Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '10

 
Kategori
Siyaset
 

Yandaş medya ve karşı yandaş medya

Yandaş medya ve karşı yandaş medya
 

Baykal ve Hürriyet


19 mart 2010 tarihli Hürriyet Gazetesi'nin manşeti şöyleydi: "Deniz Baykaldan Cumhurbaşkanına, 'Anayasa Paketi' değişikliği için çağrı; 'BU OYUNA ALET OLMAYIN' "

Başlığın altında şu açıklama vardı: "CHP Genel Başkanı, Anayasa Değişikliği Paketi'nde iktidarı zora sokacak talebi Hürriyet aracılığıyla Çankaya'ya iletti."

Baykal şöyle demiş: "Cumhurbaşkanı'ndan beklentimiz şudur. Anayasa değişikliği önüne geldiğinde paketin 367 den fazla oy alan maddelerini referanduma götürmeyeceğini, 'paketin tamamını halkoyuna sunacağım' demeyeceğini bugünden ilân etmelidir.

Demek ki Baykal'a ve Hürriyet'çilere göre Cumhurbaşkanı'nından, "hükümeti zora sokacak bir talepte bulunmak" meşru ve olağan bir istektir. Bunun siyaseten, ahlâken ve âdeten sıradışı bir yanı yoktur.

O zaman, bu ifadeleri manşete taşımakta bir sakınca görmeyen gazete yönetimini ayıplamanın da anlamı yoktur.

Zira onlar tarafından normal görülen bu (anormal) tavrı eleştirmenin caydırıcı bir etkisi olmayacaktır. Böylece yeri geldiğinde aynı kişilerce, aynı uygunsuz vuruşlara devam edilecektir. Çünkü ideolojik körlüğümüz, "makul anlayış"ımızı zincirlerinden koparmış, tarafgirliğimizi zıvanadan çıkarmıştır. Malesef, ar damarlarımız da çatlamıştır.

Bu yüzden, "yandaş medya" kavramı üzerinden Başbakan'a ve iktidara arka çıkan basını eleştirenlerin kendi düştükleri ayıplı durumu görmeleri imkânsız hale gelmiştir.

Ayıplama ya da kınama, ruhunda haya duygusu taşıyanları etkiler. Bu kavramlar marjinallere, ideolojik saplantısı olanlara ve utanmayanlara bir şey söylemez.

Bu ülkede, Baykal'la aynı siyasi görüşü paylaşan kişi ve grupların bulunması son derece tabiidir. Fakat, bazı basın organlarından yansıyan, fikirsel müşterekliğin çok ötesindedir. Açık bir propogandistliktir yani yandaşlıktır.

Ne var ki bu, hep inkâr edilmekte, yandaşlığa ait tüm günahlar karşı tarafa yüklenmektedir. Ulusal medya her konuda olduğu gibi burada da kendini, haklı ve ayrıcalıklı görmektedir. Bu ayrıcalıkla, "delidir ne yapsa yeridir" moduna geçtiği için, rakip medyayı yandaşlıkla ithama devam etmekte, fakat bir türlü kendi "yandaş"lığının farkına varamamaktadır.

Gerçek şu ki Baykal, edindiği güçlü dominant destek sayesinde, iktidar olmadan muktedir olmanın dayanılmaz hazzını yaşamaktadır. Zaten ulusal medya ve yüksek yargı kendisini yeterince arkalamaktadır. Buna bir de Cumhurbaşkanı'nı ilâve edebilirse, "sınırsız ve sorumsuz iktidar olmanın" keyfini ikiye katlayacaktır.

Görüldüğü üzere Baykal'ın seçim kazanarak iktidar olmaya ihtiyacı bulunmamaktadır. Çünkü o, hiç bir sorumluluk almadan istediğini yaptırabilen, vekilliği de garanti olan bir siyasetçidir.

Bu açıklamalardan sonra artık Baykal'ın, hükümetin yapmak istediği anayasa değişikliklerine niçin karşı çıktığını anlaşmışsınızdır. Çünkü yeni düzenlemelerin yargıyı, onun da Baykal ve partisinin konumunu etkilemesi muhtemeldir. Genelkurmay'dan sonra bu destek te kaybedilirse, Baykal'ın ve tabi CHP'nin saltanatı bitti demektir. Baykal'ın, inandırıcılığını kaybetme ve seviyeyi iyice düşürme pahasına, Ergenekon savunuculuğu yapmasının nedeni de bu olsa gerektir.

Gazete, Baykal'ın açıklamalarını: "Eğer Gül, bu yöntemi izlerse pakette sadece muhalefetin oy verdiği maddeler değişeceği için hükümet sıkıntıya girecek." diye yorumluyor. Buradan, Baykal'ın ve Hürriyet Yönetimi'inin müşterek dertlerinin "hükümeti zora sokmak" olduğu anlaşılıyor. Demek ki, onlar da Baykal gibi, özgürlükleri genişletecek, yargıyı daha adil hale getirecek bir anayasa arzusu taşımıyor. Aferin onlara!

Kıyaslama yapabilmemiz için, aynı gazetenin ertesi günkü manşet altı haberine de bir göz atmamız gerekiyor. Başlık şu: "ERDOĞANDAN BOMBARDIMAN"

Altbaşlıklar aşağıdaki gibi sıralanmış:

"İsrail'e: Bir geri, iki ileri filistini yok etme taktiğinde."

"Ermenistan'a: Çalışmalarınızın bedelini ödersiniz."

"Baykal'a: Kışlaya camiye siyaseti siz sokuyorsunuz."

"BDP'ye: Nevruz'u teröristbaşını adres göstererek kutlamayın."

"Yazarlara: Siz önce Türk Milleti'nin avukatlığın yapın."

Gördüğünüz gibi sert, tehditkâr, asabi ve geçimsiz bir Başbakan'ımız var! İki haberi birleştirdiğinizde şöyle de düşünebilirsiniz; "Baykal, bunun yanında bir melek!" Artık, "bari, bir dahaki sefere onu seçelim" dememeniz için sebep var mı? Yok! Baykal'ın seçimle kazanılan bir iktidar isteyip istemediği ise ayrı bir konudur.

Yukarıdaki başlıklar Başbakan'ın, "bire bir" sözlerinden değil farklı cümlelerinin kombinesinden oluşuyor. Bunu ancak haberi tam olarak okuduğunuzda anlıyorsunuz. Meselâ; Başbakan CHP' için, "Bize çuvaldızı batırmadan önce lütfen iğneyi kendilerine batırsınlar" demiş. Bu söz başlıkta, "Kışlaya ve camiye siyaseti siz sokuyorsunuz" olmuş! Ya da başlıktaki ifade, içerikte kaynamış.

Gazete yönetiminin iki ayrı parti liderine bakışındaki farklılığı kavradığınızı sanıyorum. Haberin veriliş tarzından, ilkindeki zihniyet ortaklığının, ikincide zihniyet ayrışmasına dönüştüğü açıkça belli oluyor. Şimdi soralım. Bu tavrın, "Yandaş Medya"nınkinden ne farkı var? İşte, "ar veya haya, dürüslük ve nesnellik" denilen ruhsal denetim makanizmasına burada ihtiyaç duyulur.

Bunlarla donanmış insan, önce kendine bakar. Duruşu sağlamsa, ancak o zaman hakedenlere çatar.

Resim: www.chp.org.tr/HaberDetayi.aspx?NewsID=505

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..