Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

‘Açık! Ne alırsan bedava’

‘Açık! Ne alırsan bedava’
 


İzin verdim içimdeki bana…

Bıraksın derdi tasayı, vursun kendi yollara istedim ve aynen dediğim gibi de yaptım.

İzin verdim kendisine, bununla da kalmadım geri dönüşü olmayan ‘bayan yanı’ bir gidiş bilet aldım. Tutuşturdum eline, ardıma bakmadan ve vedalaşmadan ayrıldım yanından kaçarcasına, son sürat!

‘Nerelere gidecek acaba’ diye düşündüm daha birkaç adım sonra. Bileti alan ben değil miydim? Şüphesiz biliyor olmalıydım ama o denli sıkılmış ki bedenim onu çekiştirip durmaktan gittiği her yere. Girdiği ilk firmadan bir bilet almış o an tarifede gördüğü ilk şehre ve ertesi sabah en erken sefere… Bilinmeyene göndermişim bu sabah onu anlayacağınız, istesem peşi sıra gidip bulabilirim izini ama isteyen kim ki!

Gitsin, Volkan’ın yap(a)madığı ne varsa yapsın da gelsin umarım!!! Yapamadığı ne de varsa! İnsanoğlu ve nankör doğası ile açıklanılabilir belki de bu durum. Elde ettiklerimiz ve bir türlü yetinemediklerimiz…

Yoldadır sanırım kendisi şimdilerde, öyle sıkı bir bavul hazırlamıştı ki, bagaja tek hamlede yerleştirmek mümkün olmamıştı. Uzun bir yolculuk için hazırlanmıştı anlaşılan. Ben en son açtığım bavulun içinde; içine koymadığıma emin olduğum ‘huzur’ ile karşılaşmıştım, acaba onun içinde bir sürpriz olacak mı? Olursa da tepkisi ne olacak acaba? Ben bulduğum huzuru sarıp sarmalamış, benliğimin bir parçası yapmaya çalışmıştım mesela…

Başardım mı? – Evet ama bir süreliğine elbette. Sınırsız mutluluğun olmadığını öğrenecek kadar büyümüş olmalıydım aslında –ki büyümüştüm de ama ‘umut dünyası’ işte belki de umutlu, huzurlu öylece yaşar giderim demiştim…

İçimde kocaman bir boşluk oluşturur diye düşünmüştüm, içimdeki bana yol verince ama şimdi kendimi dinlediğimde bir değişiklik bulamıyorum. Bir gün önceki Volkan ile şimdiki arasındaki yedi farkı bulun deseler bulunanların hepsi kıyafetlerimle ilgili olurdu sanırım.

Belki de henüz yeterince uzağa gidemediği için üstümdeki etkisi devam ediyordur.

Yanında oturan teyze kafasını şişirmiş midir acaba? Torunları ile ilgili bitmek bilmeyen hikayeleri ile bunaltmış mıdır onu! Ya da bana teyze gibi görünen hanımefendi hoş bir hatun kişi midir ve bizimkisi kur mu yapıyordur kendisine?

Görülen o ki kendi çekti gitti ama ben içimden gönderdiğim beni zihnimden henüz gönderemedim! Uzaklaş, git artık ulaşamayacağım kadar uzaklara lütfen…

Bastığım yerdeki ağırlığım kadar var olmak istiyorum çünkü dünya üzerinde. Sorgulamadan, sorgulanmadan sadece nefes almak istiyorum bir nevi ‘ot’ olmak istiyorum! Ot’a da haksızlık ediyor olmak istemiyorum ama nefes aldığım sürece yapmak zorunda olduklarımı bir süreliğine hiçbir duyguya yer vermeden sadece yapıyor olmak istiyorum. Uyanmak, işe gelmek, çalışmak, uyumak ve tüm diğer yaşamsal ihtiyaçlar yapılmalı ama bende uyandırdıkları olmamalı!

Anlayacağınız kapatıyorum dükkanımın kasasını ama kapıları açık… İster raflardan bir şeyler al git, hala varsa alınabilecek bir şey ya da bırak elindeki fazlalıkları. Hiçbirinin değeri yok bir süreliğine!

Kapıda sallanan tabelada ise sadece;

‘Açık! Ne alırsan bedava’

yazıyor...
 
Toplam blog
: 41
: 1436
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

27 yıl geçmiş ilk günden bu yana... Okullar okunmuş, MBA'ler yapılmış, Amerikalara gidilmiş, hayat h..