Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '10

 
Kategori
Teknoloji
 

Yeni savaş konsepti

Yeni savaş konsepti
 

NSA.GOV: Bilgi toplumu ile birlikte NSA, klasik yapısını bırakarak 'bilişim' kurumu haline geldi.


(Kozmik Savaşları - I)

Kozmik kelimesi bilim dışı insanların pek sözünü ettiği, okumalarında fazlaca karşılaştığı bir kelime değildir. Halkın, magazin olmuş bilim haberleri dışında da pek dikkatini çekmez. Anlamı; uzaya ait yada uzayı bilinmezlik gibi görenler için; bilinmeyene ait gibi bir anlamalı vardır. Latince kökünün arkasına Fransızca aidiyet eki almıştır.

Soğuk savaş dönemi dünyasında aynı şey için, sadece siyasi temelde fark yaşandığını göstermek amacı ile Astro kelimesi ile eşanlamlı kullanılmıştır. Bunu özellikle batı dillerinde çokça görmek mümkündür. Bu cepheleşmenin ülkemizdeki en güzel örneği: “Amerikan salatası=Rus salatası” adlandırmasıdır. Bu örnek; 2. Dünya Savaşı sonrası, ‘soğuk savaş’ döneminin nasıl bir yapısının olduğunu gösteren en iyi örnektir. İçerisinde cephenin iki tarafının da liderlerinin adlarını (‘Amerikan’ ve ‘Rus’ kelimelerini) barındırır. Daha ilginci cephenin iki tarafında da ‘salatadan’ söz eder. Bir Fransız yemek dergisinde salata için; çukuru derin bir tabak içerisinde sosa gömülü, doğranmış, çeşitli, ...” İşte bu kadarı hem Amerikan, hem de Rus salatasını anlamaya yetiyor. Tarif ettiğimiz bu salatadaki sosun tarifini vermeye gerek var mı? Tabiki, ana malzeme; bolca kan!

Dünya 20. yüzyılın ikinci yarısı boyunca; muhtemel yok oluşunun sebebi olarak bu iki devin arasındaki gerilimi gördü. Einstein; “3. Dünya savaşını bilmem. Ama 4. Dünya savaşı yaşanacak olursa taş ve sopalar ile olacak.” Derken beklenen yok oluşun işaretlerini veriyordu. Ama insanoğlu durmak bilmez silahlanmasını her geçen gün daha da ileri hale getiriyor.

Bu silahlanma öyle bir hale geldi ki; dünyayı son metrekaresine kadar yok etmek için gereken seviyenin 100 misli silah üretildi. Bu üretin çılgınlığı anlaşmalar ile frenlenmiş gibi görünse de devam ediyor. Bilim adı altında yapılan silah araştırmaları insanlığı yok etmek üzere ürünler geliştirmek için paravan olarak kullanılıyor. Gözünü para hırsı bürümüş, sözde bilim yuvası, araştırma laboratuarlarında, teknolojinin her yeni keşfi, silah portföyüne uyabilir mi? Diye sorgulanıyor. Bu işi sadece klasik (patlayıcı esaslı) silahlar ile sınırlamak da hatalı olur. Biyolojiden tıbba, elektroniğe, kimyaya... Bilinen silah sistemlerin dışında hiç farkında olmadığımız alanlarda da silahlanma sürüyor. Müzikten edebiyata kadar her alanda silah teknolojileri ile ilişkilendirilebilecek ürünler mevcut. ‘Yeni savaş konsepti’ diye ortaya atılan bilimselleştirme çabaları içerisinde şekillenen yeni ‘savaş bilimi’ temel kaynağını komplo teorilerinden ve komploların tasarımsal kalitesindeki gerçekleştirilebilirlikten alıyor.

Ülkemiz gibi geri kalmış ülkelerde yaşanan komplo teorilerinin ve planlarının düşük kaliteli, akıldan yoksun, tasarımlarını ‘gündemi’ karıştırırken, dünya daha üstün akıllar tarafından üretilmiş, doğruluğu çok daha ihtimal dahilinde olan komploları tartışıyor.

Bu komplolarda en çok hedef tahtasına koyulan ülke ise Amerika! Zavallı Amerikan ekonomisi dünyaya hakim olacağım diye bir tarafını yırtarken, kendi gırtlağına hakim olamayan ‘milletinin’ obezliğini ‘milli karakter’ haline geldiğini göremedi.

İşte bu şişmanlar ülkesi üzerine anlatılan, en çok konuşulup tartışılan komplolar: Echelon, Promis, AIDS ve SWP (Yıldız Savaşları Projesi) başlıkları altında toplanabilir. Bunlardan AIDS haricindeki başlıklar ABD hükümeti tarafından da kabul edilen projelerdir. Ama resmi bir ağızdan içerikleri ile ilgili detaylı bilgiler hiçbir zaman kamuoyuna verilmemiştir.

Bununla birlikte, GAO (www.gao.gov), NSA (www.nsa.gov), NIST (www.nist.gov), CERT (www.cert.gov), CMU-SEI (www.sei.cmu.edu) gibi kurumlarının yaptığı çeşitli yayınlarda (bilimsel makaleler, sistem ve metot güncellemeleri) küçük damlacıklar halimde dışarı sızan bilgilerden yararlanarak bir Puzzle’ı tamamlar gibi bütünü oluşturmaya çalışmak, bu gün içinde bulunduğumuz yüksek teknolojili bilgisayarlar ile çok da zor değil.

Mesela; CMU, 1986 yılından buyana, yazılım projeleri üzerine bir metot geliştirir. Bunu ülkemiz de dahil dünyanın bütün ‘yazılım kalitesi’ gerektiren; yüksek güvenlik gerektiren, hata kaldırmayacak (tıp, uzay, askeri ve enerji gibi), yönetim (Mernis, Vedop ve Medula gibi) ve otomasyon projelerinde kullanırlar. Bu sistemin adı: CMM ve CMMI. Daha doğrusu, bu bir sistem standardıdır. Birçok e-sözlükte: “Carnegie Mellon Üniversitesi'ne bağlı SEI (Yazılım Mühendisliği Enstitüsü) tarafından Amerikan Savunma Bakanlığı'nın (Department of Defense, DoD) isteği üzerine 1986 yılında geliştirilmeye başlanmıştır.” Şeklinde tanıtılır.

Yine aynı sözlüklerde; “CMMI (Capability Maturity Model-Integrated; Entegre Yetenek Olgunluk Modeli), bir süreç modeli olup, organizasyonların yazılım süreçlerinin (Yazılım Planlama, Geliştirme, Destek, Konfigürasyon..vb) olgunluğunu değerlendirme modelidir.” Diye belirtilir. Aslında, CMMI sertifikası sayesinde yazılım ekipleri aynı dilde konuşurlar. Aynılaştırma, merkezileştirmenin temel koşuludur. Peki, bu merkezileştirmede merkez kim?

Şimdi; bu bölümün en alıcı cümlesi: Bu gün, Türk Silahlı Kuvvetleri de dahil bütün NATO ordularında, yapılacak herhangi bir yazılım işi için bu standart aranmaktadır.

(Bilgi notu: Alman hükümeti 2. Dünya Savaşı Teslim Anlaşmasının sona erdiği 1999 yılında kendisini bu konseptin dışına çıkardı. 2006 yılında popüler bir işletim sistemi için; “Kamu bilgi sistemlerinde kullanılamaz.” Kararı aldı. Aynı tarihlerde Türkiye’de; UEKAE; milli işletim sistemi geliştirmek için Linux türevi olan Pardus’un çalışmalarını başlattı.)

Kamuya hizmet eden kurumlar yada kamunun bizzat kendisinden teknoloji konusunda büyük sızmalar olur. (Bu bizde pek olmaz. Niye mi? Çünkü üretmeyen bir yerde sızacak bir şey de olmaz! Yani anlatılan meselenin yerel bir yansımasında söz ede bilme şansımız pek yok.)

Burada, yaşanan sızmaları biriktiren bir teknolojiden de söz etmek gerekir. Bunun adı: TEMPEST! (Aslında TEMPEST, Promis’in bir tür antidotu olarak da düşünülebilir.) Yani bir sistemin bildirmemesi gereken -gizli yada özel- bilgileri istem dışı yayınlaması anlamına gelen bir sızma tekniğinin adı bu! TEMPEST, sadece sızmaları tanımlıyor. Ama elde edilen bilgileri değerlendiren ve sonuç çıkaran bir özelliği yoktur. (Mesela bu, yazılım sektörünün bakir konularından biridir.)

İşte, elektronik iletişim alanında yapılanına; TEMPEST denilen bu sızmalardan; Echelon, Promis ve SWP hakkında bir çok bilgi, özellikle ABD’nin büyük gazeteleri tarafından zaman-zaman yayınlanıyor. Ama ABD hükümetinin inkar ettiği biyolojik araştırmalar için aynı şeyi söylemek zor. Bunların başında da AIDS geliyor.

AIDS ile gündeme gelen komplo teorilerinin gerçekçi bazı sonuçları da yok değil. Afrika’da maymunlar üzerinde başlayan hastalık her nasılsa bütün dünyayı sardı. Ayrıca aynı döneme ve aynı bölgeye ait Ebola ve Mad (Orta Afrika Vebası) rastlantı olamaz. Bu yaramaz çocuklar AIDS yüzünden Sam amcadan zılgıtı yiyince bir süre seslerini çıkarmadılar. Ama dükkanı değiştirdikleri kesindi...

‘Eli dursa başka yeri durmaz!’ deyimini doğrulayan -sözde- bilim insanları(!), bu sefer, ‘konuşlanmak’ için Güney Asya’nın haşhaş tarlaları ile ünlü küçük krallıklarını seçtiler. Sınırların olmadığı, otoritenin öldürmekle sağlandığı, ucube yönetimler ile iyi ilişkiler kurdular. Kılıf da hazırdı: Sosyal sorumluluk! Gittikleri ülkede, yaşanan sefalet ve bakımsızlığı mazeret gösterip ‘insanlık adına’ yeni oyunlarına başladılar.

Buradaki yeni oyuncakları yine virüsler! Bir sonraki yazıda, biyoloji ve teknolojinin kirli ellerde nasıl bir kozmik çorbanın tuzu ve baharatı olduğunun şifrelerini incelemek dileği ile...

Hep sevgi ile kalın.

Murat SEVGİ

 
Toplam blog
: 370
: 1092
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

1969 doğumlu. Tasarımcı, endüstriyel otomasyon sistemleri için yazılım geliştiriyor. Yüksek öğren..