Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ağustos '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Yol

Yol
 

Durursun bir yolun başında ve düşünürsün.! Bu yol yalnız biter mi diye. Sonra bir yol arkadaşı istersin yanına ucu bucağı görünmeyen yolun sonuna kadar sana eşlik edecek bir yol arkadaşı.

Hadi dediğinde bulacağın bir yol arkadaşı değil ama, hiç sıkılmayacağın yanında olduğunda. Hatta hep yanında olsun isteyeceğin, huzur bulacağın, yolun sonuna kadar beraber yürüyeceğin bir arkadaş. Tek kanatlı melekler olacağın ve birbirinize sarılmadan uçamayacağın biri.

Her insan bunu ister az çok, fakat kıstasları çok farklı olabilir. Bazen yola çıktığında daha yolun ortasına gelmeden uygun bir yol arkadaşı olmadığını anlayıverirsin de bir şey yapamazsın ya da yolda bırakırsın onu yeni bir yol arkadaşı bulmak için.!

Çabalarsın.! Daha tedirgin, daha ürkek, daha güvensiz.

Her insanın kıstası farklıdır demiştik. İşte düğüm burada çözülür yola çıkmadan. Bazıları boyu, posu yerinde olsun ister, bazıları hali vakti yerinde olsun ister, bazıları ise gözlerine bakamadığı, ellerini tutamadığı, konuşurken gırtlağını kurutan, midesine demirler saplanırcasına kramplar sokan fakat;

Aynı hızda koştuğu, aynı frekansta konuştuğu birini arar.

Çünkü bu yol uzundur. Zorlu patikalardan, yamaçlardan geçilen, yeri geldiğinde alabildiğine çiçeklerle dolu kırlarda sırt üstü yatıp biraz dinlenebileceğin bir yoldur bu. Bir noktada yol biter fakat geri dönüş yolu da çoktan silinmiştir, elinde çeşit çeşit boyalar ve fırçalar vardır bu noktada. Artık kendi yolunu kendin çizme vakti gelmiştir yol arkadaşınla. İstersen elindeki bu boyaların en karanlıklarını kullanarak en çıkmazları, en dipsiz kuyuları çizebilirsin, istersen en aydınlık boyaları kullanarak inanılmazları, mucizeleri çizersin.

Yola çıkmadan acele etmeyeceksin bu yüzden yol arkadaşını seçerken. Bir telaşla, bir aceleyle seçtiğin yol arkadaşın sana karanlık kapılar, korkunç yalnızlıklar çizdirir yolun bittiği yerde.

İlla yola çıkmak için bir yol arkadaşı telaşına düşmüş insanlar, olur olmaz, uyar uymaz demeden çekinmeden gözlerini kapatıp bir uçurumdan atlarcasına tutu veriyorlar birbirlerinin ellerinden ve çıkıyorlar sonunu kendilerinin çizecekleri yola.

Uzanmak istiyorsun peşlerinden dur demek istiyorsun olmuyor, diyemiyorsun kararlı, karanlık kapılara el ele koşan insanlara. Ben biliyorum bunun sonunu demek, dikilmek istiyorsun yollarına, doğru olan bu değil demek haykırmak istiyorsun da olmuyor.

Bir yola çıkmak istiyor insanlar, belki kalp istiyor belki de beyin ama bir yola çıkmak istiyorlar boyalarına bile bakmadan. Tek bir istek sadece yol. Oysa düşünmüyorlar yolda geçirecekleri zamanı ve yapacaklarını kısa vadeli bir yol haritası yanlarındaki sadece.

Bende bir yola çıkmak isterim bazen fakat hep korkar yoldan geri çekilirim çünkü kısa vadeli yol haritaları korkutur beni. Yolda neler yapacağımı, ne olacağımı, neyi, nasıl, nereye çizeceğimi düşünürde bilemem korkarım. Çünkü tek bir şey olmak istemem yolda.

Nazım Hikmet’in Bulut Mu Olsam şiiri aslında benim durumumu çok iyi anlatmıştır yolla ilgili.

Denizin üstünde ala bulut

yüzünde gümüş gemi

içinde sarı balık

dibinde mavi yosun

kıyıda bir çıplak adam

durmuş düşünür.


Bulut mu olsam,

gemi mi yoksa?

Balık mı olsam,

yosun mu yoksa?..

Ne o, ne o, ne o.

Deniz olunmalı, oğlum,

bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla…

Her şey olmak için çıkılmalı yola ve bir yerinde yolun bir aksaklık varsa boyalarını bitirmeden aydınlık kapılar çizmeli karanlıklardan uzak….

Bu yazım çok sevdiğim arkadaşım AD’a armağanımdır. Yazılarımı okuduğun ve günlük yorumlar yaptığın için teşekkürler.

 
Toplam blog
: 99
: 2370
Kayıt tarihi
: 25.03.07
 
 

1977 yılında İstanbul'da doğdu, zamanının getirdiği bir çok avantajı değerlendirdi. Sokakta oynad..