Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '07

 
Kategori
Dilbilim
 

Yeni bir dil doğuyor

Uzun zamandan beri Türkçe ile ilgili sıkıntı duyduğum, ama dile getiremediğim şeyler vardı. Geçen gün Meclis Televizyonu da bu konuda bir oturum yapıyordu ve benim için öncelikli bir konu haline geldi.

Malum herkes tabelalardaki yabancı isimlerden şikayetçi ama iş uygulamaya gelince ticari kaygılardan bahsediyor. Tamam dil yaşayan bir organizmadır ve müdahalelerle doğru kullanımı sağlanamaz. Ama yaşayan her organizma gibi dilin de besine, suya ihtiyacı yok mu dur? Onu vahşi kültür taaruzunun bulunduğu şu dönemde yalnız, savunmasız ve kaderine boyun eğen bir durumda mı bırakacağız?

Toplum kendi içinde yeni kelimeler, özdeyişler üretir ama şu dönemde toplumu en çok etkileyen şey medya olduğuna ve televizyon, gazete, internet ile içli dışlı olduğumuza göre, bu alanda söz sahibi olanların çok titiz davranması gerekmez mi? Blog yerine günlük desek olmaz mı? Özellikle özel televizyon kanalları bu konuda tam bir sorumsuzluk örneği sergilemektedir diye düşünüyorum. Program isimleri öylesine ucube bir hale geldi ki bunu yazıya dökseniz komik cümleler kurmamanız mümkün değil. Aklıma gelen bir çok program ismi yazmıştım ama sonra sildim. Hatta bu tür program ismi seçenlerin ruh hallerinin ne olabileceği ile ilgili bir paragrafı da yazımdan çıkardım. Ama isimleri çıkarınca yazının komikliği azaldı. Ama garip program isimlerini tahmin etmek zor değil.

Türkçe'de karşılığı olan kelimeleri kullanmanın ne tür bir psikolojik ruh hali altında yapıldığını bir bilenin çıkıp açıklaması ve bu sürecin ilerde ne Türkçe'yi tam olarak bilen ne de bir yabancı dile hakim nesiller yetiştireceğini anlatması lazım.

Tabelalar zaten içler acısı bir durumda. Okumak için zorlanmamız bir yana hatırlamak için 'neydi o yerin ismi' diye başlayan bir sürü cümle kurmak zorunda kalıyoruz. Ama ben temel patolojinin basın-yayın organlarında olduğu konusunda ısrarcıyım.

Ben bir sağlık çalışanı olarak o kadar yabancı kelimenin geçtiği bir ortamda İngilizce-Latince kelimeleri mümkün olduğu kadar Türkçe'leştirerek kullanmaya çalışıyorum. Ama itiraf etmeliyim ki çoğu zaman çok bilindik yabancı kelimeleri kullanmaktan kendimi alamıyorum. Demek ki bende de zaman zaman caka satmak, bakın ben ne kadar kültürlüyüm, dünya ile entegre oldum deme ihtiyacı hissediyorum. Dünya'daki gelişmeleri takip etmek için şu anda bilim dili olan İngilizce'yi çok iyi bilmek gerekiyor. Ama bu eğitim iyi bir Türkçe eğitim ile kol kola olmalı diye düşünüyorum. Şimdi gelinen noktada yeni nesil ne anadilini iyi biliyor ne de yabancı bir dili. O zaman ortaokul ve lise yıllarında boşa harcanmış yabancı dil eğitim saatlerine acımak dışında bir şey gelmiyor elden.

Biz modern, çağdaş, ileri bir toplum haline gelmek istiyorsak yarı İngilizce yarı Türkçe konuşan bireylerle ya da medyasıyla bunu başarmamız mümkün değil. Torunlarımızı düşünmek zorundayız. Ekolojik dengenin bozulmasının Dünya'yı nereye sürükleyeceğini tam olarak bilemiyor ve kulak arkası ediyorsak da, dil kirliliğinin de bizi nerelere sürükleyebileceğini kestirmek zor değil gibi görünüyor. Arapça, Farsça ve Türkçe’den oluşan Osmanlıca yerine şimdi de Türkçe ve İngilizce’den oluşan ‘Türince’ mi doğuyor acaba?

Güzel Türkçe'mizin layık olduğu yere ulaşması dileğiyle.

 
Toplam blog
: 5
: 1942
Kayıt tarihi
: 27.01.07
 
 

1971 yılında Bandırma'da doğdum. İlkokulu Hamamlı Köyü'nde, ortaokul ve liseyi Savaştepe Öğretmen Li..