Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '09

 
Kategori
Meslekler
 

Zillerimiz

Zillerimiz
 

http://www.gold-music.it.artisti/utriniti


Kız Zilli!

Ağlatmayın kız şu zilliyi!

Nerede kaldı bizim zilli?

Oğlum! Sen onunla başa çıkamazsın o zillinin teki!

Havva’nın zillisine nazar değmesin, sevenlerine Allah sabırlar versin.

Âdem’in zillisine Bodrum’da bir barda rastladıydım tabiî ki seneler önce; o şimdi Hollanda’da raks ediyor.

Zilli: Sempatik; sempatik bir kılıf! Gölgesine sığınmak olası; gacı sözcüğü eşlik etmezse paçayı az çok kurtarmak mümkün. Tabii birde mesafesiz samimiyet gerekiyor. Tüylü kızlarım Nano ve Orti’ye komşu kızı “Sizi gidi zilliler” dedi. Bunu pek umursamadılar. Onların tek derdi: Karınları zil çalmasın yeter ki…

Zil ve zil sesi yaşama erkenden giriveriyor. Sabahları uyandırıyor; kapıya gelen davetli davetsizleri haber veriyor. Okullarda çalması dört gözle bekleniyor; telefona ait olanları kahrettiği gibi mutlu da ediyor velhasıl yaşamda yeri önemli. Zil deyip geçmemeli… O halde, zilli olmak; sanki kaçınılmaz gibi.

TRT Türk Gümüş/ Hilal Genç 9.Temmuz 2009 Perşembe günü izlediğim bir programdan sonra ilk kez “Zilin” görevinin yararının farkına vardım.

Ardından, ülkem adına bir böbürlendim… Sormayın gitsin!

“Tomurcuk Ziller” Bir dünya markasıymış. Vurgulu çalgılardan, yanılmıyorsam “Bateri” diye adlandırdığımız müzik aletinin vazgeçilmezi…

Üreten firma sahibi Sayın Sarkis Tomurcuk’un verdiği ayrıntılı bilgiler bana ilginç geldi. Fabrikasyon imalat daha ucuza mal oluyor daha uygun fiyata satılıyor. Üretimin %95lik payını oluşturuyor; çünkü müzik dalında amatör yarı profesyonel bir kesim; fabrikasyon zillere rağbet ediyor.

Geriye kalan %5lik pay profesyonel sanatçılara ait; onlar binlerce çekiç darbelerinden sonra olgunlaşan, bir tanesi ortalama yetmiş dolara satılan ürünleri tercih ediyorlar: El emeğinin tınısı; ne de olsa bir başka oluyor.

Kısmet olur canlı konsere gider ve ön sıralarda oturabilirsem; zilin markasını görebilmek için yanıma emektar el dürbünümü de alacağım bakalım “AGOP ZİLLERİ” ibaresini görebilecek miyim?

Eh! Ne de olsa bu ziller dünyaya ün salmış… Ünlü zillerimiz.

“AGOP” Sözcüğü de artık indimizde hak ettiği yeri bulmalıdır.

Sevimli zeki kanatlı “KAZ” da…

Ardımızdan atlı koşuyormuş gibisine; yemeğe yumulduğumuzda; sevimsiz bir uyarı önümüze servis edilirdi; hatırlayanlarınız var mı bilmem!

“ Çiğneye, çiğneye yavaş, yavaş ye! AGOBUN KAZI gibi yutma”

AGOBUN çocukları: baba mesleği unutulmasın diye gayret gösteriyorlar.

Zil üretiyorlar.

Müzik dünyasının sanatçıları: ülkemizin zilleriyle ünlerine ün katıyorlar; SAZ olmak varken; Kaz gibi yolunmak kim ister?

Kazın canlı canlı tüyünü yolanların; sırf empati olsun aşkına; narin bir yerlerini de ağdayla… Acıtır! Acıtsın valla!

Yılbaşı hindisi; yeşilbaşlı olan olmayan ördeği, yastık yorgan dolgusu kazı…

Kanatlılar korunmalı; Macarların Polonyalıların buna benzer açıkgöz ülkelerin adet haline getirdikleri (zorla) huni ile besleme yöntemine tepki koymalı, alış veriş listelerinden silip atmalı diyor gönlüm...

Zorbalığa karşı koymak: Zorunlu…

Dünyamızı cehenneme çevirenlere pazaryerlerimiz kapanmalı…

Ziller kimin için çalıyor?

Doğru mu?

Doğru değil!

“Çanlar kimin için çalıyor” olmalıydı...

Tehlike çanları: Güzel gezegenimiz için çalıyor.

Acaba zil takıp oynayan var mı?

9. Temmuz 2009 Kuşadası/ İnternetsiz köy/ Alev Meisel

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..