Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '16

 
Kategori
Deneme
 

"Abla" kendini sevme kavramıyla bir kez daha karşılaşır. Nasıl yapacaktır peki? (Öte yandan yeniden)

Bir önceki yazıda Basiret Hanım'ın önerisine uyan ama bunu nasıl yapacağını, kendisini nasıl seveceğini -teknik olarak- bilemeyen "abla" kendine "ev yapımı terapi" uygular, eh! iyi-kötü, faydasını da görür.
 
"Abla", sağlığında babasıyla her gerginlikte tartışmasız müttefiki olduğu annesinin, ölümünden 10 yıl sonra kendisini sevmediği fikrine takılır. Bir de yatıştıramadığı öfkesinden bıkmıştır; tutar, bir çeşit kendini geliştirme seminerine katılır. Şubat-Haziran 2004, Kadıköy'de bir dershanenin, kullanılmadığı geç saatlerde, ağılıklı olarak kadınlar, bu ve benzeri sıkıntılarla bir araya gelirler: İkinci evliliğinin bitiminde bir yıl süreyle grup terapisine katılmışlığı olan "abla", oradan da tanıdık gelen kendini sevme kavramıyla bir kez daha karşılaşır. Nasıl yapacaktır peki?
 
Grup rehberi, ilk alfa, bilinçli yarı hipnoz durumu çalışmasında "abla"nın çocukluğuna gitmesini, hatırlayabildiği en eski anısına ulaşmasını ister: "Abla" orada sadece bir çocuk bulur, 4-5 yaşlarındaki ortanca kızkardeşi. Kendisi yoktur, aramalar sonuç vermez. İkinci alfa çalışmasında "abla" kendisini, kendince sevdiğini söyleyen annesiyle yüzleşir. Paralel bir başka çalışmada mutsuz evliliğini bitirme niyetindeki annesiyle, eve bir çocukla dönmesini istemeyen anneannesi tartışırlar. "Abla"nın teorisine göre, annesinin mutsuz evliliğini bitirmesinin önündeki engel kendisidir, bu yüzden sevilmez.
 
Haziran'da seminer bitiminde grup dağılırken, "abla"nın kafasında kendini nasıl sevebileceğiyle ilgili belli belirsiz bir fikir oluşur: Hatırlayabildiği en eski çocuk haline ulaşması, en zayıf/kırılgan olduğu zamanın anısını çağırması, çok acı verse de yüzleşmesi, dahası onu kucaklaması gerekmektedir. Bu fikri, acıya katlanacak gücü olmadığından, üzerini kalın tahtalarla koca koca taşlarla kapadığı derin kuyulara atar, aklına geldikçe bilincinin derinliklerine iter.
 
Öte yandan, Basiret Hanım işin peşini bırakmaz, sessiz uyarısını/hatırlatmalarını sürdürür, "abla" tınmaz, tınmaz ama arızalı, sınırlarını, içeriğini tam belirleyemediği sevgi problemleri de onun peşini bırakmaz. Çocukluğuna, masum sevincine, şüphesiz gücüne, engiiiin huzuruna ulaşmak için çocukluk fotoğraflarına bakması, boyama kitapları alıp kuru boyayla boyaması yetmez. Daha cesur davranmalıdır.
 
Bilincine ulaşmaya çalışan çok çok eski, 4-5 yaşları olmalı, 45 yıl öncesi, bir görüntü; ateşi yüksek küçük bir kız çocuğu, gaz lambası aydınlığında emaye oturakta oturur, sızlanırken gözü kirlenmiş donuna ilişir, çizgili yün kilime kusar! Az ötede namaz kılan anne öfkeyle selamını verir, seccadesini dürer, küçük kıza vurmaz ama sert biçimde ortalığı toparlar, temizler... "Abla"nın çocukluğunun en zayıf, en sevgiye muhtaç resmi şimdilik! bu gibidir: Yüksek ateşle oturakta oturan bu çocuğun sevilmesi, "abla" tarafından sıkıca sarılınması, öpülüp okşanması gerekir görünüşe göre... Belki böyle böyle, en eski anılarında saklandığı yerden ortaya çıkacak, bir yaş ufak kızkardeşinin yanında, anılarında, kendisini de görmeye başlayacaktır, kim bilir?
 
Toplam blog
: 591
: 63
Kayıt tarihi
: 27.07.15
 
 

İstanbul'da 20 yıldan fazla, tasarımcı grafiker olarak çalışırken bir kız çocuğu da yetiştiren "a..