Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ekim '17

 
Kategori
Öykü
 

Yetmeyecek Gözyaşlarım Beni Sevmene

Yetmeyecek Gözyaşlarım Beni Sevmene
 

https://www.youtube.com/watch?v=EkjoCMvc-lI&list=RDEkjoCMvc-lI&index=1

Mektubu göğüslerinin arasına sıkıca yerleştiren odacı kız düğmelerini ilikledikten sonra hiçbir şey yaşanmamış gibi günlük işlerine dönen Bay Marino’ya umutsuzca bakıp ‘’ İzlinizle’’ dedi. Hiç olmazsa birkaç dakika başını kaldırıp ona bakmasını, gülümsemesini, bir iki tatlı sözle onu göndermesini bekledi ama Bay Marino odada tek başınaymışçasına önündeki yazışmalara dalmıştı.

Yine de gri elbisesinin uçlarını kaldırıp zarif bir reveransla kapıya yöneldi.  Kapının dışında bekleyen uşağa ‘’Bay Marino rahatsız edilmek istemiyor’’, dedikten sonra hızlı adımlarla merdivene doğru yürüdü.  Bay Marino’nun böyle bir talimatı olmadığı halde onun adına konuşmak aralarındaki bu garip aşkın gerçek olduğu duygusunu yaşatıyordu.

    Alt kata inince Bay Marino için hiçbir anlamı olmayan gözyaşlarını daha fazla tutamadı. Küçük, karanlık odasına geçip kendini yatağına attı.

    Hıçkırıklarının arasında; nefes alıp verdikçe inip kalkan göğsünde bir erkeğin sadece ellerinden dökülen bir mektubu taşımak çaresizliğini daha çok arttırıyordu.

     Basit bir odacı kız olarak, şiirden, hayalden, histen hoşlanmasını saçma buluyordu. Ne zaman bu hoşlandıklarına yaklaştığını düşünse her defasında ümitleri boşa çıkıyordu.  Kendi çevresinde ona bu duyguları yaşatacak hiçbir erkek yoktu. Arada bir balık almak için uğradığı genç ve yakışıklı balıkçı Riccardo’yu hatırladı. Karşısında kendini çırılçıplak hissedecek şekilde arzuyla bakıyordu Riccardo ona.  

      Hareketleri kibarlıktan uzaktı. Üstü başı balık artıklarıyla sıvanmış, yüzü, gözü, elleri simsiyah, baştan ayağa balık kokuyordu. Riccardo’yu maharetli elleriyle balığın sert pullarını sıyırıp, içini boşaltırken böyle kir pas içinde görünce, o da onun üzerindeki deriyi soyup tersyüz etmek istiyordu.

      Birkaç kez Riccardo kabaca hafta sonu izin gününde onunla buluşmak istediğini söylemişti. Ne hayır, ne evet demiş Riccardo’yu büsbütün arzulu bir bekleyişin içinde bırakmıştı.

       Kibarlıktan yoksun bu adam terbiye edilmemiş duygularıyla ona vahşi bir hayvanı hatırlatıyor, aşkın biraz bu ilkelliği korumasının hiç de fena olmadığını düşündürüyordu. Basit bir hizmetçi kız olarak neden bunları düşünüyordu ki? Şimdiye kadar onunla bir buluşma ayarlayıp, çoktan sevişmiş olmalıydı. Elbisesinin düğmelerini açıp göğüslerine sıkıştırdığı mektubu çıkardı.

        Yüce bir yerlerden değil de alelade bir savuşturmayla yüzüne yerleşen acı gülümsemeyle ‘’Göğüslerimi ihtiraslı bir elin yerine baştan çıkarıcı sözlerin karalandığı bu mektup avuçluyor.‘’ dedi.

        Bay Marino onu sevmiyordu. Tutkulu mektuplar yazmayı ve bunları ona yazdıran kadını düşünürken ruhunu titreten hissi seviyordu. Odacı kız sadece bir semboldü. Aşkın yaratıcılığına yardımcı olması için elde tutulan bir sembol.

         Hisli, hayalperest bütün yazarların, şairlerin yaptığı gibi Bay Marino’da kendini kaptırmamayı becerebiliyordu. Kaptırdıkları zaman da en fazla belki birkaç defaya mahsus sevişiyorlardır diye düşündü. Yine bu sevişmeyi nasıl yazıya dökeceklerini düşündükleri sahte bir tutkuyla.

          Yatağından hızlıca doğruldu. Üstüne çeki düzen verip mektubu eline aldı.

          Odasından çıkıp, bir koşu merdivenleri de çıkarak Bay Marino’nun kapalı kapısını çarparak açtı. Hâlâ masasında yazmakla meşgul olan, kızı böyle aniden karşısında görünce canı sıkılan Bay Marino’nun sertçe yüzüne diktiği gözlerine aldırış etmeden mektubu onun suratına çarptı.

          Dağılmış saçları ağlamaktan ıslanmış yüzüne yapışmış bir haldeyken burnunu çekerek;

          ‘’ Umarım Bay Marino hiçbir kadın kendi için yazıldığını zannettiği bu kuru laf kalabalıklarına kendini kaptırmaz. Benim gibi boşuna gözyaşı dökmez. Şimdi benim için daha anlamlı bir şey yapmanızı isteyeceğim. Bana Bay ve Bayan Sartori’lerin yanında çalışmam için bir referans mektubu yazın. Daha işe yarar bir mektup olur bu en azından.’’ dedi.

           Bay Marino tapınç duyduğu ve her kitabının esin kaynağı olan bu kadının gerçekte bir insan olduğunu çoktan unutmuştu.  Bakışlarında elindeki oyuncağın aniden canlandığını gören bir çocuk şaşkınlığı varken ses tonu gayet sakin konuşmaya başladı:

           ‘’Lütfen, küçük meleğim, sakin ol!  Bunun olmasından korkuyordum ben de. Benim yarattığım kahramanlar bir insana sıkışıp kalmazlar. Aşkın; ruhu kanatlandıran doğaüstü gücünü, ölüme bile meydan okuyan gücünü severler. Ben de öyleyim.

            Haksızlık etmemeyim bu duygular harekete geçmek için illaki bir insandan köken alır, almalı. Bu sen oldun biricik aşkım. Sen çok ulvi bir amaca hizmet ediyorsun. Sen benim kitaplarımın, şiirlerimin kahramanısın.

            Sen biriciğim; beni aşk duygusuyla karşılaştırdın. Tanrıyla aramdaki perdeyi kaldırarak bu duyguya soluğum kesilerek baka kaldım.

            Ancak benliğime hayat veren aşkına kendimi sana kaptırmadan ihtiyaç duymam gerekli. Şimdi bunu mahvetme. Hiçbir sevişme yeni oluşmaya başlayan aşkın bıraktığı sersem, bâkir, masum mutluluğu yaşatamaz inan. Gidersen ölmeyi tercih edeceğimden emin olabilirsin.  Bütün esin kaynağım yerle bir olur senin gitmenle.‘’

    

            Odacı kız söylenilen sözlerin soğukluğu karşısında sinirlenerek;

           ‘’Canınız cehenneme Bay Marino, insanlar güle oynaya hissedip yaşarken ben sizin o aptal kitaplarınız arasına sıkışıp kalmayacağım. ‘’ dedi.

            Çıkmak için arkasını döndüğünde ömrünce unutmayacağı çirkin ötüşlü bir kuşun boğazından çıkan kesik bir hırıltıyı andıran sesle olduğu yerde kalakaldı.

            O sırada Bay Marino masadaki yırtık zarfın üzerinde duran sivri mektup açacağını alıp hiç tereddüt etmeden boğazına saplamıştı.  Gözleri yuvalarında dönüp dururken bu kesik hırıltıdan söylemek istedikleri anlaşılmadan kafası önündeki beyaz kâğıtların üstüne düştü.

                  

       50 Bin

50 bin gözyaşı yetmez çünkü

Sen içimdeki hüzünlü bir şarkısın.

Rüzgâra savrulan 50 bin sayfa yetmez çünkü

Anılar ölümsüzdür, benim yüzüm senin için

Geri dönüş yok, hayır, sakın geri dönme, beni düşerken görmeni istemiyorum

 

Hata yapsam da aynı şey çünkü bu acı senin için bir aşk, bunu seviyorum

50 bin nedeni bilinmeyen gözyaşı çünkü

Sana uzak bir hatırayım.

 

50 bin gözyaşı yetmez çünkü

Sen içimdeki hüzünlü bir şarkısın.

Bana bakma, yaraya tuz basılmış acımı tatma

 

Hata yapsam da aynı şey çünkü bu acı senin için bir aşk, bunu seviyorum

Ve hiç izin istemiyorum çünkü bu acı senin için bir aşk, bunu seviyorum.

 

Not: Paylaştığım İtalyanca şarkının Türkçe sözlerdir, 50 bin şiiri. Başlığı bu kez İtalyanca yazamadım. İçimdeki İtalyanca buna yetmedi ;)

 

 
Toplam blog
: 110
: 1076
Kayıt tarihi
: 26.05.14
 
 

Dünyanın kirletemediği bir lotus... ..