Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Temmuz '11

 
Kategori
Deneme
 

Yavrum benim nelerimi değiştiriyor!

Yavrum benim nelerimi değiştiriyor!
 

Yok. Bu yavrum o yavrum değil! Bu yavrumun göğüsleri, has yavrumun, orjinal yavrumunsa yüreği büyük!


Yavrum benim nelerimi değiştiriyor! 

Yavrum tabi ki evladım değil güzel okuyucum. Benim hiç büyümeyen, kıyamadığım, gözümden sakındığım, ruhumcuğum, bebeğim, aşkım, kadınım benim; senin anlıycağın... 

Yavrum, en başta, nabız atışlarımı ve kalp ritmimi, nefes aralıklarımı, kalp çarpıntılarımı körükleyip, alevlendirip duruyor benim. 

Heyecanlı, yaramaz, yerinde duramayan bir erkek çocuğu gibi... Ya da aşkı da, kendini de, hayatı da, bir anda, olanca hızıyla, anlamaya, çözmeye çalışan ergenlikle ilk gençlik arasındaki uçarı, kabına sığmaz bir deli oğlan gibi... 

Yavrumun sesini duyduğumda ben, ani bir dinginlik, şaşırtıcı bir huzur denizi sarıyor bedenimi... Hani nasıl desem? Sakinliğiyle meşhur Fethiye'deki Ölü Deniz'in, ruhumda hapsolmuş hali gibi ... 

Sonracıma, vücut enerjim, hayat beklentim, hayal ve ihtiraslarım da tavan yapıyor benim; yavrumun bir derin soluk alışıyla... 

Hani yeri mi bilmem ama; bütün erkek hallerim de, bütün korumacı, şefkat ve merhamet dolu babacan tarafım da hücuma kalkıyor benim; onun bir tek tavrına kilitlenip, bütün benliğimle ona yasladığım başım da, başımla beraber, hatta başımdan da önce ona karışan ruhum da... 

Tütku, ihtiras, ateş, arzu, sevgiliye; ama özellikle de benim yavruma dair şu hayatta ne varsa?; onun soluk aldığını, yaşadığını bilmek bile yetiyor fazlasıyla... 

Ruhumun bütün halleri... A hali, B hali, sonracıma, E hali bile birleşiyor onun gözümden hiç gitmeyen hayali önünde... Ve bitmeyen nöbetlerime tutsak ediyor beni, onda da bulduğum insan halleri... Beni kendi, kendini de ben yapmayı hiç utanmadan başararak!... 

Sonra, yarumun, benim yavrum olması bile fazlasıyla yetiyor da artıyor bana. 

Evet söz konusu olan yavrum olunca, olabildiğine bencil, olabildiğine paylaşımdan uzağım. Çünkü evet, itiraf ediyorum burda, söz konusu olan yavumsa; ben bu kadar sevdiğim bir şeyi, yanlız kendimle paylaşırım! 

Bazen de düşünmüyor değilim hani... Ya bu yavrum da bilir mi ki?, anlamış mıdır ki? onu nasıl bir tutkuyla sevdiğimi?... Sonra da kendi kendime sayıklamaya başlıyorum yine: 

- Oğlum Cem! Dangalaklaşma yine! Gel hemen kendine! Sen yavrunu ne kadar sevdiğini kendine bile tam, doğru düzgün ve hakkıyla anlatamazken; yavrun seni nasıl anlayabilsin? 

Yavrum benim sadece dünümü, bugünümü, yarınımı değil, ruhumu, bedenimi, vücut kimyamı, fiziğimi, biyolojimi, aklımı, fikrimi, her şeyimi, yani her halimi değiştiriyor; iyi mi? Bu kadarı yeter mi? 

Yetmez diyorsan eğer, beni anlamak için benim sen, senin de ben olman lazım desem de, o durumda bile ne ben seni, ne de sen beni anlarsın! 

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..