Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Kasım '07

 
Kategori
Felsefe
 

" Üstünde durmaya değmez..."

" Üstünde durmaya değmez..."
 

Her şeyin doğallığını yitirdiği anlarda, insanın bakıp bakıp da "Şurada da vardır, sonrada bulurum" diyerek ötelediği, önemini kaybetmiş, anlamını yitirmiş öğeler ve sözcüklerin ardı ardına sıralandığı bir dünyada, öz, ona, o şeye dair "Özlülük" arayışının terk edildiği bir dünyada, yaşananlarda insanlık, insancıllık, yarar bulmak mümkün müdür..?

Eski yerleşim düzenini muhafaza etmiş, medeniyeti içine sindirmiş ama kültürü yozlaşmamış, saygı-sevgi-ilginin, doğallığının sizi mahcup edecek bir kara parçasının yaşayan unsurları ile karşılaştığınızda, " son derece doğal gelmedi, yapay gibi sanki, hani bir film platosu misali, gerçek olamaz, sahte bu hayat" gibisinden suçluluk duygusunun tetiklediği isyanınıza sebep olan doğallık, yada gerçeklik, içinizde fırtınalar kopardı mı?

Dickens burayı buraları görse, best-seller bir roman/hikaye yazmakta zorlanmaz dı; arayışını nerelerde yapması gerektiği konusunda, belirsiz bir ruh halinin geçici/devamlı sahibi de olsa, ola ki; sizin rehber kıtlığı yaşayan gözlerinizdeki çaresiz ifadeyi sabitlemek adına, "İşte" dedirtecek ifadeleri, ardı ardına sıraladığı yol haritasını bulmuş olduğu iddiasındaki “o”, hayata gezgin bakan birini, gerçekten böyle bir yer olduğuna inandırması, hatta tutup kolundan götürebileceğine ikna etmesi olası bir gerçeklik midir?

Hani Vincent Van Gogh'un gezginliği gibi, insanlarda kaybolan/kaybolmuş doğallığın, samimiyetin, içtenliğin arayışını; doğada, doğadaki renklerde, desenlerde, figürlerde resmetmek adına kullanmaya, öğrenmeye, geliştirmeye çalıştığı teknik yaklaşımlara karşı yaşadığı ikilem ve zorlanmalara rağmen; insana sıcak sıcak bakan, hani “fırından çıkmış taze ekmek” gibi gözüken, sarının her tonuna hakim tablolarında bıraktığı fırça darbelerini ezberleyip, yeniden aynı doğallıkta resmetmek mümkün müdür?

Ya da Rembrandt'ın tablolarındaki ışık esprisini olduğu haliyle ki, deneyen de oldu; Baba filminde denendi ama tüm imkanlara rağmen olanca hali yakalanamadı ve istenen olmadıysa bile, olmuş hali ağzı açık vaziyette tüm dünyaya seyrettirildi ise, bıraktığı yapıtlarda tek aydınlık, gerisi karanlıktaki gerçeklik olarak hayran bıraktırdı ise Rembrandt; sahte bir aydınlıktansa samimi bir karanlığı tercih etmek, kişisel midir?

Hayatı zıt başlıklar altında yaşamak istediğinizde, önünüze konan seçeneklerden sev-sevi kökünü benimsemiş iseniz; en kolay olanına yani olumsuz bir ek ile sev-me-mek, sevil-me-mek olanını mı; biraz zor olan sevmek ve sevil-me-mek halini mi; en zor sevmek sevilmek şeklini mi tercih edersiniz diye sorulduğunda; kolay olan ideal olandır der, zorlanmaya gelemez misiniz, yoksa kolayınız başkasını zor/zorlamak/zora sokmakla mı hayat bulmaktadır..?

Farkındayım, "Sözcüklerle Savaş Hali" yaşıyorum...

Mağlubu önceden belli bir savaş olsa da, yine de savaşmaya değer bir mücadele olduğuna inanıyorum...

Nihayetinde samimi isen, kimseye ama hiç kimseye zarar vermeyecek, incitmeyecek, üzmeyecek, yetim, dul, öksüz, sakat ve sair bırakmayacak, yapılanları yıkmayacak bir savaş...

Özümün sözü; Sözcükler hangi öz ile bir araya getirilirse o özün özlülüğünü ifade eder..!

Saygılarımla

 
Toplam blog
: 72
: 1708
Kayıt tarihi
: 09.08.07
 
 

"Beklentiler denizinde boğulmaktansa, gerçekler ve gerçekleşenler nehrinde yıkanarak arınmayı tercih..