Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '10

 
Kategori
Güncel
 

Yargılamak

Yargıda bulunmak ile yargılamak aynı anlama gelmekle birlikte, bu sözlerin kullanılış bağlamlarından dolayı anlam farkı vardır. Bu dilin ilginç bir durumudur. Çünkü bir kelime taşığıdı içeriğe göre değil ona yüklenen psikolojik değere göre de anlam farklılaşması taşır. Bu konuyu geçelim şimdi.

Yargıda bulunmak insan için kaçınılmazdır bir bakıma. Örneğin bir bardak su içmek istediğimizde, diyelim çeşmeden akan şeyin su olduğu konusunda bir yargıda bulunuruz. Yani onun su olduğuna karar veririz ve böylelikle içeriz. Yargıda bulunmak bu nedenle, bir şeyin neliği hakkında bir tespitte bulunmak ve onu mutlaklaştırmaktır. Mutlaklaştırmaktır çünkü, çeşmeden akan şeyin su olup olmadığına yönelik sorumuzdan vazgeçmemiz için bir kesinleştirme yapmamız lazım.

Yargıda bulunmak bu nedenle yaşantımız için kaçınılmazdır. Biz her an her saniye yargıda bulunmak zorundayızdır.

Yargılamak ise bundan farklıdır. Yargılamak yargıda bulunmayı içerir yine, ama bu bizim yaşantımızı sürdürmemiz için gerekli olan zorunluluğa sahip değildir.

Zorunlu olmadığı halde yargıda bulunmak yargılamaktır.

Yargıda bulunmak da, yargılamak da bir sorumluluktur. Çünkü her ikisi de aslında tehlike ya da tehdit içerir. Şöyle ki:

Yargı, bir kesinleştirme içerir dedik. Oysa hayat hep bir süreçtir. Kesinleşme yoktur. Ama biz, hayatımızı sürdürmek için kesinleştirme yapmak zorundayızdır. Örneğin önümüzde duran dondurmanın, dondurma olup olmadığını kesinleştirmezsek, süreç içerisinde o gerçekten dondurma olmaktan çıkacaktır. Çünkü, hayat kesintisizdir ve onu az sonra sıvı hale dönüştürecektir, daha sonra da, tabakta kurumuş bir leke haline sokacaktır. Daha sonra da kimbilir ne hale sokacaktır. Biz eğer, önümüzdeki şeyin ne olduğuna takılırsak, o aslında dondurma değildir bile diyebiliriz. O önce katı, sonra sıvı, sonra leke, sonra küf vs.'dir. En sonunda da atomlar ve parçalarıdır. Biz ancak onun belli bir momentteki haline dondurma diyoruz. Ve dondurma yemek için, daha önce yediğimiz, deneyimlediğimiz dondurma ile aynısı olduğuna kanaat getirip, onu kesinleştirmek zorundayız.

İşte bu nedenle, yargı kesinleştirme içerir. Ama önümüzdeki şey, tam o an, dondurma olmakla birlikte, süreç içerisinde baktığımızda, salt dondurma değildir.

Yargıda bulunmanın sorumluluğunu almak istemiyorsak, başka şeylerin ve başkalarına haksızlık yapmak istemiyorsak, hayatımız için sadece gerektiği miktarda yargıda bulunmak gerekir. Bunu olur olmaz yaptığımız zaman, dışımızdaki gerçekliği, kesinleştirmiş, dondurmuş ve mutlaklaştırmış oluruz. Ayrıca bir yargıda bulunmak için, yargıda bulunacağımız şeyle ilgili bilinmesi gereken çok bilgi vardır. Bütün bu bilgilere sahip olmak, neredeyse hiçbir tekil durum için tam olarak karşılanamaz..

Gereksiz yere yargıda bulunmanın nedenlerinin çok olduğunu söylediğimizde, karşımıza yargılama üzerine konuşmak adına pek çok pencere açılır. Gerçekten de, gereksiz yapıldığı için bunun pek çok nedeni olması gerekir zaten ve insandan bahsettiğimize göre bunları sosyal psikolojik nedenler olarak söyleyebiliriz.

Gereksiz yere yargıda bulunmak yani yargılamak, kaba bir sonuçlandırma yaparsak, egoizmden kaynaklanır. Kişinin, dışındaki birine ya da bir şeye karşı, kendini haklı çıkartacak, kendini yüceltecek, kendi durum ve koşullarını ön plana çıkartacak, dışındakini kendine benzeterek kendi varoluşunu olumlayacak şekilde, olumlu ya da olumsuz tarzlarda keyfi yargıda bulunmasına dayanır.

Yaşamımız için zorunlu olanların dışında hayata karşı yargıda bulunmaktan kaçınmak gerekir. Çünkü bu ötekini nesneleştirir, dondurur, mutlaklaştırır ve baskı içerir. Her şeyi ya da herkesi, kendi kafamızın bastığı, bildiğimiz ölçüsünde anlamlandırmaya ve değerlendirmeye yol açabilir. Bu bir zorunluluğa dayanmıyorsa bir sözel şiddettir.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..