Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

Yasalar neden değişmiyor?

Yasalar neden değişmiyor?
 

GAZİANTEP ÜÇOKLAR 2007


Her kişi gibi bir sanatçı da her yönü ile dengeli olmalı! Sanatçı herhangi bir kişi değil kendisine öykünülen, her davranışından bazı dersler de çıkartılan, zaman zaman da örnek alınan bir kişidir. Sanatçının saplantıları, açmazları, aşırılıkları olmamalı! Çünkü onlardaki bu gibi kırılganlıklar çok kısa sürede toplumu etkiler. Sorunlarını çözmüş, kişiliklerini bulmuş olmalılar. Kendilerine yakışanı yapmalılar. Genel ahlâka aykırı davranışları göstermemeliler!

Ne yazık ki sanatçılarımızı da gençlerimizi de bu tür kişisel yanlışlıklara sürükleyenler var. Ne kanun ne gelenek görenek ne sevgi saygı ne de karşılıklı güven var toplumumuzda! Bunu hepimiz biliyoruz. İşte bu yüzden de bazı çelişkiler, bazı durumlar karşısında ister istemez değişik tepkiler veriyoruz.

Suça itilen yurttaşlarımız bakımından da durum bu. Biliyoruz ki ''üzüm üzüme bakarak'' kararıyor! Bu konularda ister genç ister yaşlı olsun onları usul usul, suça doğru yönlendiren nice ASALAKLAR olduğunu ADALET bilmiyor mu? POLİS bilmiyor mu?

HUKUK'ta buna ORAN adlı bir kavram ile yaklaşılıyormuş: CEZALAR ya da YAPTIRIMLAR ARASINDAKİ ORAN anlamında... Bu ORANLAMA yazıyı da eğitimi de hukuku da bulan SÜMERLER'den beri var! Bilimdeki bu tür KAVRAMSALLAŞTIRMA TUTKUSU'na da oldum olası bayılırım. Ancak iş toplumsal ve kişisel sorunların çözümüne gelince, kişilerin kişiliklerini ve ruh sağlıklarını kurtarmaya gelince; ortalık ATİNA FATİHİ MAKEDONYA'lı Büyük İSKENDER'in GORDİON DÜĞÜMÜ'nü kesmiş olduğu o keskin KILIÇ NEDENSE BİR TÜRLÜ ORTAYA çıkmıyor!

İlimden de tarihten de uzaklaşarak sorunumuzun yaşanmakta olan acıklı yönüne bakalım yeniden: Sen Devlet olarak sağlıklı, dengeli, ahlaklı bir toplum için hiçbir şey yapma; sonra da kişileri tek tek tuzağa düşürerek en olmadık cezaları reva gör! Bu uğurda hangi eğitimi verdin öğrencilere, gençlere? Kaç öğretmen biliyor GENÇLİK PSİKOLOJİSİ'ni?

SUÇ SOSYOLOJİSİ, CİNSEL EĞİTİM, ÇAĞDAŞ HUKUK yanında: SEVGİ SAYGI, KONUKSEVERLİK, YARDIMLAŞMA DAYANIŞMA ve KOMŞULUK KÜLTÜRÜMÜZ'ün özellikleri hangi okullarda okutuluyor? HİZMET İÇİ EĞİTİM yolu ile kaç öğretmen, kaç yönetici bu tür temel konularda bilgilendiriliyor?

Göstermelik olarak bazı çırpınışlar olduğunu biliyorum! Ancak bu tür uygulamalar hızlı bir değişim geçirmekte olan toplumumuz için ''devede kulak'' bile değildir! kaldı ki ''aba altından sopa göstermek'' konusunda da üstümüze yoktur!

Kısaca yapılan işlerin POLİSİYE İŞLER'den öte anlam taşımadığını hepimiz biliyoruz! Toplumsal huzur için yalnızca CAYDIRICILIK yetmez beyler!

Önce EĞİTİM, önce SAĞLIK deyişimizi neden unutup duruyoruz! Sonunda maddi ve manevi olarak bu kavramların içlerinin nasıl boşaltığını da gördük! Özellikle gençlerin kişisel açmazlara düşmesini önleyebilmek için ne gibi örgütlenmeler yaptınız? Ne gibi önleyici kurumsallaşmalar kurabildiniz? Gelir paylaşımı ile mülkiyet ilişkileri ne kadar adil işlemektedir? Geleceğe güvenle bakabilmek konusunda toplumsal katmanların görüşleri nedir? Karapara elde etmek için en olmadık yolları deneyen yeraltı örgütleri ile onlara yardım ve yataklık yapan bilmem başka ne belalar için; o anlı şanlı güvenlik güçleri yeniden nasıl yapılandırıldılar?

Bu amaçla ilimden, bilimden özellikle de psikolojik danışmanlık, eğlence kültürü, spor ve sanat alanlarında neler yaptınız? Toplum Bilimciler de dediğimiz sosyologlar ile sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, psikiyatrlar ile sosyal çalışmacılar ne oldu?

Her konuda olduğu gibi bu konuda da : Olur böyle vakalar, Türk polisi yakalar, yaklaşımı ile çalışılıyor ise vay halimize! Bu yaklaşımlar ne demokrasiye, ne Türkiye Cumhuriyeti'ne, ne de vicdana sığar bana göre.

İşte TOPLUMSAL YIKIMLAR da böyle başlar! RUHLAR böyle böyle pörsütülür! Sonra da S U Ç adlı o canavar, h i ç belli olmaz biryerlerden çıkıverir karşımıza. Bu tür acı durumları çoğu toplumlar gibi biz de yaşıyoruz... Umulmadık bir olan olunca da ''ah vah'' ediyoruz! Eskilerin ''illiyet bağı'' dedikleri sebep sonuç ilişkisi kurulmaya çalışılsa bile bazı ileri geri sözleri de içeren u y g u l a m a l a r ne yazık ki içler acısı bir durum arz ediyor!

Hastalıkların da yanlış ve kötü alışkanlıkların da tedavi olunabilmesinin yolu RUHLARI KARARTAN HAPİSANELER'den değil, birer şefkat yuvası olabilecek nitelikli HUZUREVLERİ'nden, GENÇLİK EVLERİ'nden, SAĞLIK KLİNİKLERİ'nden geçer! Bu da önce az önce değinmiş olduğum gibi çok yönlü eğitimden, sürekli eğitimden geçer! Kendine yetebilen, huzurlu bir aile ortamından geçer! Çelişkilerin en aza indirildiği toplumsal ekonomik ve kültürel çevre unsurlarında geçer!

Bu konularda pek çok yanlışların olduğu bir gerçek. İnatla uygulanan EZBERCİ eğitim yerine artık her alanda RUHLARIN ve DAVRANIŞLARIN TERBİYESİ gerekmektedir. Bana göre Milli Eğitim'in uygulamaları a r t ı k İFLAS etmiş bulunmaktadır.

Anlaşılıyor artık: Ülkemizin güzelim insanlarına ÇAĞDAŞ EĞİTİM de DEMOKRASİ de HUZURLU yaşamak da BİR İKİ HATA YAPMIŞ OLMAK ÖZGÜRLÜĞÜ de çok görülüyor! Gençlere ne veriliyor ki karşılığında da iyi bir kişilik bekliyoruz! Bereket ki aile yapımızdaki dayanaklar henüz çökmedi, şimdilik! Yetişkinlerin gençlerden daha sinirli, daha saldırgan olduğunu biliyor muyuz?

Nerede o anlı şanı bazı insan hakları dernekleri ile mazlumların ezilmişlerin yanında olmak sevdasındaki bazı kuruluşar!
Eğer HAPİSHANELER'i doldurmuş olan yüzbini aşkın sayıdaki yurttaşlarımız da bu tür ORANTISIZ CEZALANDIRMA yolu ile yatıyorlar ise vay halimize!

Bu tür uygulamalar ile haşir neşir olan, herşeyi sineye çeken bu toplum karşısında inanın UTANIYORUM!

Herkes her alanda ADALET arıyor. Dürüstlük arıyor. Herkesten açık yüreklilik istiyor. Sözün senet olduğu bir kişilik istiyor karşısında. Kazıklanmış olmayı, gammazlanmayı, aldatılmayı kim ister? Kısaca geleceğe güvenle bakabilmek istiyor insanımız.

Şarkıcı Deniz SEKİ Şubat ayından beri uyuşturucu (kokain) kullanmaktan ve pazarlamaktan tutuklu biliyoruz. Özellikle İSTANBUL'da binlerce ''kurye'' elini kolunu sallaya sallaya, kapı kapı ''ot'' dağıtırken; bir de bakıyorsunuz Deniz SEKİ oltaya (dinlemeye!) takılmış! Sekzibuçukyıl ile yirmidörtyıl arasında bir cezaya çarptırılacakmış. Bir ara salıverilmişti, şimdi yine içeride. CAN mı almış TERÖR mü estirmiş Deniz SEKİ! CEZA'da da DENGE olmalı gerçekten!

Nice zanlı yanında onbinlerce kader mahkûmuna ve Deniz SEKİ'ye de herşeye rağmen sağlık esenlik diliyorum. Sizler bu kadar yüksek cezalara lâyık değilsiniz!

İnşallah söz konusu kişisel tutkularınızdan, saplantılarınızdan kurtulur; sizleri nice açmazlara sürükleyen o yeraltı örgütleri ile başka nice müsebbipleri de ADALET cezalandırır.

DENİZ S E K İ ''maspusane''den TBMM'ne bir mektup yazmış:

''... başıma gelen bu belayı daha büyük belaları defetmek ve daha büyük ziyanları men etmek için Allah’ın bir lütfudur diye konuştum kendimle geceler boyu. Lakin, ben kendime verdiğim zarardan ötürü pişmanlık duyan, bunu kabul eden, hiç kimseye en ufak bir kötülüğü bulunmamış ve bulunamayacak kadar da insan seven, hayatı seven bir günah keçisiyim.”

''Kaçma ve delil karartma gibi bir şüphem olmadığından gözaltına alındıktan sonra verdiğim ifademle kendimi kanıtlayabildim ve serbest bırakıldım. Sonra nedenini bilmediğim bir şekilde yangından beni kaçırırcasına içeri tıktıkları şu an hâlâ tutuklu, mahkemesi 1 Ekim’de olan günah keçisi o kadınım ben.''

Bu seslenişe uzak durmak mümkün mü? ÖMRÜNÜN EN BÜYÜK HATALARINDAN BİRİNİ işlemiş olduğu için P İ Ş M A N L I K DUYAN ON BİNLERCE YURTTAŞIMIZDAN BİRİSİ OLDUĞU İÇİN; bir sanatçı için DOĞRU DOSDOĞRU OLMAK yolundaki çoğu sözlerini de bildiğimiz DENİZ SEKİ'nin içine düşürülmüş olduğu bu ZULÜM'den kurtarılması için gereken insani yardımların yapılması gerekmektedir.

Şöyle ya da böyle kandırıldıklarından emin olduğum(uz) ya da hayatın acımasızlıkları karşısında kendilerini bir ateş çemberinde bulan, insan öldürmek için eğitim alan; cani ruhlu TERÖRİSTLER için bile (ki yalan söyleyebilecekleri de gözönünde tutularak) UYGULANAGELEN bir ''PİŞMANLIK YASASI'' var ülkemizde.

İşte bu çerçevede bana göre kendileri ile YETERİNCE İLGİLENİLMEYEN, GEREKTİĞİ GİBİ DE EĞİTİLMEYEN GENÇLERİMİZ ile NİCE TUZAKLARA DÜŞÜRÜLEN DİĞER YURTTAŞLARIMIZ için bu YASA genişletilemez mi? Toplumumuzun içinde bulunduğu şartlar ile eğitimdeki hatalarımız da gözönüne alınarak yargıçların uygulamak zorunda oldukları o eski kanunlar h i ç DEĞİŞMEZ mi?

Ömer F. YILMAZ
 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..