Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ekim '12

 
Kategori
Deneme
 

Yazı... Silindi gitti...

Yazı... Silindi gitti...
 

(Yazıyı, 'Jacqueline du Pré-Elgar Cello Concerto' dinlerken yazdım. Sadece bu yazıyı okurken değil, her zaman dinlenesidir...)

Zamana dair, yaşama dair bi’ yazı yazdım. Silindi gitti… Belki de anlamı yoktu sözcüklerimin, yok oldu aniden…

Hırsla ıssırdım elmayı, yeniden yazmaya başladım.

Belki de acıyla yoğrulan&yorulan zamanı düşünmeden yaşamak gerekiyordu, yazıya dökerek izini bırakmamalıydı.

Her an bi’ yüktü omuzlarda, zamanın yuvarladığı çığlarla ezildi yaşam.

Üşüdü yıllar, ruh sıcaklığının yoksunluğuyla…

Yazı, diyorum; silindi gitti… Üzüldüm.

Oysa ki, kelimeleri en karanlığından seçmiştim, gerçekliği anlatabilmek için.

Kelimeler uçuşurken zihnimde, zar zor toparlamıştım cümleleri. Bir şeye benzesin diye çok uğraşmıştım.

Yıkıntıyı harflerle işlemek istedim, zihinlere; zamanın tüketen gücü karşısındaki güçsüzlüğü, yaşamla zaman arasındaki çaresizliği.

Demiştim ki 'zaman'ın, yıkıcılıkta, yaşama karşı kazandığı zaferlerden başka bir şey değiliz.

Geçmişimizin karanlık sokaklarında yalın ayak geziniriz; can kırıklarımıza basar, kanarız derinden…

Ve, yine, demiştim ki itiraflarımız dipsiz bi’ kuyudur içimizde; bakamayız karanlığına, korkutur bizi karanlığın derinliği.

Çoğu zaman, yüzleşmek&hesaplaşmak bize göre değildir. Hüznümüzde kendimizi boğarız.

Bir acının, en derin noktasından geriye kalan yaşanmışlıklar, etkisiz sızılardır geçmişe dair.

Geçmişimizin tükenmişliği&yarının belirsizliği arasında mekik dokuruz.

*
Biliyorum ki bu yazı, istediğim gibi olmayacak.

Aynı hissedemeyeceğim. Kelimeler birbirini tutmayacak, hisler örtüşmeyecek eskiyle.

*
Yazı silindi gitti, müzik aynı. Jacqueline du Pre~Elgar Cello Concerto çalıyor(du).
Ruh, değişkenliğiyle katlanıyor yaşama belki de.

Aynı yitiklikte kendine yer bulamazdı, rutinliğiyle.

Bazen diri, bazen ölü; düşe kalka ilerliyor yaşam çizgisinde. Adımları belirginleştiyor, yolu; kimi nokta hüzün, kimi nokta tebessüm.

Notalar&kitaplar olmasa çok yalnız olurduk; bi’ film ya da bi’ tiyatro oyunu. Bazen bi’ tablo, bazen bi’ heykel… Ruhumuzu sarmasaydı, bi’ noktasında kendimizi bul(a)masaydık ya da tamamla(ya)masaydık ayağa kalkamazdık.

*
Sen hiç soldun mu… Dalını kırdılar mı, hunharca…

Zehirli hançerini sapladı mı ‘olmadıklar silsilesi’…

Ayıptır sorması&söylemesi, öldürmek istedin mi kimliksiz kişileri…

Olmadık zamanlarda, katil cümlelerle öldürdüler mi kalbini…

Üzdüğü için mutluluk duyanlara, hak etmedikleri halde acıdın mı…

Zor olanı yaptığın için, onlar gibi olamadığın için, ‘insan kaldığın için’ kendinden nefret ettin mi…

*
Bu kopuk&anlamsız bi’ yazı oldu. Böyle olsun istemedim, ben… Tıpkı, yaşamın böyle olmasını istemediğim gibi…

Zamana yenik düşen yaşam gibi, yazının öncesi de yazıldığı esnaya yenildi&silindi gitti.

*
Gözlerim eski, yüzüm solgun.

Tükenmek en kolay şey belki de, bugün…

Bu kadar kolay kabul etmezdik aslında, yok olmayı ama…

İşte…

Her neyse…

Yaşayan, anlar… Kendinden, bilir…

*
Geldim, soldum, gidiyorum…

Söyleyeceklerim bu kadar, ‘son nefesim’i verirken…

Başak GÜZEL

 
Toplam blog
: 51
: 488
Kayıt tarihi
: 12.07.11
 
 

Yazan & Okuyan & Sorgulayan   Burç : Başak Yükselen burç : Koç İlk nefes: 22 Eylül 1983, Perşembe..