Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

08 Ocak '10

 
Kategori
Spor
 

"Galatasaray'ın iyi halden beraatine..."

"Galatasaray'ın iyi halden beraatine..."
 

Cemal Nalga Skandalı 18 Kasım 2009 günü ortaya çıktı. Son yıllarda yapılmış en büyük sahtekârlıktı. Spor kamuoyu olaya hemen tepkisini gösterdi.

Skandalın merkezindeki kulüp Galatasaray’ın içinden de özellikle eski başkanlar düzeyinde olay tartışıldı. Sorumluların en ağır şekilde cezalandırılması talep edildi.

Faruk Süren sıcağı sıcağına şöyle bir açıklama yaptı.

“Bunun adı rezalettir. Bu olayın Divan Kurulu’na taşınması gerekir. Galatasaray’ın tarihinde böyle bir sahtekârlık yok. Demek ki yöneticilerimiz işe aldıkları profesyonellere Galatasaray terbiyesini anlatamamışlar. Hafifçe geçiştirilecek bir olay değil bu”

Diğer başkanlar daha az tepki göstermedi.

Bu sürecin içinde kısa sürede cezalar açıklandı. Galatasaray’ın küme düşmesine neden olabilecek eksi puanlar eklendi. Galatasaray son sıraya düştü. Forma skandalına karışan basketbolculara, teknik ve idari yönetime de hak mahrumiyetleri verildi.

Spor kamuoyu ilgililerin konuya yaklaşımını doğru buldular ve olayın üzerine daha fazla gitmediler.

Galatasaray Basketbol takımı da cezayı kabullenerek çok soylu bir direnç göstererek kalan bütün maçlarını kazanarak lige tutunma mücadelesine başladı.

Açıkçası bu satırların yazarının da sempatisini kazanan, son Beşiktaş karşılaşmasında Galatasaray’ın kazanmasını isteyen bir desteğe de dönüştü. Çünkü üç büyük kulübün olmadığı bir rekabetin herhangi zevki olmuyordu.

Ancak iki şeyi birbirine karıştırmamak gerekiyordu.

Oyunun içinde olan her yapıtaşı kurallara uymalı; ona göre bu mücadelenin içinde olmalıydı. Ayrıcalık, kayırma, öncelik tanıma, birini diğerinin önüne koyma gibi rekabeti ortadan kaldıran uygulamalar olmamalıydı.

Önceki gün hakemlerle ilgili yazımda altını çizmeye çalışmıştım. Bu sene hakemlerin daha az konuşuluyor olması Sn. Oğuz Sarvan’ın söylediği gibi hakemlerin daha az hata yaptığından değil, ilgililerin hakemsiz oynamayı öğrenmeye çalışmalarından kaynaklanıyordu.

Bu aynı zamanda rekabeti daha zevkli hale getirmenin ve herkesin içine sinen bir mücadelenin de önemli yapıtaşıydı.

Bir sezonda rakibi olan diğer üç takımın toplam kullandığı penaltı atışından daha fazla penaltı kazanarak şampiyonluğa ulaşmak o takımın taraftarını bile rahatsız eder hale getirmişti.

Evet…

Her şey bitti derken, meğer Cemal Nalga Skandalı’nda tahkim süreci devam ediyormuş. Dün bununla ilgili kararları dinledik. Bütün cezalar ve tabii ki kulübe verilen yaptırım kararları yumuşatılmış, hatta ortadan kaldırılmıştı.

Disiplin Kurulunun verdiği cezaları, tahkim yumuşatmıştı.

Aslında tahkimin kararlarını etkileyen şeyin Galatasaray’ın herkesin sempatisini kazanmış mücadelesi olduğuna kuşku duymamak gerek.

Bu bir iyi hal durumudur.

Ancak bu kararlar spor kamuoyunu rahatsız edecektir. Üstelik tam da buna benzer durumlarda sıkça dile getirilen “fırsat kaçırılma” hissi ve düşüncesi yaratılarak.

Disiplin Kurulu hangi maddelere, teamüllere, mevzuata ve faydaya dayanarak bu kararları almıştır?

Aynı mevzuata bağlı tahkim yine hangi kriterlere bağlı kalarak bu kararları ortadan kaldırmıştır?

Yorum farkı nereden kaynaklanmaktadır?

Eğer bir takım kararlar takımların lehine olmak üzere zaman içinde yumuşatılabiliyorsa her takıma bu zaman tanınarak ve direkt olarak tahkime giderek bu hakkı kullanmaya sahip olmalı mıdır?

Örneğin bu sene Fenerbahçe Ülker takımı çok ciddi bir taraftar sıkıntısı yaşamaktadır ve bunun başlıca sebebi geçen sene oynanan maç sonrasında yaşanan olaylar sonrasında aldığı cezaların etkisidir.

Fenerbahçe benzer cezayı suçlularını kulüp olarak ortaya çıkarmasına rağmen futbolda da almıştır ve ceza indirime gitmemiştir.

Kuşkusuz burada Galatasaray’a ayrı, Fenerbahçe’ye farklı davranış ve uygulamalar yapılıyor demek istemiyorum. Böyle algılanırsa da yazı vermek istediği mesajı iletememiş olur.

Standardı olan yaşam kalite getirir.

Kalite, peşinden istikrarı ve insanların sahip olmaktan mutluluk duyacakları doğru ürünü yaratır.

O ürünün bir piyasası, pazarı ve değeri olur.

Değer arttıkça da bunu paylaşan insanların vizyonu gelişir, bakış açıları farklılaşır.

Taraftar bile şekil değiştirerek holigan olmaktan kurtulur.

Sorumluların bu bilinçle hareket edemediklerini görüyoruz. Kurumlara, kişilere bağlı bir standartla yaşamaya devam ediyoruz. Temel yanış atılınca da gerisi de gelmiyor işte.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara