Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '08

 
Kategori
Tarım / Hayvancılık
 

Yanlış tarım politikaları ve açlık sınırı

Yanlış tarım politikaları ve açlık sınırı
 

Dostum Hüseyin Saraçoğlu' nun, gündemle ilgili yazısını paylaşıyorum:

Ülkemizde tarım sektörünün son yıllardaki “ sosyal sektör" tanımlamasıyla birlikte, rekoltenin artmasını sağlamayacak politikalarla günümüze gelindi. Ülkenin orijin olarak bir tarım ülkesi olduğu tanımlamasından sapma 70’ li yılların ortasından itibaren başladı.

Dünyanın kendisine yetebilen az sayıdaki ülkelerinden birisi olan Türkiye’de artık açlık, ürün yetersizliği, toprak uyumsuzluğu, tohum bozumu konuları konuşulmaya başlandı.

Yıllardır münbit araziler sanayi sektörüne açıldı. Tarımla uğraşan kesimin elindeki toprak bir anda spekülatif değer kazanarak, bankalardaki faiz politikasıyla birleşince tembelleşti. Toprak sahibi fiktif olarak para kazandığını zannederek yeni tarım alanlarında yatırımlara yönelmedi ve katma değer yok olmaya başladı. Tarım ülkesi çalışanları atalete sevk edildi.

Elindeki topraktan ürün elde eden çiftçimizin ürünü, dünya genelindeki politikalarla para etmez konuma getirilerek çiftçimiz ne ekeceği konusunda soru işaretleri içinde, elindeki değeri ekmeye küstürüldü.

Sulama projeleri değerlendirmeye alınmayarak ülkenin farklı kesimlerinde farklı rekolte kavramlarıyla çiftçinin çifte standart mefhumu kafasında oluşturuldu. Bir yerde on, diğer bir yerde bin.

Yıllardır gelen katlanılmaz ağır şartların ekonomik politikalar oluşturduğu reçeteler sonrası, işi borç vermek olan kurumlarca tarım politikalarımız şekillenmeye başladı.

Tarımı ekonomik sektör olarak kabullenmezseniz, sektör ürününü rekolte olarak üretmeye(tüketmeye), üretkenliğini devamlılık haline yönelik yapılandırmazsanız sonucuna katlanırsınız. Tarım sektörünün üretebilirliği, toplumu yaşatır ve ulusu geçinir hale getirir.

“ Tarımda iktisadi işletime yöneleceğim, ürün borsalarını değerlendirmeye alacağım, çalışan sayısını minimize ederek ürün fazlasını ülke dışına göndereceğim, hayvan sektörü bitki ekimini iyileştireceğim." ifadeleri ile zamanımıza gelindi. İfadeler sektörde semereler olarak tanımlanır, fakat iyileştirme argümanları ortada yok. Hayvancılık sektörümüz de can çekişmekte.

Özelleştirmeler sonucu toplumun üretkenliğinin azalacağı, üreten kesimin sahiplenme kavramının yok olacağı, üretkenliğin zamanla yabancı sermaye paylaşımına açık hale getirilerek elde edilen değerlerin fiyatının artacağı gerçekleri artık gündem kovalamakta.

Sektörde teknik olarak var olan dostlarıma "AB tarım politikaları nasıl ?"sorusunu sordum. Aldığım cevap ise ; “AB ülkeleri çizgiyi ve gündemi sorgulayarak , müdahale kavramı içinde, topluma kazandırıcı doktrinlerle çiftçinin G.S.M.H.’ dan daha fazla pay almasını sağlıyorlar. Hem de devlet, ülke vatandaşının tarımsal ürünlerle, uygun piyasa şartlarında buluşmasını örgütleyen davranış içinde bulunmaktadır.” şeklinde.

Yıllardır süregelen politikaların başlangıcı ve verdiği sarsıntılar , özellikle planlama teşkilatının kuruluşunda büyük emeği geçen şahısların siyasi paylaşımı sonrası ortaya çıkmakta olan hükümetlere ait , nasıl olduysa, hububatının, sebze ve meyvesinin değerlendirilememekten denize döküldüğünü, haber olarak medyada okuduğumuz ülkemiz, dökülenleri arar hale gelen tutum içine girmiş bulunmaktadır.

 
Toplam blog
: 288
: 1185
Kayıt tarihi
: 18.01.07
 
 

Kendi halinde yazar, çizer, çapraz bulmaca çözerim. İki yüzyıl, bir binyıl gördüm. En sevdiğim hoca ..