Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '07

 
Kategori
Tarih
 

Ziya Paşa (1825-1880)

Ziya Paşa (1825-1880)
 

(Adana Eski Valilerinden ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçek gibi insanlara örnek olacak bir şahsiyet)

Bu yazımda sizler ile <ı>Adanalife dergisinin, geçen ilkbahar döneminde yayınlanan sayısında yer alan ve de çok etkilendiğim Ziya Paşa hakkındaki yazıdan yaptığın bazı alıntıları paylaşmak istiyorum. Ziya Paşa 1825 yılında İstanbul’da doğmuş olup, saraylı bir aileden gelmektedir. Devlet görevi sırasında Sadrazam Ali Paşa ile tartışmasından dolayı, görevinden ayrılıp yurtdışına (Avrupa’ya) gidiyor. Sadrazam Ali Paşa’nın ölümünden sonra padişaha yazdığı satılar, O’nun padişah tarafından yeniden davet edilmesine yol açıyor. Söz konusu satırlara gelince;

Diyar-ı küfrü gezdim, beldeler, kâşaneler gördüm,

Dolaştım mülk-i İslam’ı bütün viraneler gördüm…

- <ı>Kâfirler diyarını gezdim, gelişmiş yerleşim yerleri gördüm

<ı>İslam topraklarını dolaşığımda da sadece viraneler gördüm..-

Ziya Paşa sürgünden döndükten sonra, önce Suriye, sonra Konya ve 1878 yılında da Adana Valiliğine atanıyor. Ölümüne kadar geçen iki yıl süresince de Adana Valisi olarak kalıyor.

Kendisi hakkında anlatılan aşağıdaki hikâye, günümüzde yaşanan sorunlara Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve onun gibi düşünenlerin bakış açılarının, nasıl da o zamanın müftüleri ile paralellik gösterdikleri açısından oldukça iyi bir örnek olacaktır, diye düşünüyorum;

<ı>1879 yılında Çukurova’da ortalığı kasıp kavuran bir kuraklık hüküm sürüyormuş.

<ı>Ekinler kurumuş, sebze ve meyve bahçeleri kuraklıktan ürün vermez olmuş.

<ı>Çiftçi, tüccar bir grup Adanalı eli böğründe perişan bir durumda müftüye giderek yağmur duasına çıkılmasını istemişler.

<ı>Müftü efendi durumu arz etmek ve izin almak üzere Vali Paşaya sormuş.

- <ı>Paşa hazretleri nasip olursa yarın Cuma namazını eda eyledikten sonra cemaatle birlikte topluca duaya gideceğiz. Zat-ı Devletleri de buna iştirak etmeyi düşünürler mi?

<ı>Ziyapaşa, Müftü efendinin bu teklifini alır almaz ayağa kalkmış ve konağın penceresinden aşağıda gürül gürül akan Seyhan nehrini seyre dalmış. Sonra Müftü Efendiye dönüp söylenmiş;

- <ı>Baka Müftü Efendi, ben Cenab-ı Hakkın huzuruna yağmur istemek için çıkmaya hayâ ederim. Utanırım. Hemen yanı başımızda koca bir ırmak akıyorken, onun kenarında durup Yağmur duası yapmak ne ola ki. Hak Teâlâ benden bunun hesabını sormaz mı? Yarın Ruz-i Mahşer’de bana –Ey Ziya, önündeki nimeti görmezden gelip sen ne yüzle karşıma çıkıp yağmur dilersin- demez mi? Yok Müftü Efendi yok. Beni mazur gör. Rabb-ül Alemim’im huzurunda beni rüsva eyleme.

Günümüzde Cumhuriyet’in Başkentini yöneten Zat-ı Muhteremin Ankara’nın susuzluğu ile ilgili soruna yaklaşım tarzı ile karşılaştırdığımızda çok modern bir yaklaşım gibi geldi bana… Siz ne düşünürsünüz acaba?

Ziya Paşa, aynı zamanda yazdığı mısralar ile de ünlü bir devlet adamıymış, aşağıda O’nun yazdığı mısralardan bazılarını da sizlerle paylaşmanın yerinde olacağını düşünüyorum.

Ümmid-i vefa eyleme her şahı degalde

Çok hacıların çıktı haçı zir-i begalde

<ı>- Her karşılaştığın hilekârdan ümitlenme vefa bekleme çok hacıların, koltuklarının altından altın haçları çıktı -

Onlar ki verir laf ile dünyaya nizamat

Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde

<ı>- Her şeyi “ben bilirim, dünyayı ben düzeltirim” diye böbürlenenlerin kendileri ve çevreleri tam bir derbederlik ve perişanlık içindedir -

Ayinesi işdir kişinin, lafa bakılmaz,

Şahsın görünür rütbe-i aklı, eserinde…

<ı>- Akıllı kişilerin başarıları yaptıkları işlerle ölçülür, lafla değil -

Bed asla necabet mi verir hiç uniforma

Zer-düz palan vursan da eşek, yine eşektir…

<ı>- Değersiz, cahil insan süslü ve kıymetli elbise giyse de faydasız. Eşeğin sırtına altından dikilmiş, süslenmiş semer vursan da yine eşektir -

Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir

Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir

<ı>- Nasihat ile uslanmayanı uyarmalı, uyarı ile yola gelmeyeni ise dövmeli -

Günümüzde de Ziya Paşa gibi devlet adamlarının sayısının artması ve bu sayede, halkımızın hak ettikleri güzelliklere bir an önce kavuşmaları umudunu canlı tutmak ve bu umutları gerçekleştirmek düşüncesiyle…

 
Toplam blog
: 128
: 898
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

Kimim? Nereden gelir, nereye giderim?29 Kasım 1970 tarihinde Türkiye'nin Doğu-Batı geçiş yolunun en ..