Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

04 Ağustos '14

 
Kategori
Siyaset
 

"Altı üstü bir oy" demeyeceğim

“Altı üstü bir oy” demeyeceğim. Yurttaşlık hakkımı; kısıtlanmış, iğdiş edilmiş olduğu gerekçesiyle küçümsemeden; ama etki gücümü de abartmadan kullanacağım. Oy verme eylemime büyük anlamlar yüklemediğim gibi; Oy vereceğim insana da; “gerçek vasfını” yansıtmayan kavramlarla övgüler düzüp,  göklere çıkarma gafletine düşmeyeceğim.

Diğer tüm benzerleri gibi, RTE de göklere çıktı şimdi yere inmiyor.

Ve kuşkusuz R. Tayyip Erdoğan ’ın  “milletin adamı” olduğu iddiası ne denli gerçek dışı ise; diğer adayların da halkın adayı oldukları iddiası o denli gerçek dışı.

Herkes için Özgürlük ve eşitliğin bu sistem içerisinde gerçekliğe dönüşmeyeceği ölçüde, adayların özgürlük ve eşitliğin kahramanı olarak lanse edilmesi de sahici olamaz. 

Genel eğilimlerden uzak durup; kimseyi göklere çıkarmadan ya da yerin dibine batırmadan; sıradan bir eylemi gerçekleştirir gibi oy vereceğim.

Kuşkusuz adaylardan hiçbirini ben belirlemedim.

“Adaylar belirlenirken niye bana (bize) danışılmadı “ gibi bir “saçma” soru sormayacağım. Bu toplumsal sistem içerisinde, tüm yurttaşlara sorularak aday belirlenmesi gerçekleşemez bir olgudur.  

Adayların belirlenme biçimine itiraz ekseninde muhalefet yapanların da; bu sistem içerisinde; öteki iradelerin değil de, kendi iradelerinin etkin güç olmasını arzu ettikleri, gün gibi ortada.

Bu nedenle; bu türden muhalif seslere kulak vererek hareket etmeme konusunda, tereddütsüz karar verdim.

Ayrıca “aday belirlerken niye halka sorulmadı? sözünü sarf edenlerin bilinç altında “kendini olduğundan daha fazla belirleyici görme nedeniyle “niye bana halktan farklı bir rol verilmedi “ sancısının olduğunu kavrayacak yeterlilikteyim.

Bu sistem içerisinde gerçekleşemez bir durumu; gerçekleşebilir olduğu kanısı yaratmaya zemin oluşturacak soruları sorarak, toplumsal konumumu olduğundan fazla anlamlı kılma girişiminde bulunmayacağım.

İçerisinde konumlandığımız toplumsal sistemde, yöneticileri, “doğrudan”  halk seçmiyor. Halk; sınırları toplumsal sistem tarafından çizilmiş ve belli iradelerin formunu belirlediği bir eylemi gerçekleştiriyor.

Herkese ayan.

Cumhurbaşkanı adaylarından birini aday gösteren irade; kendisi.  İkinci aday; doğrudan önderinin iradesine bağlı. Üçüncü aday da iki parti genel başkanının ortak iradesiyle belirlendi. Bu belirleme sürecinden çıkan kesin sonuç;  adayların, halkın iradesinin temsilcisi olmadığıdır.

Göreceli ve kısıtlı demokrasi ile yönetilen toplumlarda halk; belli kişi ve gruplar tarafından önceden belirlenmiş adaylar arasından birini tercih etmekle baş başa kalıyor. Bu ülkede olduğu gibi Dünya’nın hiçbir ülkesinde de doğrudan demokrasi gerçekleşmiyor. Burjuva demokrasilerinin, “göreceli”, “kısıtlı”,” sahte” olduğunu,  haklı olarak vurgulayan, halk devletleri de bu sorunu çözemedi.

Bırakın genel ve yerel yöneticilerin seçimini; en demokratik işleyişe sahip olduğu iddiasındaki sosyalist partilerde dahi, üyeler; önder ya da yönetici kadro tarafından önceden belirlenmiş kişileri tercih etmek zorunda bırakılıyor. Demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların ya da meslek odalarının yöneticilerinin belirlenmesinde, üyelerin özgür ve eşit konumda olduğunu iddia etmek; Recep Tayyip Erdoğan’ın “demokrat” olduğunu iddia etmek kadar abestir.

Kapitalist sistem içerisinde, kavrama yüklenen anlamda “demokratik işleyişin” gerçekleşebileceğini umut etmek ham hayal. Doğrudan demokrasi ancak, sitemin bu minvalde değişmesi ile mümkün olabilir.

Bu değişim, bugünkü koşullarda olası görünmüyor.

O halde gerçeklikten koparak kendime saygımı yitirmeyeceğim. Gerekçeler uydurarak, konumumu olduğundan farklı göstererek, kendimi aldatma durumuna düşmeden toplumsal sorumluluğumu “sınırlı” ölçüde gerçekleştireceğim.

Kısıtlanmış ve sınırları çizilmiş alan içerisine sıkıştırılmış da olsa tercihimin; göreceli olarak toplumsal kaderimizin yönünü belirlemeğe katkı olacağı bilinciyle davranacağım. Yurttaşların tercihlerinin vektöryel toplamı, toplumsal biçimlenişin yönünü çizdiğinin farkında olarak; Bu küçümsenemeyecek rolümü gerçekleştireceğim. 

Kaldı ki; toplumsal kaderimizi biçimlendirmede göreceli de olsa rol alma noktasına ulaşmamızın; halkın yüzlerce yıllık mücadelesine bağlı olduğunu ve bu hakkı, kimsenin kimseye bahşetmediğini de unutmadan hareket etmekle yükümlüyüm.

Bu toplumsal ilişkiler sistemini değiştirecek güçte değilsek; bu sistem içerisinde yaşıyorsak, gerekçeler uydurarak, yüzyıllık mücadele ile elde edilmiş, hakkımı kullanmaktan kaçamam.

Adayların karakteri ve toplumsal niteliği hakkında saptadığım verileri açıklamaktan imtina etmeyeceğim. Bu eylemi bir adım geri atmadan gerçekleştireceğim.

Ama Kimseye;” oyunu şu kişiye ver “ diyerek; onun “oyunu istediğim için benim üzerimde “bulunmaz mal satan tüccar edasıyla” üstünlük kurmasına olanak sunmayacağım. Ya da “şu kişiye oy ver” diyebilmeyi hak görme  “üstünlüğüne” erişmemin önüne barikat kuracağım.

Bir toplumda, zorbalığın; insanların birbiriyle ilişkisinde kullandığı küçük emir sözcüklerinden ve pratiğinden beslediğini bilerek; Toplumumun baş belası olan zorbaların varoluşuna kendi adıma katkı koymayacağım.

Herkesin oyunu kime vereceğine ilişkin kararını verirken bir maddi gerekçesi vardır. Maddi nedenleri olan bir fikri değiştirmek “deveye hendek” atlatmaktan zordur. İnsanların bizimle aynı tercihi yapması için gereken işleri yapmamışsak, yumurta kıça gelmişken ne yapsak boş. Bu boşa kürek sallama işine soyunmayacağım.

Oy vermekten kaçmak için, adamsendeci tavrı ve zayıflığı ile yüzleşmekten korkmaya gerekçeler uydurmak gibi; oy vermeğe karar verip, ama bu eyleme de ulvi gerekçeler uydurmak tavrı benzeşiktir.

Gerçek neyse, bir eksik bir fazla olmadan, oy vereceğim adayı tercih gerekçemi saptadım. Bu saptama esnasında oy vereceğim adayın gerçek vasfını göz önüne alarak; toplumsal gidişin yönünü kısıtlı da olsa değiştirme rolümün olacağı kanısıyla yaptım. Oy vereceğim aday kazanırsa “toplumsal yaraya çare” olmayacak; düzen değişmeyecek. Ama en azından, sistemin “tek bir kişinin iradesine” bağlı olmasının getireceği “ küçük kıyametin” önlenmesine katkım olacak.

Sırf tercihimin ne kadar önemli olduğunu vurgulamak ve “oyumu anlamlı kılmak” için, oy vereceğim insanın adının önüne, pratik karşılığı olmayan  “vasıflar” ekleyerek  “olağandışı adam” üretme programının eklentisi olmayacağım.

Ama asıl önemlisi;  göğe çıkarılan insan, “iktidar sahibi olma sürecinde; içindeki “zorbaya” yürü deyince ve  “çıktım kerevete, inmem yere” diye diretince;  Tıpkı öncekiler gibi onu da yere indirmek için epey çaba ve efor sarf etmeniz gerektiğinin farkında olarak;  Toplumun başını ağrıtacak yeni “fetiş kimlikler” yaratma eylemine katılmadan,  sandık başına gideceğim;

Bir yurttaş olarak, bir yurttaşın, toplumsal bir görevi “geçici“ olarak üstlenmesine katkı olacak sade bir eylemi gerçekleştireceğim;

Oy vereceğim.

 
Toplam blog
: 37
: 395
Kayıt tarihi
: 17.06.08
 
 

Üniversite mezunuyum, mimarım. Şiir ve felsefe politika ilgi alanım ve yazıyorum. Resim yapıyorum..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara