Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Haziran '15

 
Kategori
Anılar
 

Yaşanmışlıklarım - 8 : Çingenelik benim ruhuma işlemiş; eşim öyle söylüyor...

Yaşanmışlıklarım - 8 : Çingenelik benim ruhuma işlemiş; eşim öyle söylüyor...
 

Çeşmenin sağ yanındaki sarnıca dayalı koyu renkli ev bizim evimizdi. Evimizin önündeki koca çınara ise kıyılmış...(X)


EVİMİZ, BANA GÖRE, ESNAF LONCA CADDESİ'NİN --şimdi "sokak" olmuş-- BAŞINDA İDİ; AMA KAPI NUMARAMIZA GÖRE SONUNDAYMIŞ...

Evimiz, Ayvansaray semtinde bir Bizans sarnıcına dayalı idi. Önünde koca bir çınar ağacı ve sarnıca dayalı bir mahalle çeşmesi vardı... Babam, gece çalışıp, gündüz evde olduğu için çeşmenin düzeni babamdan sorulurdu...

Çeşmeye su almaya gelenlerin dışında, başta kilim ve buna benzer şeyler yıkamaya gelenlere izin vermezdi babam... Çocuklar da, genelde marul yıkamaya gelirlerdi... Babam, onlara da kızardı. Çünkü, marulu yıkarken dış yapraklarını da çeşme başına atarlardı...

İki katlı, eski bir konak biçiminde olan evimizin, çınar ağacına ve çeşmeye bakan geniş bir balkonu vardı. Balkondan, bütün mahalle  geniş bir görüş açısı ile gözlenebilirdi... İçinde yıkanacak bir şeyler bulunan leğenleri ile, özellikle çingene --şimdi onlara da "roman" deniyor-- kadınları ve marullarını yıkamak için çeşmeye gelen küçük çocuklar, balkonda oturmuş etrafa bakan babamı gördüklerinde "azar işitmemek için" geri dönerlerdi...

Çingene kadınları ve çocuklar, babamdan korkarlardı ama; ona fazla kızmazlardı. Çünkü, babam onlara kızmakla  birlikte, zaman zaman aşağıya iner, çeşme başını temizlerdi... Kadınlar ve çocuklar da bunu bilirlerdi...

Bazen küçük bir çocuk elinde marulu ile çeşmeye geldiğinde, babam balkonda ise, "Amca!.. Valla billa, yalnızca yıkayacağım, yapraklarını bırakmayacağım!" dediğinde, yumuşar "hadi yıka kerata!" derdi...

Evimizin köşesinde iki adet sokak plakası vardı... Bizim dış kapımızın açıldığı yüzünde olanda "Esnaf Lonca Caddesi", diğer yanında olanda da "Ağaçlı Çeşme Sokağı" yazardı.... Ama ben, adres olarak, asıl adresimiz olanı değil de diğerini; yani "Ağaçlı Çeşme Sokağı"nı kullanırdım.

Çünkü, asıl adresimiz olan cadde içindeki "lonca" sözcüğü, mahallemizin yukarı kısmındaki "çingenelerin" yaşam tarzından dolayı, güzel anlamını yitirmiş ve mahallemiz "Lonca" olarak anılmaya başlamıştır..."Lonca mahallesi", denince, o zamanlar, hemen hemen tüm İstanbul halkını aklına, bu mahalle insanlarının farklı yaşam tarzları gelirdi...Aynen, son zamanların "Sulukulesi" gibi...

Çingeneler, genellilkle, "şişelere mandallar" türünden eskicilik yaparlar, çalgı çalarak geçinirler, çengi olarak tutarlardı...Çalgı çalanlardan bazıları, o zamanlarda siyah-beyaz filmlerde sıkça görünürlerdi...

Aileler, aralarındaki kavgalar görülmeye değerdi... Bir "Hocalim var!.." diye başlayan kavgalar, kavga eden iki kadının karşılıklı olarak  "Bizde bu var!...Sizde var mı!..." diye övünmeleri ile devam ederdi...Bu atışma  sırasında "darbuka" çalmayı da ihmal etmezlerdi. Karşılık iki ev kadını, evdeki en yeni eşyalarını kapılarının önüne çıkarır, hem birbirlerine hem de hakem olsunlar diye kavgayı seyretmeye gelenlere gösterirlerdi...

Biz, aşağı mahalle --yani "çingene" olmayan-- çocukları, böyle bir kavgayı gördüğümüzde, hemen oyunu bırakır onları seyretmeye koşardık...Koşarken de, "Anneee! Çingene mahallesinde kavga vaaaar!" diye bağırarak onları da haberdar ederdik.

İşte, mahallemiz bu yaşam tarzı ile ünlüydü... İlkokula --Ulubatlı Hasan İlkokulu-- kayıt olurken annem adres olarak, "Esnaf Lonca Caddesi"ni vermişti; ama ben, yukarıda anlattığım nedenler yüzünden "çingene" olduğumu düşünürler diye, ortaokula --Karagümrük Ortaokulu'na-- kaydolurken, evimizin diğer yüzündeki sokak adresini, yani "Ağaçlı Çeşme Sokağı" yazdırttım anneme...Yatılı okula da, aynı düşünce ile bu adresle kaydoldum.

Çocukluk işte... Ama şimdi, en sevdiğim renk "kırmızı" ve en sevdiğim müzik türü "roman müziği" en sevdiğim oyun türü de "Roman oyunları"...

Televizyonda, roman şarkları ve roman oyunları oynandığında, hemen ayağa kalkar onlar gibi oynamaya çalışırım...Bu durumlarda eşim der ki, "çingenelik senin ruhuna işlemiş..."

"Üzüm üzüme baka baka kararır"...Boşuna dememişler anlaşılan....:))

"İlle de Roman olsun,

İster çamurdan olsun,

O da Allah kuludur,

Her kim olursa olsun"

 

cdenizkent

 

........................  :

(X) Bloğumun başına koyduğum resim, bizim sokağımız ve çeşmenin yanında ve sarnıca dayalı ev de bizim evimiz...Çeşmenin önündeki , dalları balkonumuza değen ve yapraklarını ellerimizle okşadığımız, koca çınar ağacına kıymışlar besbelli...Evimizin karşısı boş arazi idi; orada oynardık çocukluk oyunlarımızı...Daha önceki bir anımda, öve öve bitiremediği ve pek çok meyve ağacının ve çeşitli çiçeklerin yaşadığı Haliç'e bakan güzel bahçemizden de eser kalmamış...Koca bir apartman dikmişleri; çıktığımızda sakinleştiğimiz, rahatladığımız bahçemizin güzellikleri üzerine...

Çingen mahallesi dediğim yer de, sol taraftaki binaların arkasındaydı...Tabii onları da oradan alıp yaşam tarzlarıyla hiç de uyumlu olmayan beton kalıplar içine tıkmadıysalar...

Evimizi biraz yenilemişler; ama koca çınar ağacımıza, güzelliklerle dolu bahçemize ve oyunlar oynadığımız mahallemize kıymışlar...İçimde yaşattığım güzel anılarımla birlikte...

 

 

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..