Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '11

 
Kategori
Futurizm
 

Zihin Kontrol Tezgahları (7)

Zihin Kontrol Tezgahları (7)
 

Net'ten kolaj


Kara Delikler’in mucidi Stephan Hawking çok ilerlemiş bir ALS (Motor Nöron Dejenerasyonu) hastası. 1980’lerde hastalığı öylesine ağırlaştı ki konuşamaz, yürüyemez ve ellerini kullanamaz oldu; ama düşündüklerini söyleyebilmesi çok önemliydi. O sıra Londra’da yaşıyordum ve Hawking’in durumunu yakından takip etmeye çalışıyordum. Bir gün şöyle bir haber geçti BBC1 televizyonu: “Hawking’in Cambridge Üniversitesi’deki mesai arkadaşları ve öğrencileri ünlü astrofizikçinin düşüncelerini algılayan bir bilgisayar programı geliştirdiler; düşündüğü her şey artık bilgisayar ekranına yazılı cümleler biçiminde aktarılıyor!”

Hawking’in yeni evren modelleri ve kara deliklerle ilgili düşünceleri ilgimi çektiği için bu habere epeyce sevinmiştim. Sonraları öğrendim ki, o zihin okuma sistemi ta 1950’lerin başında zaten varmış; fakat halka açıklanmamış, çünkü o sistem insanların düşüncelerini manipüle etmek için hem CIA hem de KGB tarafından gizlice kullanılıyormuş. Hawking için yapılan tek yeni şey düşüncelerin ürettiği ateşleme sinyallerini dijital/sayısal biçime dönüştürüp bilgisayar ekranına aktarmaktan ibaretmiş!

Londra Üniversitesi’nin başarılı fakültelerinden biri olan King’s College’in Matematik Profesörü John G. Taylor ise, zaten 40 yıl önce Zihnin Gelecekteki Biçimleri “The Shape of Minds to Come” adlı bir kitap yazmış da haberim yokmuş. Bay Taylor kitabında şöyle diyor: "Zihin üzerine yapılan çalışmalardan çıkan yeni anlayışlar sayesinde insanların duygularını, seçimlerini, davranışlarını veya zekâlarını kontrol etmede çok etkili yöntemler geliştirildi. Bizler şu anda birçok zihinsel faaliyeti hemen hemen bütünüyle, fiziksel araçlarla ve elektromanyetik dalgalarla kontrol edebiliyoruz!"

Yukarıdaki soğukkanlı ifade bir bilim insanının açıklaması; fakat iş orada kalmamış ki!.. New York Times Gazetesi’nin 16 Temmuz 1977 tarihli sayısında şöyle bir haber yayınlanmıştı: "ABD, tüm insanlığı esir edebilecek görünmez silahlar geliştiriyor." Keza, Arizonalı gazeteci Walter Boward -1978 yılında-Zihin Kontrol Harekâtıadıyla yayınladığı kitabında, ABD’deki derin devlete karşı ciddî suçlamalarda bulunuyor, şöyle diyordu: "CIA tarafından uyuşturucu ilaçlarla yapılan deneyler, ABD hükümetinin uyguladığı çok gizli zihin kontrol projesinin yalnızca bir kısmıdır. Bu deneyler binlerce kişi üzerinde 35 yıl devam etmiştir. Bu araştırmalar; hipnoz tekniği, narkotik-hipnoz, elektronik olarak beynin uyarılması, ultrasonik mikrodalgalar ve alçak ses frekanslarıyla davranışların etkilenmesi, davranış değişiklikleri terapisi gibi deneylerdir.”

Peki, teknoloji bu denli hızla ve sürekli geliştirildiğine göre; bir insanda -uzaktan kumandayla veya radarlı odaklanmayla elektromanyetik dalgalar biçiminde uyarılar göndererek- farklı bilinç hâlleri oluşturabilir, kişiye istediğimiz şeyleri söyletebilir veya yaptırabilir miyiz acaba? Evet, kesinlikle yaptırabiliriz. Psikotronik silahlar 320 kilometre mesafeden insan üzerinde etki oluşturabilir, hatta metabolizmayı bozarak ölüme yol açabilirler! (Canlı bomba olarak adlandırılan intihar eylemcileri acaba bu teknolojinin kurbanları mı?!)

Dalga sözcüğünü duyunca durup düşünmek gerekir: mikrodalga fırın kullanıyoruz; ama nasıl çalıştığını kaçımız biliyoruz? Bu dalgalar nasıl üretiliyor ve örneğin koskoca bir tavuğu nasıl oluyor da ateşsiz, ısısız, alevsiz bir ortamda 20 dakikada pişirebiliyor? Çok basit... Tavuğu oluşturan molekülleri titreştirip ısı yaratmakla.

1971’de “duru görü” üzerine çalışmalara başlandığında, ayrıca insanın klasik 5 fiziksel duyusuna yansımayan bilgiyi organize edebilmek için ek algılayıcılara sahip olup olmadığı araştırılıyordu. Bu alanda pek çok yeni şeyler bulundu; uzmanlara göre insanın tam 17 farklı duyusu keşfedilmişti! Bu duyulara değgin deneylerde -tüm yasalar ve etik değerler hiçe sayılarak- pek çok proje art arda hayata geçirdi ve zavallı insanlar birer kobay olarak kullanıldılar.

Günümüzde ise insanların zihnine çeşitli araçlarla (gazete, kitap, radyo, internet, televizyon, cep telefonu, IPhone) ulaşma olanağı sınırsız ve hatta kontrolsüz bir biçimde hâlâ süregidiyor! Konuyu derinlemesine açımlayan Mustafa Hencütekin’in çevirdiği Dr. Armen Victorian’ın ufuk açıcı kitabını buradan indirip okumanızı öneriyorum.

Şu kavramlara bakar mısınız: Günlük Zihin Kontrol Yöntemleri, Uzaktan Beyin Kontrolü, Elektronik zihin kontrolü, Psiko-akustik Projektör, Bilinç Değiştirme Yöntemleri, Sessiz Bilinçaltı Mesajları,Lobotomi, Davranış Manipülasyonu, Soru Yasaklama, EEG Klonlama, İnfra-ses Radyasyonu, Slogan Düşünce Ürettirme, 25’inci Kare Yöntemi, Kontrollü Paranoya, Teknomaji/teknik büyü, LCD Ekran Hipnozu, Psikomaji/ruhsal büyü, Radyo-Hipnotik Kontrol, Zihin Okuyan IPhone, Psi-Tech/Psikoteknoloji, MKULTRA .

Yukarıdaki projelerden MKULTRA’nın ne olduğunu bilmek, bu konuda neden korku duyulması gerektiğini yeterince açıklıyor. MKULTRA projesinde sadece farmakololojik veya elektromanyetik uyuşturucular üzerinde çalışılmıyor; ayrıca genetikçilerin bulduğu beynin ön lobundaki tanrı bölgesi “god spot” bulgularından elde edilen bilgiler ışığında, dinî cemaatler üzerinde mikrodalga deneyleri, psikocerrahi yöntemleri ve psikolojik şartlamalar gibi pek çok araştırma yapılıyordu.

MKULTURA kapsamında tamamı örtülü ödeneklerden finanse edilen 180’in üzerinde alt proje vardı. 1945-1970 yıllarındaki deneylerin yapıldığı yerler arasında 44 üniversite, 15 bilim vakfı, 12 hastane, 3 cezaevi ve birkaç ilaç şirketi bulunuyordu.(Daha fazla bilgi için, ayrıca Rus Prof. Vassiliyev’in bilinç kontrol çalışmalarını şuradan okuyabilirsiniz.)

.

Günün sorusu: ABD Ordusu’nun Irak'ı işgali sırasında Iraklı askerlere karşı, “Uzaktan Mikrodalga Beyin Kontrolü Silâhları’nı kullandığı bilgisi “Discovery Kanalı” tarafından belgesel olarak gösterildi; ama bu konu her dedikoduya balıklama atlayan bizim basının ilgisini neden çekmedi acaba?!. Sahi yüz binlerce asker tek kurşun atmadan nasıl oldu da üniforma çıkarıp meydanı kuzu kuzu ABD askerlerine bıraktı?

Günün sözü: "Öyle anlaşılıyor ki, günümüz insanının kaderini psikologlar, psikiyatrlar, nörologlar, nörobiyologlar, biyokimyacılar ve kuantum fizikçileri çiziyorlar."

Gelecek blogda CIA elemanı ve ulusal güvenlik konseyi yardımcı başkanlarından Prof. Graham E. Fuller’in de desteklediği “Küresel Tezgâhtarlar”ın sinsi projelerinden bir başkasını, İslamsız Dünya metaforunu anlatmaya çalışacağım.

 
Toplam blog
: 147
: 2923
Kayıt tarihi
: 05.05.07
 
 

İngilizce öğretmeniyim, çevirmenim, dilmaçım, araştırmacıyım. / Beş kitabım var: Beynin Kimliği, ..