- Kategori
- Deneme
''Hiç!''

Dün, neden ağladığını sorduğum, yanağını tutan bir çocuğun,
Bugün, neden hiç konuşmadığını sorduğum, alın çizgileri derinleşmiş, ihtiyar bir teyzenin,
Yarın, neden mutsuz olduğunu soracağım, şiir yazan bir kadının cevabıydı bu:
''Hiç!''
Hiç; insanoğlunun dibi olmayan görünmez heybesidir. Neler atar içine neler… Bazen haksız yere atılan bir tokadı, bazen muhtaç olduğunu bildiği halde unutan bir evladı, bazen de gönlünü harabeye çeviren unutulmamış bir sevdayı.
Neler atar içine neler… Bazen bir doğumu, bazen bir yaşamı, bazen de bir ölümü… Bir adamı, bir kadını… Belki bir yalanı, belki de bir yarım kalanı.
Hiç; insanoğlunun dibi olmayan görünmez heybesidir. Atmadan önce içine bir şeyleri, önce dilinde ve gönlünde taşır. Soran olsa döküverecektir dilindekileri, uçuraverecektir gönlündekileri. Soran olmaz! Yenileri gelir diline, yenileri yuvalanır gönlüne… Eskiyenler atılır heybeye!
Attıkça ağırlaşır, ağırlaştıkça taşıması zorlaşır bu heybenin. Hayat bu! Var mı taşımamaktan başka yolu?
Sonra, birileri gelir yanına…
Neden? Der.
Neden ağlıyorsun? Neden konuşmuyorsun? Neden mutsuzsun?
Cevabı vardır aslında, ama heybenin çok derinlerinde kalmıştır. O cevapları heybenden bulup çıkarmaya üşenirsin. Aslında üşenmezsin de! Neyse…
Sonra, neden? Diye sorana bakarsın. Yüzüne yalancı bir tebessüm takarsın, cevaplarsın:
''Hiç!''
Hiç; insanoğlunun dibi olmayan görünmez heybesidir. Bir cevaptır aslında, ama kimse ''Ne'' olduğunu bilmez.
Eeee… Neden anlattın bunları bize diye sorarsanız, ona da cevap vereyim:
''Hiç!''
***
Saygıyla... 16 Kasım 2018 - Denizli / Özkan SARI