Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '11

 
Kategori
Güncel
 

Yeni bir dünyaya doğru mu?

Yeni bir dünyaya doğru mu?
 

Çiçek gibi bir dünya ne güzel olurdu!!


Dünyada fitilini kimin ateşlediğini bilmediğim bir değişim yaşanıyor. 

Hızlı bir biçimde ülkeden ülkeye yayılıyor. 

Galiba tek adam iktidarlarının sonu geliyor. 

Yıllardır sindirilmiş kitleler meydanlara inmiş kendi diktötörlerine başkaldırıyor. 

İçimizdeki bazıları gene her zamanki gibi gidişatı yanlış okuyor. Daha doğrusu olayları hayal dünyasına uygun biçimde yorumluyor. Bu tavır, onların vazgeçemediği alışkanlığıdır. Hadiseler, nasıl ve ne şekilde gelişirse gelişsin onlar onu, her zaman amaçlarına uygun biçimde anlarlar. 

Meselâ, meçhul cinayetlere kurban giden önemli şahsiyetleri dindarların öldürdüğüne inanırlar. Seçim kazanamazlar ama yaptırdıkları yoklamalarda, destekledikleri partinin oylarını % 40 ın üzerine çıkartırlar. 1982 Anayasası'nı "darbe mahsülü" olarak nitelerler ancak, değiştirmeye gelince ayağa kalkarlar. Kafalarında tasarladıkları despotik yaşam biçiminin adına da demokrasi derler. 

Modernliği, çağdaşlığı kıyafetle ve alkollü içkiyle tanımlarlar. Üniversitelere ve "kamusal alan" adını verdikleri yerlere başörtülü kadınları sokmazlar. Bunun yasalara aykırı olduğunu, hatta AİHM'nin bile bu görüşlerine katıldığını söylerler. Ancak, avrupa ülkelerinin hiç birinde bizdekine benzer bir yasak olmadığını bal gibi bilerler ama kesinlikle söylemezler. 

Alkol tüketimini yasakladığı iddiasıyla yeni yönetmeliği protesto ederler. Ellerinde rakı şarap, şişeleri sokalara dökülürler. Üstelik bir de, "Alkolizm engellenemez! Atatürk'ün askerleriyiz!" diye bağırırlar. Aslında bu iki slogandan birincisi açık bir vahamet, ikincisi de Atatürk'e hakarettir ama onlar yapınca caizdir. 

Mevcut kanunlarımızın semtine bile uğramamış yüksek yargı kararlarını göklere çıkarırlar. Bunları hukuk manifestosu olarak değerlendirirler! 

Topluma tepeden bakarlar. Sıradan vatandaş onların gözünde insan değil, "göbeğini kaşıyan adamdır, bidon kafalıdır" Yani hiç bir şeyden anlamayan az gelişmiş bir türdür. Kendileri ise çok akıllıdırlar. Buyruk vermeye, yaşam tarzı dikte etmeye, her türlü olayı kendi çıkarlarına göre yorumlamaya bayılırlar. 

Hukuku, dini, siyaseti, ekonomiyi velhasıl aklınıza gelen ne varsa hepsini en iyi onlar bilirler. Onların denetleyemediği yönetim şeriatçı, arzularına uymayan yargı taraflı, lâik hassasiyete duyarsız kalan üniversite anlamsız, iktidara gözdağı vermeyen ordu duyarsızdır. 

Bunlar şimdilerde, mevcut hükümetle başedememenin kahrını yaşıyorlar. Başlarında öyle bir iktidar var ki, ne söz, ne lâf, ne de uyarı dinliyor. Kimseden korkup çekinmiyor, tehditlere kulak asmıyor. Bütün engelleme çabalarına rağmen burnunun doğrultusunda gidiyor. Yumurtalı öğrenci protestolarından, alkol mitinglerinden, işçi eylemlerinden hiç mi hiç etkilenmiyor. İşin garibi ordudan da en ufak bir ses gelmiyor. 

Artık ellerinde, Yargıtay ve Danıştay dışında bir dayanağın kalmadığını düşünüyorlar. İşte, bütün kalelerin zaptedildiği, bütün tersanelerin tatile girdiği bu ahval ve şerait içinde, halkı iktidara karşı direnişe çağırarak eski mutlu günlerine yeniden kavuşmayı umuyorlar. Tunus ve Mısır'daki ayaklanmaların Türkiye'ye de uzanmasını, ülkeyi Tayyip Erdoğan ve partisinden kurtarmasını arzu ediyorlar. 

Şimdiye kadar demokrasiyi, "şahs-ı alilerinin keyfi tasarrufu" olarak bilen bu zevat, her şeyi olduğu gibi Tunus ve Mısır'da gelişen hadiseleri de tersinden okuyor. Ayaklanmaların, seçilmiş iktidara karşı değil despot yönetimlere yönelik olduğunu görmek istemiyor. Hani çıkmayan canda ümit vardır derler ya işte o misal... 

Halbuki, Mısır ve Tunus gibi ülkelerde halkın ayaklanması Türkiye'nin örnekliğinde gelişiyor. Dünyanın güçlüleri artık, tek adam iktidarlarının ardındaki desteklerini çekiyor. 

Hadi bu güne kadar bazı verileri algılayamadınız. Batı dünyasının, Türkiye'deki eski despot zihniyete destek vermekten vazgeçip, Ak Parti iktidarının önünü açtığını farkedemediniz. Davos'ta, dünyanın gözleri önünde İsrail Cumhurbaşkanı Perez'e, " öldürmeye gelince, siz öldürmeyi iyi bilirsiniz!" diyen Tayyip Erdoğan'ın, halâ görevini yürütüyor olmasından da mı bir şey çıkaramadınız? 

Eğer Davos'taki olay, bundan 15, 20 sene önce olsaydı Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak kalabilir miydi? 

Eski mutlu günlerinin hayalini kuranlar boşuna ümitlenmesin. Herkes kendini, kişiye özel ayrıcalık ve imtiyazın bulunmadığı, kimsenin sorumsuz sayılmadığı yeni düzene hazırlasın. Trend değişmediğ sürece bu yoldan dönüş olmayacaktır. Benden söylemesi! 

Resim: cicek-cicekci-cicekcilik.blogspot.com 

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..