgunlaşmamış anlayışsız ebeveynler tarafından stresli ortamlarda yetiştirilen çocukların gösterdiği bir özelliktir. Yalan fantezileri üreten bir çocuk dileklerinin gerçek olmasını diliyor demektir.

Ergenlik:Ergenlik öncesi dönem çocukların nasıl iletişim kuracaklarını, neyi dışarı vereceklerini, neyi içerde tutacaklarını ve nasıl kandırıp yalan söyleyeceklerini öğrendikleri dönem olur. Çocukluğun ilk yıllarında doğrunun tüm çıplaklığıyla söylenmesi hoş görülse de ergenlik çağına gelen çocuklara bunun tam tersi öğretilir. Ergenlik çağındaki bireylere insanları üzecek gerçekleri söylememeleri öğretilir.Cinsellik, para, uyuşturucu ve alkol ile ilgili aile sorunları sır olarak saklanır. Çok gizli sırları olan aileler dışarıya sır vermemek için aşırı gayret sarf ederler. Sonuçta ergenlik çağındaki çocuklar yavaş yavaş hile ve yalan içerecek şekilde bilgi, fikir, duygu ve düşüncelerini toplumdan saklamaya ve yerine göre göstermeyi öğrenmeye başlarlar. Bu bir dereceye kadar her ailede öğretilir.

Genç Yetişkinlik:Genç yetişkinlerin maruz kaldıkları psikolojik baskılar sevgiliden ayrılma cinsel dürtüler gibi yalanın bir hastalık belirtisi olarak ortaya çıkmasına kadar gidebilir. Özerk bir birey olmaya çalışan genç yetişkin anne-babasından bağımsız kararlar almaya çalışırken yalana sığınabilir ya da anne babasına karşıt tepki geliştirerek patolojik bir boyutta doğrucu olup çıkabilir. Bu durum iç hesaplaşmalar yaşayan genç yetişkinin vicdanını rahat hissetmesini sağlayabilir.

Metin
http://forum.psikolojikdanisma.net/showthread.php?t=1696

Fotoğraf

http://www.hafif.org/imaj/eylulbulut/pinokyo-2.jpg

 
Toplam blog
: 8
: 554
Kayıt tarihi
: 24.12.06
 
 

Açıköğretim Fakültesi Öğrencisiyim.. 2005 Yılında Ticaret Meslek Lisesi'nden mezun oldum.. İstanbuld..