- Kategori
- Gönüllülük
"Devrimci Gençlik Köprüsü" Anılarım -1-

Kampanya günleri...
SUNUŞ
“1969 yazı” İstanbul boğazına köprü tartışmaları arasında Hakkâri’ye giden üniversite öğrencilerince Zap suyuna yapılan bir köprüye tanıklık etti. Köprü önceleri ve yapım aşamasında -Şemsi Belli’nin şiirinden de hareketle- “Anayaso Köprüsü” olarak
İstanbul Boğazına köprü tartışmaları başladığında, Milliyet Gazetesi’nde Hasan Pulur’un köşesinde yayımlamış olduğu “Anayaso” şiiri ve Zap suyundan gelen haberler, fotoğraflar, yöre köylülerinin hastalarını geçit vermeyen Zap suyundan karşıya geçirip doktora yetiştirememeleri, Zap üzerinde gerili bir tele asılı vargel ile karşıya geçme mücadeleleri, bu arada ölümle sonuçlanan suya düşmeler... 68 ruhuyla birlikte Boğaz Köprüsüne karşı Zap Suyu üzerine bir köprü yapılması fikrini getirdi gündeme.
ANAYASO
Gul, gurban olduğum Hökümet Baba!
Baa bir alfabe veremez miydin?
Gara dağlar gar altında galanda
Ben gülmezem
Dil bilmezem
Şavata'dan Hakkâri’ye yol bilmezem
Gurban olam, çaresi ne, hooy babooov?
Bebek yanir, bebek hasda, bebek ataş içinde
Ben fakiro,
Ben hakiro
Dohdor ilaç, çarşı bazar tam - takiro
Gurban olam bu ne işdir hooy babooov!
Çoçiğ ağliir, çoçiğ öliir, geçit vermiy Zap suyu
Parasizo,
Çaresizo
Ben halsizo, ben dilsizo, şeher uzah, yolsizo
Bu ne haldır, bu ne iştir hooy babooov!
Gara dağda, gar altında ufağ ufağ mezerler
Yeddi ceset hetim hetim Zap Suyunda yüzerler
Hökümata arz eylesem azarlar
Ben ketimo
Ben hetimo
Ben ne biçim vatandaşım hooy babooov?
Şavata’dan Angara'ya ses getmiir
Biz getmeğe guvvatımız hiç yetmiir
Malımız yoh
Yolumuz yoh
Angara'ya ses verecek dilimiz yoh
Ganadımız, golumuz yoh
Bu ne biçim memlekettir hooy babooov?
Yerin, yurdun adresesin bilmirem
Angara'da: Anayasso!
Ellerinden öpiy Hasso
Yap bize de iltimaso
Bu işin mümkini yoh mi hooy baboov?
Şemsi Belli
Çiçeği burnunda bir 68
Köprü kampanyası başladığında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nde üçüncü senemdi. Zap’a gitmek, çorbaya alın terimden karınca kararınca biraz tuz katmak için düşünmeksizin gönüllü olmam salt bir
Devlet memuru bir baba kıt kanaat maaşıyla ailesinin geçimini sağlamaya çalışırken, harçlığını 6 yaşında Muratlı pazarında yerlerde sürüklediği bir toprak testiyle pazarcılara bardağı beş kuruşa su satarak çıkaran bir çocuktum. Okuma yaşamım parça buçuk işlerle haşır neşir, üniversiteye gelinceye dek akla gelecek gelmeyecek türlü çeşitli onlarca işe girip çıkarak sürdü. Ortaokulu bitirdiğimde babam eğer liseye devam edeceksem kendi başımın çaresine bakmam gerektiğini söyledi ki, benim dışımda okuyan iki kardeşimin ve sırada bekleyen bir üçüncünün daha olmasından ötürü haklıydı.
Bir sene okula ara verdim ancak baktım ki garsonluk yaparak, maçlarda çiklet satarak, tuğla ocağında çalışarak vb. düze çıkmak mümkün değil, tek çare okumak. Tekirdağ Namık Kemal Lisesine kayıt oldum. Bu arada henüz ortaokul sıralarında bir sürü klasiği yutarcasına ve büyük bir hevesle okumuşum. Okumayı ve yazmayı seviyorum. Okuldaki kompozisyon yarışmalarında ya birincilik ya da ikincilik ödülü benim. O yetmiyor, sınıf gazetesi, okul gazetesi ve “Le Miroir” adlı Fransızca bir gazete çıkarıyorum, yani duvar gazeteleri.
Bu üç gazetenin yazılarını, şiirlerini, denemelerini yazıyorum, çarpık çurpuk çizgilerimle çocuksu karikatürler çiziyorum. Yaşamın gerçekleri üzerine düşündüklerim –daha doğrusu yaşadıklarım- sosyal sorunlar üzerinde yoğunlaşmam sonucunu doğurmuş. Bir gün coğrafya öğretmeni Sabiha Hanım bahçede yanıma gelip “Sende YÖN dergisi varmış, bana da verir misin okuyayım” diyor. Oysa ben öyle bir dergi bilmiyorum.
Bir kaç gün sonra Edebiyat öğretmenim Nevzat Nami Aygüven ve Felsefe öğretmenim Mehmet Çamoğlu beni bir kenara çekerek uyarıyorlar. “Dikkatli ol, öğretmenler odasında bazı öğretmenler senin komünist olduğunu konuşuyorlar!” Ben henüz komünizmle, sosy
O günlerde okul duvar gazetesine bir şiir yazıp koymuşum, acemice ama içten duygularla... Şöyle bir şeydi (Tamamını anımsamıyorum, ne yazık!): “Kapkaranlıklarda bir Anadolu / Tok açın h
Üniversiteye başladığımın ikinci yılı dünyada 68 olayları patladı ve o ruh en kısa sürede Türkiye’de de üniversite
İşte bu koşullarda Milliyet Gazetesi Zap Suyuna Köprü kampanyasını başlattığında zaten hazırdım koşmaya, bir de o günlerde Doğu’nun yapısal sorunlarına ilişkin tartışmalar var. Feod
Zap’a gittik, köprü yapımında çalıştık, köprüden sorumlu hoca Prof. Tayyar Tayar’ın köprü yapımını aksatacağı endişesiyle bizim araştırma/g
Hakkâri’ye giderken sonradan yaşananların çoğunu unuturum diye –bir de yazma sevdam var ya!- bir günlük tutmaya başlamıştım. Yüksekova ziyaretine dek tuttuğum günlüğü, o günden sonra kamp koşullarından ötürü yazacak zaman bulmakta zorlandığımdan tutmayı bıraktım ne yazık... Geçen sene “Devrimci Gençlik Köprüsü” belgeselini izledikten sonra, arayıp taradım ve buldum o günlüğü. Dahası, orada çektiğim bazı fotoğrafları. Geçtiğimiz günlerde eşim “Bu notlar seninle birlikte yok olup gidecek. O günlere ışık tutan, o günün heyecanını, duygularını yansıtan, 68 heyecanını ete kemiğe büründürmüş notlar bunlar. Bunları internet üzerinde yayınlasana” deyince...
Şimdi moda deyim “naif” ya, ben Türkçesiyle şöyle diyeyim; 22 yaşında, yaşadıklarının anlamını bilimsel kitaplardan da okuyarak çözmeye başladığı günlerde yeni bir dünyanın umuduyla yanıp tutuşan, çocukluğundan beri düşlerinde kurguladığı bir dünya için yükselen 68 ruhuna göbekten bağlı bir çocuk tarafından acemice ama coşkuyla, içtenlikle ve yürekten gelen duygularla tutulmuş bir günlük.
Uzunluğundan ötürü sanırım her gün birer ikişer sayfa olmak üzere arka arkaya beş altı günde yayımlamak en uygunu. Yarın birinci bölüm...