Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '09

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Yeni "Gazete Habertürk" ün reklam propagandası dilerim popülistlik ve kapitalistlik müjdelemiyordur

Yeni "Gazete Habertürk" ün reklam propagandası dilerim popülistlik ve kapitalistlik müjdelemiyordur
 

Aylardır Gazete Habertürk'ün reklamlarını okuyoruz internetten; son günlerde de bu reklamları televizyonda üç öğün izlemeye, billboardlarda sabah akşam görmeye başladık.

Çıkarken bu kadar reklamı yapılan bir gazete, doğrusu görmemiştim.

Baskı makineleri şöyle, kağıdı böyle, ölçüsü öyle değişik, tarzı böyle alışılmamış, binbir çeşit reklam...

Bu reklamların bana verdiği his ise gazetenin çok değişik, çok farklı, alışılmadık bir gazete nitelikleri taşıyacağından, bir şeyleri değiştireceğinden öte, fazlaca ticari, popülerlik kaygısı peşinde, kapitalizm silahşörü bir hüviyet taşıyacağı yönünde.

Büsbütün böyle olacak demiyorum; önyargılı davranmaya gerek yok; ama resim bu.

Zaten ülkemiz medyasının genel anlamdaki resmi maalesef bu.

Yüzeysel değişiklikler bakımından bile, mesela başlığın üzerindeki popüler sürmanşet olayında, veya arka sayfadaki bikini güzeli garipliğinde yeniliğe gidceklerini sanmıyorum. Siyaset ve spor sayfalarındaki "flaş, flaş" zihniyetini değiştireceklerini hiç sanmıyorum; fakat bunların yanında içeriksel bir değişikliğe gidemeyeceklerini sanmaktan öte biliyorum.

Bir ülkede basın, tarafsız demeyelim ama az çok objektif olabilirse ancak demokrasi olur; ve bir ülke demokratik olursa ancak basında az çok bu nitelikler bulunur. Bunlar karşıt biçimde birbirlerini besler, büyütür, geliştirirler.

Türkiye gerçekten demokratik bir ülke olmadığı için basında demokrasiye sahip olma şansı zaten yoktur.

Türkiye temel rejim normlarında dahi hala birleşememiş, politik grupların ülkeyi sert ve keskin dönüşümlere uğratmak için fırsat ve açık kolladığı, kritik zamanlarda okur da demokrasiye sahip çıkamadığından (burada demokrasi derken yalnızca darbe meselesini kast etmiyorum) herhangi bir güç odağına yamanamayanın asla yaşama şansı bulamayacağı bir ülkedir.

Bu yüzden bu ülkede çıkacak gazeteler çıkarken veya yürürken önce yedekte yaranacak hangi güç odağı ve ideolojiyi bulunduracağını hesap etmelidir.

Genel meselelerin çoğunun Habertürk'le ilgisi yok dediğim gibi.

Dilerim, o da en azından diğer bol resimli, bol skandallı ve işçi gerçeklerini saklamaya meyilli gazetelerin verebildiği keyfi, hatta fazlasını verebilir okurlarına. Ve diğer bazı gazetelerin yaptığı gibi tiksindirici bir yandaşlık psikozuna hiç girmeyecek olursa, büyük ihtimalle öyle de olacaktır, bu da okurlar için görece bir kazanç sayılabilir.

Nihal Bengisu Karaca ile Yaşar Nuri Öztürk bu gazetede beraber yazacakmış.

Bu biraz ilginç geldi açıkçası. Doğrusu fena bir durum da değil.

Belli alanlarda hakikaten bilgili ve donanımı olan bu iki insan, iş halkın somut gerçekliğine geldiğinde topu bireysel algıda çarpıtılmış bir Atatürkçülük ve bireysel algıda değiştirilmiş bir İslam'ın kısıtı bol paradigmalarına atıp işin içinden sıyrılmakta birleşseler de pek çok konuda oldukça farklı bir yaklaşımın (demokrasiye fayda) sahibidirler.

Nihal Bengisu Karaca geniş kitlelere ulaştığında pek çok merkez medya okuru, "kitap okuyan" bir köşe yazarıyla ilk kez tanışmış olacak. Siyasi görüşleri öyle ya da böyle; bu da önemli bir kazanım sayılabilir.

 
Toplam blog
: 108
: 2011
Kayıt tarihi
: 22.06.07
 
 

İsmim Burak Çapraz. Buraya başladığımda 21'dim, öğrenciydim. Bir okul bitti ama hala öğrenciyim. İl..