Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

05 Mayıs '07

 
Kategori
İlişkiler
 

(13) Yağmurlu bir gün (b)

(13) Yağmurlu bir gün (b)
 

Kadın gelen erkeği olduğu gibi kabul etmeye karar verdi. Eğer onu olduğu gibi kabul ederse, erkek te onu olduğu gibi kabul ederdi. Çünkü kadın artık daha sonra neyin geleceğini biliyordu.

Eğer erkeği olduğu gibi kabul ederse, Tanrıyı da olduğu gibi kabul etmeyi öğrenecekti. Tanrıyı olduğu gibi kabul etmeye hazır olduğunda, zaten Tanrı onu olduğu gibi kabul edecekti. Zaten Tanrı onu olduğu gibi kabul etmişti. Çünkü Tanrı çok sevgi doluydu. Kadın yıllarca Tanrının ne kadar sevgi dolu olduğunu anlatmak için insanlarla mücadele ettiğini hatırladı. Tanrı hep onu sever ve hep saçını okşardı. Hep ona dokunur ve ona sarılırdı. Çok zor anlarda kaldığında yanında onun olduğunu bilirdi. Karanlıkta giderken, önüne ışık olurdu. Karnı aç olduğunda Tanrı ona mutlaka, üstelikte sevdiği bir yiyeceği gönderirdi. Hasta olduğu zamanlar kendisini iyi edecek olan ilaç yada doktor bir gülle beraber ona gelirdi. Tanrı ona yapayalnız kaldığı dönemlerde bile, onun elinden tutacak birilerini hep çiçeklerle göndermişti. Kadın bunu farketmişti ve kalbinde Tanrının sevgisi ile birlikte gelen erkek ona geldiğinde beyaz papatyalarla geldi.

Kadın oldum olası beyaz papatyaları seviyordu. Papatyaları görünce “işte o” dedi. Çünkü daha birbirlerini hiç tanımadan bile adam ona beyaz papatyalar göndermişti. Kadın onları çok sevdiğini adama bakarak söyledi. Tanrı yine onu unutmamıştı. Bu Tanrı insanları ne kadar çok seviyordu. Kadının bu sevgiden kalbi çarpmaya başladı ve tansiyonu yükseldi. Çünkü bu yeni enerjiye, bu yeni sevgiye ve aslında hep bildiği ama bedeninde yeni hissetmeye başladığı enerjiye uyumlanması gerekiyordu. Kadın o yüzden bu olayı yavaş yavaş, içine sindire sindire yaşamaya çalıştı.

Kadın yağmurlu bir günde erkeğin onu çok sevdiğini ve beğendiğini öğrendi. Bu kadın için çok önemliydi. Çünkü yıllardan beri Tanrının onu ne kadar çok sevdiğini bilmek istiyordu. Tanrı bir erkeğin ağzından ona “onu sevdiğini” söyledi. Söyleyen herhangi bir erkek değildi. Kalbinde Tanrı olan bir erkekti. Kadın o yüzden erkeğin bütün konuşmalarına dikkat etti. Onu kırmamak için çok özen gösterdi. Çünkü aşkla gelen bu erkek Tanrı misafiriydi. Aslında gelen Tanrıydı. Kadın onu nasıl kırabilirdi ki? Kadın ona nasıl hizmet etmezdi ki? Yada kadın ona nasıl sevgisizlik gösterebilirdi ki? Kadın onu nasıl yorabilirdi? Kadın onu incitemezdi. Çünkü gelen Tanrıydı. Aslında Tanrıyla beraber koşulsuz aşk gelmişti.

Kadın onu öylece olduğu gibi kabul etti. Fakat bedeni, kırk yıldan beri bildiği, kırk yıldan beri aradığı ve yavaş yavaş bulmaya başlağı enerjiye bir türlü dayanamıyordu. Kolları titriyordu, bacakları titriyordu. Kadın çok çabuk yoruluyordu. Kapıya Tanrı gelse bile yavaş yavaş koşturarak gitmeye çalışıyordu. Bir türlü dengeyi bulamıyordu. Çünkü Tanrının sevgisi kolay kolay özümsenecek bir sevgi değildi. Kadının bütün organları titriyordu. Çünkü bütün organları ile erkeği istiyordu. Bütün organları zaten erkeğe aitti. Yani erkeğin içindeki Tanrıya aitti. Kadın o yüzden onunla çok mutlu olacağını biliyordu. Tanrı onu mutlu etmek için onun evine gelmişti. Aslında Tanrı ona şöyle söylemişti; “ Evet sevgili La Donna sana geldim. Ben misafirperverdim. Ben misafirperverlerin en hayırlısıydım. Sen de hem ruhsallıkta hem dünyada benim evime konuk olmuştun. Sonra sen güzel bir duada bulundun. Bana konuk ol dedin. Ben seni hep misafir ettim. Şimdi de sen beni misafir et” ve böylece Tanrı ona misafirliğe geldi.

Kadın yıllarca evcilik oyununu niye hep sevdiğini düşündü ve şunu farketti. Küçükken evcilik oyunu oynar ve hep misafirlerin gelmesini isterdi. Evlendiği zaman hep misafirler gelsin, onlara hizmet etsin istedi. Ayrıldı, bu sefer arkadaşları geldi. Arkadaşlarına hizmet etmek hoşuna gitti. Aslında o Tanrıyı misafir etmeye hazırlanıyordu. Ama bunu yıllar sonra farketti.

Kadın Tanrıyı misafir etmeye hazırlandığı için bunları seviyordu. O yüzden evcilik oyununu sevmeye başlamıştı ama kadın bunları kırk yıl sonra farketti. Bunları farkettikçe artık düğümlerin çözüldüğünü ve kendiliğinden açıldığını gördü. Çünkü Tanrı onun misafiriydi. Çok kutsal bir misafir. Harika bir misafirdi. Kadın artık neden korkabilirdi ki? Kadın neden şüphe edebilirdi ki? Artık kadın nelere itiraz edebilirdi ki? Kadın o yüzden bu misafirin kıymetini iyi bilmeye karar verdi.

Yağmurlu bir günde gelecek olan misafirini beklemeye başladı.

Tekrar görüşünceye kadar sevgiyle kalın

 
Toplam blog
: 101
: 5279
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Ege Üniv. İşletme Fakultesi'ni, daha sonra da Harward Üniversitesi'nin Master programını Türkiye'de ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara