Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

22 Şubat '10

 
Kategori
Siyaset
 

"Bu süreç ülkeyi faşizme götürür!"...

"Bu süreç ülkeyi faşizme götürür!"...
 

Turgut Kazan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in avukatı...


Türkiye tarihi bir süreçten geçiyor.

Kamuoyuna yansıyan gelişmelerin sonuçları üzerinden yürütülecek tartışmalar gerçeği gölgelemekten öte bir anlam ifade etmeyecektir. Bu ülkede yaşayan herkes şunu bilmelidir ki süregelen çatışmanın altında yatan gerçekliğe ulaşmak için fazlaca bir çabaya gerek yok.

İnsanlık tarihine bakınca kısacık sayılabilecek cumhuriyet tarihinde yaşananlar ‘kral çıplak’ denircesine net bir şekilde ortadadır. Azıcık entelektüel birikime sahip olanlar kuşkusuz Türkiye’nin ABD ile, NATO ile kader birliği ettiğinin farkındadır. Atatürk’ün ölümünden sonra ABD ile yapılan anlaşmalar ve o dönemde kapitalist dünyayı kâbuslara yatıran kominizim korkusu tartışılmaz bir gerçekliktir.

Şimdi sayfalar dolusu ayrıntılara boğulmak ve okuyucucuyu boğmak yerine, tıpkı matematikte karmaşık problemleri sadeleştirerek çözme yöntemi gibi bir yöntem izleyelim. Malum İnönü ile tavan yapan ABD ile yakınlaşmalar, antlaşmalar sadece Türkiye’nin Komünist SSCB ekseninden uzaklaştırmak, Türkiye’yi uzak tutmak amacı güder. Bu süreçte Türkiye üzerine düşeni eksiksiz olarak yerine getirmiştir. Uyguladığı acımasız politikalar tarihin sarı/karanlık sayfalarındadır…

Ulus devletlerin kurulma, yükselme sürecinde yapılan tarihsel yanlışlıklar o gün uluslar arası kapitalist ülkelerden destek bulurken günümüzde ayak bağı olarak öne çıkıyor. Bu başlı başına ‘açılım’ süreçlerinde tartışılması gereken bir konu diye düşünüyorum. Bunu şimdilik geçelim. Geçmişte küresel emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden uygulamalar bu güne gelindiğinde yanlış olarak toplumların karşısına dikiliyor!

Sadeleştirerek yaşananları ifade etmeye çabalıyoruz, yine devam edelim. Cumhuriyet projesi uygulanırken doğal olarak mağdurlarda yaratır. Uygulanan katı laikçi ve anti komünist politikalar biryana; dinsel duyarlılıkları ön planda olan tarikatların, cemaatlerin bir şekilde iktidar gücünü elinde bulunduranların iktidarlarını sürdürmek için oy deposu sayılmaları, uyguladıkları ilkesiz halk dalkavukluğu denilebilecek politikaların yarattığı boşlukta gelişip para ve güç sahibi olmaları sonucu gelinen noktada yaşanan değişimin/darbenin sancılarını yaşıyoruz…

Moda deyimle, askeri vesayetten; doğmaların belirleyici olduğu vesayete doğru pupa yelken koşan, güzide memleketimizin geldiği nokta özgürlükçü demokratik bir Türkiye fotoğrafı vermekten öte nerdeyse faşizan bir görüntüyü gözlere kakıyor.

Son yaşanan yargı depreminde yangından mal kaçırırcasına sürdürülen süreç bu çatışmanın, dönüşümün kanıtı olarak kabul edilmeli. Yani bir zamanlar küresel egemenlerin ortaklaştığı bir zümrenin, grubun, vs. düşman muamelesi görmesi bu yüzdendir.

Yenidünya düzeninde küresel egemenlerin kullandıkları argümanlar hızla değişmektedir. Geçmişte in olan ulus devletler bu gün out olmuştur. Doğal olarak bu dönüşümde biçilen roller değişimi kabullenemeyenler tarafından tepkilere neden oluyor.

“Ergenekon” davasına eklemlenen İlhan Cihaner’in gözaltına alınması yaşanan çatışmayı iyice gündeme taşıdı. Doğrusunu söylemek gerekirse İlhan Cihaner geçmişte hukuk adamı olmanın gereklerini JİTEM soruşturması ile yerine getirmişti.İdil savcısıyken faili meçhul cinayetlerin üzerine gitmesi ile tanınıyor.Hani şu varlığı malum herkes tarafından bilinen ama resmiyette bir türlü kabul edilemeyen yapı..

İlhan Cihaner’in yürüttüğü soruşturma üzerine başına gelenler bir bakıma yazımızın başlangıcında söz ettiğimiz çatışmanın toplumun dikkatini/duyarlılığını öne çıkardı.

Cemaat soruşturması yürüten Cihaner’in elinden dosyası/davası Erzurum Özel Yetkili Baş Savcısı tarafından alınmak isteniyor. Cihaner direnince adliye bahçesine çardak yaptırdı diye soruşturma açılıyor. Soruşturmada imzası olduğu savlanan belediye görevlisi imzaya sahip çıkmıyor vs… Süreç nihayet isimsiz bir ihbar mektubuna dayandırılarak Cihaner’in soruşturması/davası “silahlı örgüt” davasına dönüştürülüp Erzurum’a alınıyor. Cihaner’in Avukatı Turgut Kazan ilginç bir noktaya temas ediyor. Erzincan’da Cihaner’in açtığı davanın aksine daha çok hapis cezaları ile yargılanacaklarını bilmelerine rağmen davanın sanıkları Erzurum’a alınmasını “Müjde, Erzurum’a gideceğiz”diye sevinçle karşılıyorlar.

Prof. Dr. Turgut Kazan, BirGün gazetesinde 21 Şubat’ta yayımlanan söyleşide sürecin önüne geçilmezse “yeniden faşizan bir tehlike yaşanacağına” kesin olarak ifade ediyor.12 Mart, 12 Eylül dönemlerini yaşamış bir hukukçu olan Kazan’ın “Bu süreç ülkeyi faşizme götürür!, Çünkü demokrasi türküleri ile yaşanacak bir sürece girilecek, ama aslında o zaman demokrasi mücadelesi vermenin mümkünatı kalmayacaktır, çünkü kendi yerleştirdikleri sistem demokrasi sayılacaktır.Sonuç itibarı ile başkanın adamları her yere hakim olacak ve hiç kimse bir şey söyleyemez hale gelecektir.Çünkü bugün de örnekleri olduğu gibi karşı gelenin başı hemen ezilecektir.” diyor.

Yaşanan süreçte destek babında yer alan medya, liberaller; ikinci cumhuriyetçiler neredeyse kına yakarken, diğer taraftan biz kalem erbapları gibi gerçekten özgür, eşitlikçi ve demokratik bir Türkiye düşleri kuranlar düş kırıklığı yaşıyorlar.

Bugün yaşananların ışığında HSYK’nın verdiği karar üzerinden yürütülen tartışmalar hukukçuların televizyon, televizyon gezerek lehinde veya aleyhinde konuşmalarından geçilmiyor.

TÜSİAD “Aman aranızda anlaşın, bu kavgayı büyütmeyin!” dercesine açıklamalar yapıyor.

Hükümet cephesi işi anayasa değişikliğine getiriyor. Bu gün Başbakan giderayak “Referanduma gitmeye çalıştıkları.”mealinde açıklama yaptı…

Herkesin dilinde bir demokrasi türküsü lakin lider sultasından, anti demokratik siyasi partiler yasasından, seçim yasasından söz edenlerin sesi pek duyulmuyor.

Tekel işçilerinin özlük hakları için verdiği mücadele 69 gündür sürüyor. Hafta sonu Türkiye’nin dört bir yanından gelen emekçiler Ankara da buluştular. Tekel işçilerine destek verdiler. Sanatçılar tekel emekçileri ile birlikte yürüdüler. Şarkıcı, türkücü oyuncu vb’de Başbakan’ın sofrasında kahvaltıda buluştular.

Bu arada sanal ortamda kaset savaşları son hızla devam ediyor. Bu yazımda konu ettiğim üzere kısa cumhuriyet tarihinde uygulanan politikalar/ politikasızlıklar sonucu bir zamanlar mağdur olanların iktidar gücünü ellerinden kaybetmemek için yürüttükleri uzun erimli oyunun neredeyse son sahnelerini perdeliyorlar. Ortaya çıkan gürültü/patırtı sürecin daha çok sancılara gebe olduğunun da işareti sayılamalıdır. Yoksa yaşanan süreçten liboş/yandaş dalkavukluğunun öne sürdüğü gibi daha demokratik bir Türkiye fotoğrafı ortaya çıkmaz.

İktidarın referandum süresini azaltması uygulanan senaryonun bir parçası olarak değerlendirilmeli. Artık yeterince medyaları, arkasında destek sunan günümüzün sivil toplum örgütü cemaatleri, Atlantik ötesi desteklerinin yanında yandaş holdingleri, bankaları var. Kendilerini güçlü ve muktedir görüyorlar. En önemlisi neredeyse medyanın tamamında örtülü/açık sınırsız destek sunan kalemşörler toplumun belleğini sürece uygun hazırlamak için canla başla çalışıyorlar.

Hukuk adamlığı konusunda saygımı kazanan İlhan Cihaner üzerinden yürütülen kavganın taraflarının tek dertlerinin demokrasi olamadığını, ülke tarihine bakınca iktidarların hukuku, yargıyı nasıl çıkarlarına göre kullandıklarını anlamak için başta da söylediğim gibi fazlaca entelektüel bir birikime gerek yok. Turgut Kazan’ın deyiminden yola çıkarsak; liderler ve adamlarının “demokrasi”si perdelenmeye devam edecek. Özetle bir kuşak daha gerçekten demokratik ve özgür bir şafağa uyanamayacak!

Necati TÜFEKCİ 22 Şubat 2010 ANKARA

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara