Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '22

 
Kategori
Güncel
 

‘Gelinlik’ İçinde ‘Gelin’cik

AYIŞIĞI; yaz sıcağında kavrulan geceyi sanki üşütmek, dondurmak için ona kar kostümü giydirmişti. Ailesinin küçük Meryem’i zorla içine sokmaya çalıştığı “gelinlik” gibi! Sancılarla yüklü minik bezgin bir yürek daha yaşarken yok sayılmıştı. “El ayak tutarken düğün dernek yapalım. Torun sevmek istiyoruz’ gerekçeli sömürücü, bencil şark dayatmaları, küçük kızın körpe beyin hücrelerini delik deşik ediyordu. Herkes torununu kucağına almak isterdi de; kimse Meryem’e düşüncesini sormadı. “Daha çocuğum. O kucakta hala bana da yer var. Benden gelin ve anne olur mu?” haykırışlarını işitmek istemediler. Alaysamalı bir ifade ile kendisini evlendireceklerini söyleyen ailenin akıl almaz ilkel açlığı yutmaya hazırdı onu. Acıların pusu çökmüştü içine! Elinde tuttuğu sarı saman karton, bir düğün davetiyesi değil erken ölüm çağrısıydı! Çevresinde yardım edecek bir kişi yoktu. Bu “geleneksel” utançla nasıl başa çıkabileceğini düşündü. Ve acının pusu çökmüştü içine. Kulaklarında uğuldayan seslerin gerçekte kabus dolu yankılar olduğunu işitti: “Evleneceksin. Torunlarımız olacak. Mürüvvetini (yararlı olmanı) göreceğiz. Sevaptır. Meryeeeeemm! Ses etme gııız, gahrolasıca! Bacahlarnı gırarım senin!” Burada sert bir çelişki var. Nedir? Sevap sözcüğü ile bacak kırma aynı tümcede geçmekte.

ARAÇSALLAŞAN, GÜNAHSIZ KIZ ÇOCUKLARI

SONRA bir okul arkadaşı aklına geldi, kendisi gibi 13 yaşında! Hediye!  Babasını yitirdikten sonra öz amcaları onu iki bin beş yüz lira başlık parası karşılığında görmediği, tanımadığı bir kişi ile evlendirmişlerdi. Buna düpedüz satış (insanlık suçu) denilebilirdi. Altı doğumluk (Rakamla 6) sürenin bitiminde kocası ölünce de küçük “gelin”cik, yarım düzine çocuğuyla muhtaç duruma düşüyordu. Bir resmi kurum ve de hayırseverlerin (!) çoğu zamanki maymun iştahlı popülist desteği “basında yer alana dek” sürünce, yine ortada kaldı. Ve “kuma” olarak bir başkasıyla evlendirildi. Nedir? Dünyada insana tersten armağan edilmiş çok belirsizlik vardır. İşte Hediye de sapık uygulamalarla onlardan birisinin çukuruna düşürülmüştü. Üstelik henüz yeni, genç kadınlığa ulaşmış yaşıyla ve de ömür boyu karanlıktan çıkmamacasına! Kız çocuklarının araçsallaşması konusunda bir canlı öykü daha anımsadı Meryem… Altıncı sınıftaki çalışkan arkadaşı Reyhan, iki buçuk hafta okula gelmedi.

BAHAR’IN İMRENDİĞİ ŞEYE BAKAR MISINIZ!

BİR zaman öğrendiler ki; ailesi o yaştaki yavruyu, on bin lira karşılığında yaşlı bir adama satmıştı. Ne yazık ki “satmıştı” sözü geçerli, burada. Bir süre sonra Meryem ve arkadaşları, Reyhan’ın ailesini gördüler. Üzgün aile; kızlarının ilk doğumda çok kan kaybettiğini ve artık ölüm döşeğinde olduğunu anlattı çocuklara. Daha sonra “küçük kadın”ın ölümden kurtulduğu haberi geldi. Bir süre sonunda Reyhan ile bir türlü iletişim kuramayınca, babası onu görmeye gitti. Kızı dövülmüş sokağın ortasında yatıyordu. Ve sonuçta o pişman ailenin (!) kızlarını yeniden evlendirmek için çabaladığını bir kez daha ürpererek anımsadı. Bu arada ben de 15 yaşında evlendirilen bir başka evlat Bahar’ın, kocasının desteğiyle yaptığı masum bir eylemden söz etmeliyim. Genç kızlara çok özenirdi minnoş! Mahallenin kızları oyun oynarken neredeyse yutkunarak balkondan izlemesi, bir akşam üzeri kocasının dikkatini çekmiş. Çocuğu “çocuk anne”nin kucağından alarak onu aşağıdaki cıvıl cıvıl kızların arasına oyun oynamaya göndermiş. Buna pek bir sevinen Bahar şöyle anlatıyor: “Gittim. Oynadım. Ve eve döndüm!”

"HEY YARDIM EDİN! ORADA KİMSE YOK MU?”

İNSANIN içini parçalayan şu masumiyete bakar mısınız? Ve Meryem’e gelince! Ona göre, başına gelecekleri kimse bilemezdi. Ve Meryem yaşı gereği, akıl yürütme gücünün yetersizliği nedeniyle paniğe kapılıp bu bataklıktan “kendisi” kurtulmak istedi. Hareketli olarak onu en son; karşı komşu Naciye Bacı, ahırın girişinde, tarım ilaçlarının bulunduğu dolabı açarken görmüştü… Ülkede, baş bireyleri küçücük kız çocukları olan, dayatmayla yaşatılmış “Hey! Yardım edin. Orada kimse yok mu?” türünden böyle çok utanç masalı bulunmakta. Daha da acısı; bunların tümünde de “iyi bir kötü adam” vardır. “Demir yumruklu erkek” kaynakları, maden gibi zengin olan ülkemizde de onlardan seriler üretiliyor! Sonuçta, bu koyu kara - yeşil yazgılı, “gelinlik içinde tutuklu gelin”cikler yaşamları boyu her gün batışında dua ettiler. Ancak hiç birisinde de ertesi sabah gönüllerine göre doğmadı; ülkenin güneşi! Bu saplantılarla, bu umursamazlıklarla doğamayacak da! / Levent ÜSKÜDARLI - Mart 2012

BİR KUPÜRÜN ANLATTIKLARI:Zeynep Oral, geçenlerde yayınlanan bir yazısına şu tümceleri de serpiştirmiş: "Beş vakit namazında adamların 12 yaşındaki kızlarını beş bin liraya sattığı… Dini bütün devlet memurlarının çocukları yaşında kızlara tecâvüz ettiği… Savcıların kız çocukların ‘kendi rızalarıyla’ (istekleriyle) şiddet gördüklerine inandığı… Nüfusunun ‘yüzde 99’u Müslüman’ diye iddia edilip övünülen ve “çocuk gelinleri 5,5 milyon”u aşan bir ülkede……” (Mart 2012)

 

 
Toplam blog
: 86
: 39
Kayıt tarihi
: 09.12.08
 
 

1951 / İstanbul. Öğretmen bir ailenin tek çocuğu. Sade bir düzen içinde soluk alıp veren o "eski ..