Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Zor bayram

Zor bayram
 

irfan Güler


Bugün bayram öncesi son "Pazar Günü.” Anlaşılan bu bayram çok daha bir zor geçecek bizim için.

Arife günü kardeşimi sakal tıraşı yaptıktan sonra hastanenin banyosunda bir kez daha yıkayacağım. Umarım bayram boyunca, onun “enfeksiyon” riski iyice azalır da, bizde bayram ziyaretlerini kabul edebiliriz. Ben şimdiden bayram için paket çikolatayı hazırladım. Kardeşimi ziyarete gelen arkadaşları sağ olsunlar “kolonyayı “ eksik etmediler. Bayrama bu açıdan hazırız artık.

" İstanbul Özel Gazi Osman Paşa Hastanesi 7. Kat Böbrek Nakil servisindeyim."  Hastanın adı "İrfan Güler. " Kardeşimdir. Blogda bu tarafa yakın olan tüm arkadaşlar, sevenler sevmeyenler, tanışmak isteyenler buyurun gelin lütfen. Bayramlaşalım.

Hastanenin bu bölümde yataklar gittikçe boşalıyor. Bayram nedeniyledir herhalde.

Gelenler, gidenler. Hastaların her biri ayrı bir yaşam hikâyesi.  Hepsi ayrı bir hayat.  Biz refakatçiler birbirimizle ve hastalarla konuşuyoruz. Birbirimizi dinliyoruz. Hastalarımıza destek oluyoruz.

Böbrek nakil hastalarından yetişkinler bir tarafa, fakat o çocuklar yok mu?  “Ali Eymen” mesela. Tüm personelin gözdesi. Böyle mi tatlı olur, böyle mi sohbet edilir büyüklerle? Burası hastane olmasa hiç kimse gitmesini istemez “Ali Eymen’in.”

Sonra “İlyas var.”  Ali Eymen den sonra geldi. Üçüncü kez karşılaşıyorum onunla da. Her gün onlar için çikolatalar alıyorum. Onların gülen gözleri bana unutturuyor zorluklarımı. Bazen  de yapılan tetkiklerden dolayı yüzlerine çöken hüzünlü bakışları, suskunlukları vuruyor yorgun bedenimi. Sonra Osman var Ali ve İlyas dan daha büyük. Enfeksiyon hastası. İnşallah bayramda evinde olur.

Ne zorluklar, ne çaresizlikler yaşanıyordur bütün hastane odalarında.

Tüm zorlukların üstesinden gelen, çaresizliklerde sahiplenen, yalnız bırakmayan hastane personeli... Bence her şeyden çok daha önemli.

 İşte bu her şeyi kolaylaştırıyor, her zorluğu unutturuveriyor insana.

“Efendim işte bu iş onların görevidir. Elbette ellerinden geleni yapacaklar” diye bazı yorumlar aklımıza gelebilir. Fakat öyle değil işte…

Bugün bayram öncesi son “Pazar günü. “ Evden çok uzaktayız. Kardeşim ilaçların yol açtığı kabusların etkisinde ara sıra sıçrayarak uyanıyor sonra tekrar uykuya dalıyor. Kapının hemen dışında konumlanmış bankoda bölümün personeli ile bir hasta yakını arasında bol kahkahalı sohbet var. Bayram öncesi izinler konuşuluyor. Osman ise bankonun hemen diğer ucunda, elini çenesinin altına dayamış bir vaziyette konuşulanları pek dinlemiyor gibi, fakat kesinlikle yeni bir hınzırlık peşinde olduğu besbelli.

Bense bir yandan her yazımda olduğu gibi yazıda da bolca kullanılmış devrik ve de bozuk cümlelerimi düzeltmeye çalışırken, diğer taraftan Pazartesi Günü kardeşim için doktorların vereceği kararın ne olacağını kestirmeye çalışıyorum. Ve Laptopta yalnızca kendimin duyabileceği bir tonda "Gülümcan" parçasını dinliyorum.

Sonra aklıma tüm olup bitenler geliyor. Değiştiremeyeceğin şeyler. Değiştirmeye çalıştığın şeyler. Düşünüp duruyorum, fakat aslında bunca çaba bunca emek boşuna uğraşıp duruyorum. Hiç bir şey değişmiyor sanki.

Su akıp yatağını buluyor işte. Ne yaparsan yap değiştiremiyorsun akıp gideni. "Olacak olanlar seninle de veya sensiz de olup bitiyor." 

 

  

 
Toplam blog
: 144
: 899
Kayıt tarihi
: 06.02.07
 
 

Gazete ve kitaplara hep tersten göz atar, daha sonra okumaya başlarım. Bu özelliğim devrik cümlel..