- Kategori
- Güncel
“Fiyaskobirlik”!
Siyaset; aynı zamanda toplumsal ve ekonomik yaşamda ortaya konan tercihlerin haritasıdır.
Örneğin sağ iktidarlar çıkardıkları yasalarla, aldıkları ekonomik kararlarla egemen sermayenin çıkarlarına hizmet etmeyi gerekli görürler.
Bu kararlarda işçiler, işsizler, köylüler, gençlik, kadınlar, kamu emekçileri sadece birer ekonomik gösterge rolündedirler.
Bu tip iktidarların her yeni kararı, bir önceki kemerin daha da daralması anlamına gelir.
İşbirlikçi medya-sermaye-siyasi iktidar üçlüsü, iktidarlarca hazırlanan her türden “kazığı” kadife bir kılıfla halkın gözünde meşru hale getirmeyi başarırlar.
Karadeniz halkının biricik gelir kaynağı fındıkta da benzer bir süreç içindeyiz.
IMF ve Dünya Bankası bizim gibi ülkelerde tarıma verilen devlet desteğinin azaltılıp, nihayet tamamen kaldırılması yönünde 30 yıl önce alınan “derin kararları” her iktidara sistemli şekilde uygulatmıştır.
Bu politikalar sonucu, Türkiye’de zamanında devlet eliyle örgütlendirilen ve ekonomide söz sahibi birer güç haline gelen 17 büyük tarımsal birlik, dünyada örneğine az rastlanır şekilde yapılan müdahalelerle piyasanın dışına itildiler.
Zaten devlet örgütlenmesini model alan ve hantal yapılarıyla “kit” gibi işlevler üstlenen bu birliklerin, uygulanan IMF ve Dünya Bankası politikalarına karşı etkili re-organizasyona gidebilmeleri, üyelerinin gücünü siyasete taşıyabilmeleri mümkün olamadı.
Siyasi iktidarların ve politikacıların müdahaleleriyle bu birliklerde oluşturulan “yandaş yönetim”ler de, hükümetin çizdiği siyasi projeyle mücadele etmemeyi tercih ettiler.
Binlerce fındık üreticisinin umudu olması gereken Fiskobirlik’te de aynı süreç yaşanıyor.
Fiskobirlik devlet eliyle faaliyete başladığı 1938 yılından bu yana, devletin fındık üreticisini desteklemek için aldığı kararların “taşeronu” olarak varlığını sürdürmüş.
Hiçbir zaman öz kaynaklarını geliştirmeyi, kurumlaşmayı düşünmemiş.
Üyelerinin çıkarları, karar ve talepleri hiçbir zaman hükümetlerin talimatının önüne geçememiş.
Birlik çalışanları liyakat ve teknik ihtiyaca göre değil, çoğunlukla iktidarların ve siyasi partilerin öneri ve emirleriyle işe alınmış.
Fiskobirlik, bunca yıl Türkiye ve dünya ekonomisini bilen, akademik çalışmalarıyla fındık tarımına yön verebilen bir teknokrat ekibine de sahip olamamış.
Devletin hastalıklı bürokratik modeli bu kuruluşta da olduğu gibi uygulanmış.
Üreticinin hücrelerine kadar geniş bir örgütlenme alanına, çok sayıda alım yeri ve depoya sahip bu kooperatif birliğinin, IMF ve Dünya Bankası’nın AKP eliyle ortaya konan tasfiye politikalarına direnç gösterememesinin ardında işte bu hantallığı yatıyor.
Fiskobirlik normal kooperatiflerde olduğu gibi gücünü üyelerinden almamanın bedelini ödüyor bugün.
Onun için kendisine Fiskobirlik değil “Fiyaskobirlik” adı yakıştırılıyor.
Medyada çıkan “piyasaya gireriz, fiyatları yükseltiriz” sözleri alaya alınıyor.
En son AKP eliyle yürütülen projelerle fındığın geleceğini iyice ipotek altına almaya çalışan “tüccar-faiz-borç” canavarına karşı bir “kağıttan kaplan” görüntüsü oluşturuyor.
Artık üye olsun olmasın her fındık üreticisinin bu yokoluş sürecini görmesi, şimdiye kadar “devlet dairesi“ muamelesi yaptıkları Fiskobirlik’e sahip çıkmalarından başka seçenek görünmüyor.
400 binlere çıkması gereken üye sayısını ancak 65 binlerde tutabilen Fiskobirlik, acilen yeniden yapılandırılmalıdır.
Genel müdürünün yaptığı açıklamayla “Fiskobirlik’in 2006 yılından 50 milyon, 2008 yılından 8 milyon, Şekerbank’a 42 milyon ve çeşitli şirketler ile çalışanlara 32 milyon olmak üzere toplamda piyasaya 132 milyon lira borcu” olması çok önemli değil.
Çünkü kooperatifine güvenen ve yenileriyle büyüyecek bir Fiskobirlik’in üyeleri için bu rakam büyük bir borcu ifade etmiyor.
Yeter ki Fiskobirlik’in üzerindeki her türden siyasi vesayet kalksın ve demokratik kanalları inşa edilsin.
Çünkü Karadeniz halkı inandığını gerçekleştirebilecek enerjiye ve dinamiğe sahiptir.