- Kategori
- Güncel
"Babalar ve oğulları"
Bugünkü yazımda DHA(Doğan Haber Ajansı)’dan kaynaklı ve Hürriyet Gazetesi’nde bugün(26 Mart 2016 Cumartesi)yer alan iç yakıcı bir habere yer vereceğim. Aylardır neredeyse bütün haberler iç yakıcı… Ulu vatan baştanbaşa Çanakkale… Ulu ve dualı Türk Milleti’nin Çanakkale’si bitmez…
“Babalar ve oğullar” başlıklı haberi okuyalım:
“Bu haberde 4 polisin acı öyküsü var. Cemil Koç ve Osman Belkaya, Şırnak’ta PKK’lıların hain kurşunlarıyla yan yana şehit oldu. Belkaya’nın babası, Koç’un ise oğlu polis.
MARDİN, Şırnak ve Diyarbakır’da terör örgütü PKK tarafından düzenlenen hain saldırılarda şehit olan güvenlik güçleri için dün düzenlenen cenaze törenlerinde büyük acı vardı.
- Şırnak’ta şehit olan Özel Harekât polisi Osman Belkaya (22), Yozgat’ta 5 bin kişinin katıldığı törenle toprağa verildi. Şefaatli Cumhuriyet Meydanı’ndaki törene Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da katıldı. Erdoğan, şehit babası Yakup Belkaya’ya başsağlığı diledi. Oğluyla meslektaş olan Yakup Belkaya büyük üzüntü yaşadı. 3’ü kız 4 çocuk babası olan polis Yakup Belkaya, “Doyamadım oğlum sana doyamadım” diye haykırdı. Şehidin dedesi Abdullah Onar da tabutun başında saygı nöbetinde bulunan bir polisin gözyaşlarını mendiliyle sildi, “Ağlama yavrum, düşmanı sevindirme. Biz gururluyuz” dedi.
-Olay yeri inceleme polisi Cemil Koç (52), İzmir Bergama’da toprağa verildi. Şehidin kızı Gizem ve eşi Nuray Koç güçlükle ayakta durabildi. Polis okulunda öğrenci olan oğlu Furkan Koç ise metanetini korudu, babası için dua etti. Şehit polisin emekli polis olan ağabeyi Cevdet Koç, cenaze törenine, hiçbir siyasi parti temsilcisini istemediklerini söyledi.
- Nusaybin şehidi Uzman Çavuş Yıldırım Oflaz (25) Bolu’nun Kıbrıscık ilçesi Alemdar köyünde toprağa verildi. Şehidin babası Dilaver, annesi Serap, kız kardeşleri 21 yaşındaki Sema ve 14 yaşındaki Sedanur Oflaz ile şehidin nişanlısı Merve Abak, cenaze, evin önüne getirildiğinde gözyaşlarına boğuldu. Şehidin babası Dilaver, kızlarına sarılarak gözyaşı döktü. Serap Oflaz da “Alemdar böyle şehit görmedi” diyerek ağladı.
- Nusaybin şehidi Astsubay Başçavuş Gökhan Bakır (38), Balıkesir’de toprağa verildi. Şehidin annesi Gülten, babası İrfan ve eşi Yeşim Bakır, şehidin tabutuna sarılarak oğullarına veda etti.
‘BEN ŞEHİT OLACAĞIM’
- Diyarbakır Lice’de şehit olan Jandarma Astsubay Mustafa Gökçeli dün Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesinde toprağa verildi. Şehit babası Müslüm Gökçeli 8 çocuğundan 5’incisi olan şehit oğluyla Diyarbakır’a gitmeden önceki konuşmasını şöyle anlattı: “Gitme oğlum dedim, beni dinlemedi. Baba ben şehit olacağım. Zevkle, severek gideceğim. Vatan sağ olsun, dedi.”
- Lice şehidi Jandarma Uzman Onbaşı Sabri Acem, Mersin’in Tarsus ilçesinde yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı törenle son yolculuğuna uğurlandı. Törende ‘Kahrolsun PKK’, ‘Şehitler ölmez vatan bölünmez’ sloganları atıldı.
- Nusaybin şehidi Jandarma Onbaşı Ulaş Açıkgöz (28), Mardin’deki törenin ardından memleketi Çanakkale’nin Biga ilçesine gönderildi. Şehidin eşi Yeşim Bakır, eşinin arkadaşlarına sarılarak, “Sizden tek bir şey istiyorum. O da eşimin kanını yerde bırakmayın” dedi.
- Lice şehidi Jandarma Astsubay Üstçavuş Halil Türkoğlu’nun cenazesi memleketi Bayburt’ta bugün toprağa verilecek.”
Şehitler, şehitler, şehitler…
Vatan toprağının bağrına verildiler bir bir… Ruhları şad olsun…
Haberde bir cümle var ki!.. Siyasilerimiz, siyasi partiler, çok geç kalmış olmalarına rağmen acaba bir ders çıkarıp ulu ülkemiz Türkiye için, ulu ve dualı Türk Milleti için büyük bir fedakarlığın, yurt sathında bir seferberliğin başlatıcıları olurlar mı?!..
Sizce olurlar mı?!.. Olabilirler mi?!..
Devlet katında olanların, polis-asker Mehmetçiklerimizin, ailelerinin yükü çok ağır!..
Acıları çok büyük!..
Bunun farkındalar mı?!..
Sarsıcı cümle şu: “Şehit polisin (Cemil Koç) emekli polis olan ağabeyi Cevdet Koç, cenaze törenine, hiçbir siyasi parti temsilcisini istemediklerini söyledi.”
Çanakkale Deniz Zaferi’nin 101. Yılını; o her biri birer evliya mertebesinde olan Çanakkale şehitlerimizi anarak kutluyoruz. TRT’de Çanakkale’de şehit olan İsmailleri anlatan bir konuşma dinledim. “Babalar ve oğulları” haberini okurken hatırıma geldi. Yazayım mealen:
-Çanakkale’de savaşan bir baba, siperleri tek tek dolaşarak ve seslenerek oğlu İsmail’i arıyor. Oğul İsmail, babasından sonra gönüllü olarak Çanakkale’ye gelmiş. İsmail, babasını sesinden tanıyor: “Buradayım baba, ben bu önündeki siperdeyim” diyor. Babası da: “Siperde kal, beni bekle, geleceğim” diyor. Bu arada aniden çatışma çıkıyor, yaralananlar ve şehitler oluyor; silah sesleri şehit ve yaralıları almak için susuyor. Baba, oğul İsmail’in siperine gidiyor ki, oğul kanlar içinde. Cebindeki mendili çıkarıp yüzündeki kanları siliyor ve oğluna sarılıyor, hiç doyamayacak gibi öpüyor, öpüyor, öpüyor… Hasret ve acı karışımı şoktan sonra, oğlu İsmail’i sargı mahalline götürüyor. Orada ne çok İsmail’in olduğunu görüyor, çoğu şehit oluyor, İsmail de şehit oluyor. Baba; oğlu İsmail’i ve İsmaillerin hepsini oradaki sıhhiye erleri ile beraber toprağa veriyor…
-Babalar ve oğulları!...
Dün yazmıştım:
-Dün, bugün gibi…
Şu an için Türk Milleti tam anlamıyla seferber değil; gücümüz var çok şükür, ama tuzaklar çok fena, çok zalim, çok büyük…
Emanetlerle: Malımızla, canımızla seferber olacağız…
Çünkü son kale: ULU ÜLKEMİZ TÜRKİYE!..