"Beyaz dizi" mağduru

Boşanma veya kısa süren ilişki oranlarındaki yükselişi düşünürsek; ihtimal dâhilinde bir neden olarak belki de bu ülkede altmış ve yetmiş doğumlu kadınların birçoğunun Beyaz Dizi mağduru olduğunu söyleyebiliriz.

On iki yaş civarında, bir kız arkadaşım ile yazın ortasında denize girmek yerine ailelerin yanından fıyıp, odalara kapanarak bir elimizde serinlemek için meyveli yoğurt bir elimizde Beyaz Dizi günde iki kitap bitirme rekoru kırarak fantezi dünyamızı geliştirdiğimiz günleri çok iyi hatırlarım. Okuyanlar bilir hiç doğal başlayan bir tanışma yoktur bu kitaplarda. İlişki çoğunlukla kavga ile başlar. Kadın ve erkek öncelikle birbirinden nefret eder. Kavga, kıyamet derken küt diye cinselliğe geçilebilir, mevzu oradan “yok artık” şeklinde tutkulu bir aşka dönüşebilir.

Bazen erkek, nefret ettiği iş adamından intikam almak için kızını ayartmak sureti ile yola çıkar ama kadına aşık oluverir. Bir bakarsın kadının başına her türlü kötü hal gelir, her şeyi geride bırakmak adına bavulunu toplar, amcasının bilmem neredeki çiftliğine gider ve bir anda çiftliğin kahyası ile bırak okuyucuyu kendinin de inanamadığı günler geçirir. Şehrin en zengin, en çapkın adamının bu kitaplarda sıradan bir kadın tarafından dize getirildiği çok görülmüştür.

Bir tane normal adam yoktur. Hepsi inanılmaz çekici, yakışıklı, yapılı, karizmatik, agresif ama aşık olmayı bilen kocaman kalbe sahip adamlardır. Öyle klasik adam tiplemesi hikayede amca oğlu olarak bile yer alamaz. Hikaye, ne olursa olsun imkansız aşkın imkanlı hale getirilmesi ile biter. Bir kadının ilişkide istediği romantizm, şehvet, sürpriz, yanlış anlama, küsme, intikam, on numara cinsellik, kendisi için arzudan delirilmesi gibi her türlü aksiyon kaleme alınmıştır. Bunların okundukça matbaada beyaz rengin bitmesi nedeni ile daha sonra bir de pembe olan dizisi çıkmıştır.

Ülkede beyazdan, pembeye fantezi dünyası bu şekilde okuyarak gelişmiş birçok kadın bulunmaktadır. Okudukları doğrultusunda önce gerçekle hayali çorba etmiş, sonrasında da aşkı yakalayamayan mutsuz kadınlar olarak kendilerine hayatı zindan etmişlerdir.

"Ayşegül" serisinden sonra direkt bu kitaba atlamış olmamız nedeni ile geniş bir hayal yelpazesine sahip olan mağdur kadınlara, kitaptaki adamları aramak yerine, sevdiğimiz bir renk seçip kendi dizimizi yazarak durumu lehimize çevirmeyi teklif ediyorum. Mağduriyetimizin giderilememesi nedeni ile kendimizi yazmaya vererek, fantezilerimizle para kazanmayı öneriyorum. Sonrasında kazandıklarımızı en büyük “aşkımız” alışverişte harcayarak gönüllerimize bir şekilde su serpilir diye düşünüyorum.