Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '11

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

‘Altın Koza’dan arta kalanlar…

‘Altın Koza’dan arta kalanlar…
 

Yüzleşmeler ve mesajlarla dolu 'Altın Koza'


Geçmişten günümüze çeşitli badireler atlatıp ayakta kalmayı başaran ‘Altın Koza Film Festivali’ne katılmak bu yıl da kısmet oldu. Öncekilerin aksine Açılış ve Onur Gecesi sonrasında izleyebildiğim festivalin ayrıntılarına geçmeden, öncelikle vurgulamak istediğim bir nokta var. O da, ‘18. Altın Koza Film Festivali’nin Adanalıların yürekten kucakladığı ve benimsediği bir organizasyon olduğu! Yılmaz Güney ismiyle parıltısını güçlendiren bu etkinliğin benzerlerinden en büyük farkı, bölge insanının candanlığı. Bu samimi duruş, benzersiz güzellikte bir ortam doğurmakta. Pozitif enerjiyle dolan konuklar da doğal olarak aynı sıcaklığı yansıtmakta. Sonuç, asık suratlı bir festival yerine keyifli anların yaşandığı bir paylaşım! Ortamıyla övgüyü hak eden ‘Altın Koza’nın özet tanımı kısaca böyle. Akılda iz bırakan ayrıntılarsa, burada ele alınan başlıkların çok ötesinde.

Sinemadan ‘Müze’ye aktarılan anılar

Tarihi Tepebağ konaklarının restore edilmesiyle oluşturulan ‘Adana Sinema Müzesi’, henüz yolun başındaki bir proje! Yılmaz Güney başta olmak üzere Orhan Kemal, Abidin Dino, Yaşar Kemal, Şener Şen, Ali Özgentürk, Şahin Kaygun ve Muzaffer Üzgü’ye ayrılan bölümleriyle ilgi çeken Müze’de belgeler, özel eşyalar, afişler ve balmumu heykeller bulunmakta. Abidin Dino ile Orhan Kemal’in balmumu heykelleri oldukça gerçekçi. Yılmaz Güney’inki için bunu söylemek ne yazık ki mümkün değil. Dikkat çeken bu olumsuzluğun, değiştirilme yoluyla giderileceği belirtilmekte. Dileyelim de bu sadece açılışa yönelik bir vaat olmasın. Aksi takdirde gerçekten afiştekilerle uyumsuz bir görüntü kirliliği Müze’nin kalıcı amacına gölge düşürür.

Fotoğraf ve sinema sanatına ait 2000 adet kitap arşivinin yer aldığı Müze’de Yıldırım Yanılmaz’dan Ali Özgentürk’e Türk Sinemesı’nın önde gelen isimlerinin bağışladıkları eserler de sergilenmekte. Henüz tamamlanmamış olan ‘Adana Sinema Müzesi’nin bir diğer olumsuzluğu da, sunum sıkışıklığı! Yan yana dizilmiş resimlerin duruşu bakma isteğini yok etmekte. Tavanla bütünleşenlerin görünme güçlüğü de cabası… Yan binanın restorasyonu tamamlandığında umarız bu durum ortadan kalkar. Böylece hem ziyaretçiler daha rahat inceleyip eserleri özümser. Hem de teşhire konulamayan bağış eserler gün ışığına çıkar. Arşivlerden çıkartılıp teslim edilen eserlerin, verenlerin adıyla sergilenmesi eminim pek çok sinema gönüllüsünü teşvik edecektir. Bir ay gibi kısa sürede oluşturulan Müze’ye katkıda bulunan Vadullah Taş’ın sözleri, daha iyiye ulaşmak için gayretlerin süreceği konusunda kuşkuların dağılması için bir ışık!

Adana’nın yolları taştan, Koza’da en büyük yıldız Zihni Başkan!

Öncekilerin aksine bu yıl ‘Altın Koza’nın her aşamasını üstlenen Adana Büyükşehir Belediyesi’ni kutlamak gerek. Çok büyük sorumluluk isteyen bir görevi hakkıyla yerine getirmiş. Tabii bunda, Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz’ın sinema ve sanatçı dostu olmasının etkisi çok fazla! Havaalanı çıkışından itibaren Adana’nın her köşesini süsleyen ‘Altın Koza’ tanıtımlarında güleryüzüyle karşımıza çıkan Sayın Aldırmaz, hem ‘Çirkin Kral’ lakaplı Yılmaz Güney’in anısını taçlandırmakta. Hem de geçmişten günümüze, sinemaya gönül verenleri kucaklamakta. Müze açılışından korteje, her alanda ağırlığını hissettiren Sayın Aldırmaz, konuşmalarıyla olduğu kadar içtenliğiyle de Türk Sineması’nın Adana’da parlayan yıldızı olduğunu her fırsatta gösterdi. Yeşilçam’ın emeklileri olarak görülenlerin aslında Türk Sineması’nın güçlü emektarları olduğunu gözlere sokan Zihni Başkan, ‘Adana’nın yolları taştan, biz göğüsledik ipi en baştan’ dercesine ‘Altın Koza’yı festival yarışının zirvesine taşımakta. ‘Ortak akıl’ mantığıyla herkesin Adana’dan yayılan bu birleştirici güzelliği benimsemesi en büyük temenni!

Küfürle kazananlar… Fikirle kaybedenler…

‘18. Altın Koza Film Festivali’nde prömiyerini yapıp tüm Türkiye’de gösterime giren Cannes Festivali’nden ödüllü ‘Bir Zamanlar Anadolu’da’ kuşkusuz festivalin en öne çıkan filmi. Nuri Bilge Ceylan’ın yarışma dışı yapımı ilgide başı çekerken diğer filmlerin galaları da aynı oranda seyirciyi çekmeyi başardı. Bunların başında, Onur Ünlü ve Funda Alp’in yönettiği ‘Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi’ gelmekte. ‘En İyi Film Ödülü’nü alan yapım, kurgu ve öyküdeki başarısına rağmen TV dizisi havasından kurtulamayan bir çalışma! ‘En İyi Senaryo’ ve bu yıl ilk kez konulan ‘Jüri Toplu Performans Özel Ödülü’nu de alan filmde, dizilerden tanıdık isimler benzer canlandırmalarla ön planda. Selçuk Yöntem’in Celal Tan karakteri, ‘Aşk-ı Memnu’daki Adnan Bey ile örtüşmekte… ‘Parmaklıklar Ardında’nın acımasız gardiyanı Cengiz Bozkurt, burada da komiser rolünde. ‘Yaprak Dökümü’nden tanıdığımız Güler Ökten, yine özlemleri olan bir kaynana. Tüm oyuncuları onore etmek, özel ödül veren jürinin payına düşen! Burada özellikle vurgulanması gereken bir ayrıntı, kör adamı mükemmel canlandıran Bülent Emin Yarar’ın yüksek performansı! Yönetmene gelince… Sıradışı esprileri seven, bunları da TRT’de hayli ilgi gören ‘Leyla ile Mecnun’ başta olmak üzere dizilerinde sunan Onur Ünlü! Dizilerin getirisiyle girişilen filmin en olumsuz yönü, sınırı aşan küfürlerle dolu olması. Sanat, aşağılık denecek kadar seviyesizleşen küfürlerden ibaret hale gelmişse ve jüri bunu ödüle layık görüyorsa söz söylemek ne haddimize.

Yönetmen Ruhi Karadağ’ın ‘İzleyici Ödülü’nü alan ‘Simurg’ filmi, altı oyuncusundan üçünün sürgünde oluşuyla dikkat çekici! Ödülünü faili meçhullere, mezarsız ve topraksız vatandaşlara, ölen gazetecilere adayan Karadağ’ın uzun süre alkış alan konuşmasında öne çıkarttığı bir diğer isim, Ape Musa. Takdir, izleyenlerin…

Fatoş Güney’in elinden verilen ‘Yılmaz Güney Ödülü’, festivalin ikinci derecedeki en büyük ödülü! Gittiği adres, yönetmen Özcan Alper’in ‘Gelecek Uzun Sürer’ filmi. Güneydoğu’da adı konulmamış(!) savaşa yönelik öyküsüyle festivaldeki benzerlerini geride bırakan yapımın içeriği bir yana, yönetmeninin teşekkür konuşması da hayli ses getirici. 1990’lı yıllardan bu yana adına JİTEM denilen, bir şekilde devletin de içinde olduğu, oluşum tarafından 17 bin 500 insanın katledildiğini söyleyen Özcan Alper, ‘Devlet onların ailelerine kemiklerini bile çok gördü. Bu ülkede rahat uyuyabileceksek, sanat yapılabiliyor diyeceksek tüm bunlarla yüzleşmemiz gerekiyor’ demesi fikir beyanında gelinen son nokta!

Yıkılan sosyalizme rağmen devrimci mücadeleyi aşk ve sigara dumanıyla sürdüren Kemal’in her türlü polis ve devlet baskısına karşı duruşunu veren ‘Aşk ve Devrim’, mesajlar içeren ve ödül alan bir diğer film!

Ödül hak etmelerine karşın önemsenmeyen yapımlara gelince… ‘Kadife’ bunların başını çekmekte. Senaryoyu ve müziği de üstlenen yönetmen Erdoğan Kar’ın bu çalışması, galada yoğun ilgi görüp jüride şaşanlardan! Teröre ‘ana’ gözünden bakan öykü, dağdaki vatandaşlara eve dönüş çağrısı yaparken geride kalanların yaşadığı hüznü de aktarmakta. Beyazdan kahverengiye ve tekrar beyaza dönen çekim mekanları, kar şartlarının çalışma güçlüğünü yansıtmakta. Filimden kaçılmasının sebebi büyük ihtimal, ‘gerilla’ sözcüğü! Bir diğer hayal kırıklığı yaşayan katılımcı da ‘Mar’… Caner Erzincan’ın eserinde, Anadolu’nun ücra bir köşesinde sıkışıp kalmış üç erkek ele alınmakta. ‘Yüce jüri buyurmuş, erkekler hepten unutulmuş’ diyerek her iki yapıma da gişe başarısı dileyelim. Filmler konusunda son söz, Jüri Başkanı Derviş Zaim’in… ‘Saklı Hayatlar’, ‘Yurt’ ve ‘Simurg’ filmlerinin jüri tarafından dikkate değer bulunduğunu belirten Zaim, ‘Türkiye bir yüzleşme, araştırma süreci yaşıyor. Bunun tezahürü festivalde de yaşanıyor’ demekte! Yüzleşme, restleşmeye dönüşmediği sürece alkışlar…

Ve ‘Altın Koza’nın böcekleri…

‘Onur Ödülü Töreni’nde Kadir İnanır’ın omuzuna konarak meşhur olan uçan hamamböceği, İnanır’ın ‘Yaşam Boyu Onur Ödülü’nü gölgede bırakmakla kalmadı kendi türünün yaşamını da tehlikeye attı! Böceklerin bir daha kameralara oynamaması için bulunan çare, törenin yapıldığı amfitiyatro çevresinde ilaçlama... Ancak buna rağmen şöhret olmakta direnen birkaç haddini bilmez böcek kapanış töreninde de kırmızı halıya ve sahneye çıkmayı başardı. Konuklar, böcekseverlerin hışmından korktukları ve böcek haklarını ihlalden suçlanmaktan kaçındıkları için üstlerine gelenleri öldüremedi. Davetsiz misafirler parmak vuruşuyla uzaklaştırılırken ‘Arkadaş’ parçasıyla Fatoş Güney’e duygusal anlar yaşatan Leman Sam da sağında solunda uçan böcekleri çok sevdiğini beyan edip bir tanesinin de kendi omzuna konması için aleni davette bulundu ama nafile. Leman Sam da, hak ettiği halde ödül alamayanlar gibi saklasın hevesini seneye…

Anibal Güleroğlu 

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..