Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

04 Ekim '13

 
Kategori
Dünya
 

'Büyük Kürdistan' Batılıların ekonomik krizleri nedeniyle hayal mi oldu? (1)

'Büyük Kürdistan' Batılıların ekonomik krizleri nedeniyle hayal mi oldu? (1)
 

Büyük devletlerin küçük hesapları elli, büyük hesapları ikiyüzelli yıllık sürece yayılmaktadır.


İsrail Devleti, nasıl ki Yahudiler'in çıkarı için kurulmadıysa, Olası bir 'Kürdistan Devleti'de öncelikle Kürtler'in çıkarları için kurulmayacaktır. Gizli “Sykes-Picot Antlaşması'na (1)  adını verenlerden Sykes’in “Aşiret Mektepleri” (2) hakkındaki görüşleri bizde fazlaca bilinmez. Konuyu açmak adına İngiliz diplomatı dinleyelim. Bakalım Osmanlının Ortadoğu politikası için neler anlatmaktadır?

*

Büyük Kürdistan” Devleti mümkün müdür?

İngiliz, Fransız ve Rusların, I.Dünya Savaşı sonrasında özellikle Osmanlı İmparatorluğu’na ait Orta Doğu bölgesindeki topraklarının paylaşımının gizli belgesi olan Sykes-Picot Antlaşması’nın İngiliz mimarlarından olan Mark Sykes, 2.Abdülhamid Han döneminde Başkent İstanbul’da İngiliz Ataşeliğinde görevlidir.

Bir asker ve diplomat olan Mark Sykes, Aşiret Mekteplerini ve Sultan Abdülhamid’in Aşiret Mektebi’nde şekillenen vizyonunu bakınız nasıl anlatmaktadır.

-“...Öğleden sonra Osmanlı İmparatorluğunun en büyük girişimi olan bir eğitim kurumuna, Aşiret Okuluna götürüldük. Bu okul, önemini öğreniminin fevkalade mükemmel olduğundan veya öğretmenlerinin çok yetenekli olduğundan değil, kurulmasını gerektiren fikirden ve öğrencilerinin önemli bir kısmını teşkil eden çocukların gelmiş oldukları çevreden alıyordu.

Aşiret Okulu, şimdiki Padişah [Abdülhamid] tarafından, patriarkal [ataerkil] usullerle yönetilen Kürt ve Arap aşiretlerinin mümtaz [seçkin] Ağa ve Şeyh oğullarını eğitmek maksadıyla kuruldu. Fikrin cüretkârlığı ve uzun vadeli hedefi, herhangi bir Türk’e atfedilen alışılmışın ötesinde bir devlet adamlığı göstergesidir.

Aşiret Okulu yalnız Doğu Anadolu ve Irak’taki aşiretlerden değil, Libya (Trablusgarb), Yemen ve Suriye’den de öğrencileri barındırmaktadır. Bu çocuklar çöllerinden, ücra yerlerdeki köylerinden gelip 6 yıl içinde okuma yazmanın yanında dünyayı tanıyan bireyler olarak yetişirler...”(3)

Peki okulu ve öğrencileri nasıl bulmuştur Mark Sykes? Bunu da isterseniz kendi kaleminden okuyalım:

-“...Çocuklar herhangi bir okulun gurur duyacağı çocuklardı; temiz pak giyinmişlerdi, bakışları zeki ve çehreleri farklıydı ama bağımsız davranışları birbirine benziyordu. (…) Korkusuz ve yabanıldılar ama dış dünyanın bilgisi ve sağduyusu ile teçhiz edilmişlerdi. (…) Doğu için ümit ışığı vardır ve bu ümit ışığı Batı tarzı pabuçlar giymede ve yerli Hıristiyanların kötü davranışlarını benimsemede değil, fakat kendi millî varlığının şuuruna varacak güce ve kişiliğe sahip olacak kadar bilgiyle donanmış bu cesur, yabanî ve yiğit kavimlerin kendilerinde olacaktır. (…) Belçikalı, Fransız veya İtalyan çocuklarından ne daha iyi, ne de daha kötüydüler. Neler öğrendiklerini bir tarafa bırakalım, ha önce de söylediğim gibi bu çocuklar burada kendi bireysel kimliklerini kazanıyordu.”(4)

Mark Sykes, Arap çocukların zekâ ve çalışmaya hazır olmalarından etkilenmiştir, Kürt çocukların ise yaratıcı yetenekleri bakımından arkadaşlarından üstün olduklarını gözlemlemiştir.

Abdülhamid’in rüyalarından biriydi Aşiret Mektebi. Ayrılıkçı ve milliyetçi eğilimlerin Müslüman teb’aya da bulaştığı bir dönemde ülkenin geleceğini bir arada tutacak bir çimento olarak düşünülmüştü bu okul. Din (İslamiyet) ortak paydası altında birleştirecekti Kürtlerden Arnavutlara kadar Müslümanları. (5)

...

“Aşiret Mektepleri’nin gerçeği...

“...Bu okulda okumuş bir aşiret reisinin oğlunun ağzından okulun özelliklerini içeriden yansıtmaya çalışacağım. Göreceğiz ki Aşiret Mektepleri aslında gelecekte düşünülen ‘Küçük Osmanlı Devleti’nin bir tür pilot projesiydi. Sadece Kürtlerin değil, belli başlı Müslüman milletlerin çocuklarının erkenden ortak bir bilince kavuşturması projesidir. Haydarani aşireti reisinin oğlu anlatıyor:

Bu mektebe Kürt aşiret reislerinden başka, Arabistan’nın, Suriye, Irak, Ürdün, Yemen, Hicaz, Trablusgarp ve Cava gibi yerlerdeki Arap ve Müslüman aşiret reislerinin çocukları getirilmişti. Gelen bu Arap çocuklarının hemen hiçbiri Türkçe bilmezdi. Mektepte yedi sekiz ayda Türkçe konuşmayı mükemmel (en) öğrenirlerdi… İkiyüz mevcudun yarısından fazlası Kürt, mütebakisi Arap ve birkaçı da Çerkeş, Arnavut çocukları idi. Bilahare Arnavutları çıkardılar...” (6)

“...Mektep çok muntazamdı Her türlü tesisler ve tedris vasıtaları mükemmeldi. Yatakhane ve yemekhaneleri çok muntazamdı. Her gün sabah kahvaltısı, öğle ve akşam yemekleri verilirdi. Mektep üniformasının kolları kadifeli ve kapalı yakasında  “Aşiret Mekteb-i Hümayunu Talebeleri” kelimeleri işlenmişti.

Tahsili beş sene idi. İki senede bir, gidip gelme yol masrafları devlet tarafından verilmek suretiyle memleketimize sıla’ya gitmemize müsaade edilir ve bu gidişte mutlaka yanımıza mürebbi durumunda bir zabit terfik edilirdi. Derslerden başka, talim ve jimnastik de vardı. Cuma vesair tatil günleri, onar kişilik postalar ve yanımızda bir postabaşı bulunduğu halde izinli çıkar, Mahmutpaşa ve Aksaray kahvelerine yahut Ihlamur mesiresine gider ve akşamları mektebe dönerdik. Mektep tabii parasızdı. Yatar kalkar, yer içer, belirli zamanlarda üst baş da alırdık. Gündeliğimiz iki kuruştu. Ayda altmış kuruş eder ve her ihtiyacımıza fazlasiyle yeter, artardı.

Ramazanlarda, ilk defa Yıldız Sarayı'na iftara davet edilirdik. İftar bittikten sonra. Padişah ta balkona çıkar, şöyle bir görünüp, “Nasılsınız evlatlarım?” diye hatırımızı sorar, biz de edilen tenbih gereğince, ayağa kalkarak hep bir ağızdan üç defa “Padişahım çok yaşa!” diye bağırırdık. Saraydan ayrılırken de birer altın lira ihsan ederlerdi.

Bayram günlerinde ve bilhassa Sürre Alaylarına yeni elbiselerimizle katılır, saf saf dizilir. Padişahı selamlardık. Bayramlarda mektebe, saraydan gelen kuzular, yedi kişiye bir tane olmak üzere soframıza konurdu..” (7)

...

İlk Kürtçe gazete Abdülhamid döneminde yayınlandı

İlk Kürt gazetesi olan Kürdistan Bedirhaniler tarafından çıkarılıyordu. Bu Kurmanci/Türkçe gazetenin (1898-1902) amacı, sultanın dikkatini Kürtlere çekmekti. Gazetenin kurucusu ve editörü olan Mikdat Midhat Bedirhan birkaç makalede, Sultan Abdülhamid’e açık mektuplar yayınladı. (8)

...

Hamidiye Alayları ve“Kürtlerin Babası” Sultan II. Abdülhamid

Devlet ve Siyaset boyutuna geçmeden konunun açılması adına “Hamidiye Alayları”ndan bahsetmemiz gerekmektedir.

Sultan II. Abdülhamid anlatmaktadır;

-“...Rusya ile harp vukuunda, disiplinli bir şekilde yetiştirilen bu Kürt alayları, bize çok büyük hizmetlerde bulunabilirler. Ayrıca orduda öğrenecekleri “itaat” fikri, kendileri içinde faydalı olacaktır… Kürt ağalarının bazılarının çocuklarını, İstanbul’a getirip memuriyete yerleştirdiğim için tenkit edildiğimi biliyorum. Senelerdir Hıristiyan Ermeniler nazır (bakan) mevkilerini işgal etmişlerdir. Bundan sonra da kendi dinimizden olan Kürtleri kendimize yaklaştırmakta ne gibi bir zarar olabilir?” (9)

*

Hamidiye Alayları

“...olumsuz tezlerine karşılık Prof. Robert Olson’un bir tespitini aktarmak istiyorum. Robert Olson’a göre, tam tersine, Hamidiye Alayları’nın Kürt halkının ekonomik ve kültürel kalkınmasına ciddi katkıları olmuştur. Nitekim tezini şöyle temellendirir Prof. Olson:

-“Sorulması gereken soru şudur: Eğer Hamidiye (Alayları) hiç kurulmamış olsaydı, Kürt milliyetçiliği, Birinci Dünya Savaşı’nın eşiğinde daha güçlü olabilir miydi? Kürt milliyetçi tarihçiler ve Marksist tarihçiler daha güçlü olabileceğini iddia etmektedirler. Fakat benim göstermeye çalıştığım, bunun doğru olmadığıdır. Hamidiye dönemi, yükselmekte olan Kürt milliyetçiğinin evriminde gerekli bir fasıla olarak, bu evrimin üçüncü evresini belirlemiştir. Bu dönem, Sünni Kürtler arasında dayanışma duygularına katkıda bulunmuş, Hamidiye Alayları, pek çok Kürt’e askeri teknoloji ile donanım bilgisi ve bunları kullanabilmek kabiliyeti sağlamıştır. (10)

Bu satırlar Kürtler tarafından Sultan II. Abdülhamid’e neden “Kürtlerin Babası” denildiğini yeterince gösteriyor olmalıdır. (11)

 

Kürt modernleşmesi

“Bölgedeki ‘emirlik’lerin daha küçük reisliklere dönüşmesinde, yani bir bakıma feodalitenin çözülmeye başlamasında kritik rol oynayan Hamidiye Alayları, yerel güç dengelerini alt üst etmişti. Hükümet tarafından Hamidiye’ye bağlı olan ve olmayan aşiretler Arasında fark gözetiliyor, bu da o vakte dek başlarına buyruk yaşamış Kürt aşiretlerini bir şekilde merkezi devletle ilişki kurmaya zorluyordu. Böylece Kürt modernleşmesini, geleneksel görünen bir formülle hızlandırıyor, gelenek ile modernliğin kaynaşmasını sağlıyordu..."

Dr. Janet Klein’in sözleriyle.

-“Hamidiye Alayları Kürt, Ermeni ve daha genelde Osmanlı tarihlerinin pek çok bölümünde önemli bir rol oynamıştır. Yerel güç yapısının ve devlet, aşiretler, öbür aşiretler, köylüler ve diğer katılanlar arasındaki ilişkileri etkileyen değişimlere eşlik eden dönüşümde anlamlı bir oyuncu olmuştu. Nihayet bugüne kadar gelen devlet-aşiret ilişkilerine dair bir miras bırakmıştır.”(12)

Devam edecek...

 

www.canmehmet.com

Resim; http://idealimforum.blogcu.com/uc-devletten-toprak-istedi/8548438 dan alıntıdır.

Kaynaklar;

(1) Aşiret Mektepleri, (Mekteb-i Aşiret-i Hümayun), Sultan II. Abdülhamid tarafından, 21 Eylül 1892 tarihinde açılan okul. Okul kapandıktan sonra aynı binada Kabataş Lisesi eğitime başlamıştır. Aşiretlerin yoğun ve hakim olduğu bölgeleri muhafaza etmek için, bunların reislerinin ve ağalarının çocuklarını, Osmanlı kültürüyle yetiştirerek devlete ve saltanata bağlamak amacıyla açılmıştır. Mektebe ilk olarak Halep, Bağdat, Suriye, Musul, Basra, Diyarbakır, Trablusgarp vilayetlerinden ve Kudüs, Bingazi ile Zur sancaklarından, kabiliyetli ve muteber ailelerin 12 ile 16 yaş arasındanki çocukları alınmıştır.Bunlar, özenle yetiştirildiler ve daha sonraki senelerde sayıları arttırıldı. İki yıllık öğretim programı, beş yıla çıkarılan okulda Kuran-ı Kerim, fıkıh, ilmihal gibi din bilgileri yanında, zamanın fen bilgileri, Fransızca, Türkçe, coğrafya, tarih, edebiyat ve askerî dersler okutuldu. Başlangıçta sadece Arap aşiret reislerinin çocukları alınırken, sonraki yıllarda, okulun prestijinin artması üzerine Kürt ve Arnavut aşiret reislerinin çocukları da kabul edilmeye başlandı. Böylece mektep, bütün aşiretlere hitap eder duruma geldi. Aşiret mektebinden mezun olan çocuklar, Harbiye ve Mülkiye mekteplerine gönderildiler. Arşivler 1906'da çıkan yemeklerle ilgili bir ayaklanmada kapatıldığını yazsa da, politik bir ayaklanma sonucu kapatıldığı sanılmaktadır.” (Vikipedi)

(2) Sykes-Picot antlaşması; I. Dünya Savaşı sırasında, 29 Nisan 1916'da Kut'ül Ammare Kuşatması sonrasında İngiliz kuvvetlerinin Osmanlı 6. Ordusu karşısında bozguna uğramasından 17 gün sonra 16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ve Fransa arasında yapılan (Ruslarda antlaşmada vardır)Türkiye'nin (Savaş sonrasının Ortadoğu’su) Orta Doğu topraklarının paylaşılmasını öngören gizli antlaşmadır. Antlaşma, “İngiliz ve Fransız kabineleri tarafından 1916 Şubatı’nda onaylanmış, ancak koşulları, hatta varlığı gizli tutulmuştur. Ruslar, 1917 devriminden sonra antlaşmadan vazgeçmiş, Lenin tarafından gizli olan bu anlaşma dünya kamuoyuna açıklanmıştır. Bu antlaşma Sevr Antlaşması´nın ön versiyonu olarak bilinmektedir.

Anlaşmaya isimlerini veren İngiliz ve Fransız diplomatlar hakkında kısa bir açıklama;

- İngiliz diplomat Mark Sykes; (1879-1919) 1916 yılında imzalanan anlaşmaya ismini veren İngiliz yazar, diplomat, asker. “Ortadoğu uzmanı” olarak bilinir. Muhafazakâr Parti üyesidir.“Arap Yarımadası´nın kuzeyinde ve Türkiye´nin doğusunda geziler yaparak bölgelerin etnik ve dini yapısını, coğrafi bilgilerini öğrenmiştir.”

- Fransız diplomat Georges-Picot (1870 - 1951) Osmanlı İmparatorluğu'nun (Savaş sonrasının Ortadoğu’su) Orta Doğu topraklarının paylaşılmasını öngören gizli antlaşmaya isim veren Fransız diplomattır. (Fransa eski Cumhurbaşkanı Valery Giscard d'Estaing'in büyük amcasıdır)

(3-4-5-6) Abdülhamid’in KURTLARLA DANSI  (1-2) Mustafa Armağan

(7) Hasan Sıdık Hayderâni, “Aşiret Mektebi ve Aşiret Alayları”, Yakın Tarihimiz, cilt 2, İstanbul 1962-1963, s. 147-148. (Abdülhamid’in Kurtlarla dansı, 1-2 Mustafa Armağan

(8) Hakan Özoğlu, Osmanlı Devleti ve Kürt Milliyetçiliği [Kurdish Notables and the Ottoman State. SUNY Press, 2004], Çevirenler: Nilay ÖzokGündoğan ve Azat Zana Gündoğan, İstanbul 2005, Kitap Yayınevi, s. 50.(Abdülhamid’in Kurtlarla dansı, 1-2 Mustafa Armağan, dip not)

(9) Sultan Abdülhamit, Siyasi Hatıratım, İstanbul 1999, Dergâh Yayınları, s. 52. (Abdülhamid’in Kurtlarla dansı, 1-2 Mustafa Armağan, dip not)

(10) Robert Olson, Kürt Milliyetçiliğinin Kaynakları ve Şeyh Said İsyanı, 1880-1925, Çeviren: Bülent Peker ve Nevzat Kıraç, Ankara 1992, Öz-Ge Yayınları, s. 36-37. (Abdülhamid’in Kurtlarla dansı, 1-2 Mustafa Armağan, dip not)

(11) Abdülhamid’in Kurtlarla dansı, 1-2 Mustafa Armağan

(12) Janet Klein, “Power in the Periphery: The Hamidiye Light Cavalry and the Struggle Over Ottoman Kürdistan, 1890-1914”, Kasım 2002’de Princeton Üniversitesi’ne sunulan doktora tezi, s. 347. (Abdülhamid’in Kurtlarla dansı, 1-2 Mustafa Armağan, dip not)

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara