Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '09

 
Kategori
Dans
 

[gösteri okuma] Aşkın tersyüz/kendi hali; Rahatsızlık için özür ya da aşkın LUVSTORY halleri.

[gösteri okuma] Aşkın tersyüz/kendi hali; Rahatsızlık için özür ya da aşkın LUVSTORY halleri.
 

LUVSTORY köşelere çarpmanın, kendini belki kendine içe dönük nevrotik ifadelerin öyküsüdür.


Dilere düşen, yüzyıllara uzanan efsaneleşmiş tüm aşk hikayelerinin en temel özelliği, belki tanımı değil, kişinin iç dünyasında gerçekleşmiş olmasıdır. İçe dönük bir atışma, bir kendini eritiş, yok oluşa yaklaşma halidir aşkın en derin hali.

Söyleyebileceklerimizi söylemiş yaşadıklarımızı yaşamışsak aşk bir başka zemine ve duruma geçebilir, sonsuzluğa, dostluğa, güvene veya biraradalığa dönüşebilir. (Mutlaka biter demiyorum)

Aşkın oluş/yükseliş/fark edilişi sırasında kişide yarattığı duygular, travmalar yaşamın hep den haline dönüşmesinin sanat/gösteri yaklaşımı içerisinde o en şiddetli keskinliği nasıl anlatılır? Sembole/dansa/koreografiye nasıl dönüşebilir?

Bu çok zor bir süreç, ele alınması büyük cesaret gerektiriyor bir çok açıdan. Biz, Ferhat’ın ölümcül aşkından sadece asil olan duyguları alır/hatırlar/öyküleştiririz. Onun iç dünyasında gerçekleşen, yaşadığı anda olanların nevrotik, ölümcül anlamından uzak dururuz. Bir aşk gelsin bizi bulutlarda Love Story tadında gezdirsin isteriz. Olur mu?

Böyle bir aşk gerçekte yoktur, aşk kendini adama, bir başka bağlamda onun içine girme halidir, ondan olma hali. Girebileceğiniz alan kapalı ise, bir duvarla karşı karşıya iseniz, söyleyemiyor belki anlaşılmıyor, iseniz duvarlar da önünüzde ne yaparsınız?

Çağlar Yiğitoğulları’nın oyunculuk ve Handan Ergiydiren’in birlikte gerçekleştirdikleri LUVSTORY nin özgün hikayesine konu olursunuz, yani tarihe geçecek biçimde aşık olursunuz. "Love Story" mutlu, yaşanmış, sonuçlanmış aşkların hikayesi ise LUVSTORY bozguna uğramış bir iç dünya, çıkış ve zemin arayan kalplerin, duyguların ve duvarlara, köşelere çarpmanın, belki içe dönük nevrotik ifadelerin öyküsüdür.

Nevrotik dendiğinde öyle uzaklara bakmamak lazım. Hepimiz yaşadığımız özel duyguların bir yerinde bu aşamaya ulaşırız, kendimizi ona göstermek/anlatmak/farkında olmasını sağlamak, bunu ummak, beklemek, bunları yaparken de yaşamsal fonksiyonlarımızı, duygularımızı kontrol halinde tutmak zorunda kalırız. Bütün alanların doksan derece bir köşede birleştiği bir yerde ileri doğru gitmenin ancak duvarı devirmek, delmekle mümkün olduğu bu noktada o duvarın önünde kavrulur, kendimizin deneyimi oluruz.

Ferhat’ın dağları deldiğinden bugüne geçen sürede aşk ve onu oluşturan duygularda bir ilerleme olmamış anlaşıldığı kadarıyla. Duvarlar yine taş, taşlar yine duvar. Bu alanda bir gösteri seçmek, seçebilecek kolay bir çok ifade yolu varken tasarımcı ve gösterimci için bir risk gibi görülebilir. Böylesine bireysel bir zeminde uğraşır olmak da size anlamsız gelebilir, bir çok toplumsal mesaj verilebilecek bir zamanda ve sürede bireyle uğraşıyor, onun aşkıyla kavruluyor olmanız sizi olsa olsa Ferhat’laştırır onun yaşadığı aşkı ve ifadesini, modern zamanlarda bir başka deneyim, aşk hikayesi olarak aşka aşık insanlar kıvamında yaşarsınız.

Dudaklar bükülür, “İşiniz mi yok sizin?” denirse duymamazlıktan gelin, tarihe kalan aşkların tümünde duvarlara karşı yapılan birey mücadelesinin destanı gizlidir. Bunun tersinde değil tarihe kalmak, anda bile aşkı yaşayamaz, gereklerini yerine getiremezsiniz. Aşk bir şarkı/masal/film/roman veya öykü olarak döner durur ancak çevrenizde. (bu durumda olmak gayet insanidir)

İşte bu duygulara, duvarlara çarpmaya çok müsait bir günümün akşamında Kumbaracı50 de LUVSTORY i izlemeye gittim. Hem Çağlar hem Handan hazırlıkları döneminde işle ilgili ser verip sır vermediler. Gösteri açıklaması bile, işe benzer şekilde içerde yaşanacak, anlaşılacak ve bilinecek şekilde kalmıştı.

LUVSTORY, çok güvendiğim bu iki insanın her şeye, sıradanlığa meydan okuyan tavrının devamıydı, sahne çözümü, gösterimcinin ve bizlerin yalnızlaşmasını, kendi kendimize kaldığımızı sağlayacak hissettirecek kadar bizim ve onun üzerinde baskı oluşturdu. Kendi ağırlığımın da etkisiyle gösteri sonunda uzunca süre sandalyeden kalkmak istemedim. Bu sırada izleyiciler, "bitti mi?" "Ara mı verildi?" Sorularını soruyorlardı kendilerine. Gerçekte aşkın, ne "Love Story" ne de" LUVESTORY" halleri asla bitmeyecek, kahramanları değişse de yaşam sürdüğü sürece hikayesi devam edecekti.

Kumbaracı50 mekanı özgün, düzgün ve bu işlere ev sahibi olmaya devam edecek güzellik ve hoşlukta. İzleyici sayısı bu kadar kalabalık nüfusu, bir o kadar tiyatro bölümü olan üniversite şehri için ilginç şekilde azdı. Bu tür performanslara ilginin bir snopluk zemini ile ele alınması, deneyimde orda olmamanın seçilmesi kendi işlerinde gizli tekrara/taklide/kaynaksızlığa yol açacağını bilememenin öngürüsüzlüğü denebilir mi? Ben ordaydım herkes nerde demek istemiyorum, asıl işi bu olan o kadar çok insan var ki bu tür gösterilerin mutlaka zihinsel arşive kaydedilmesi, izlenmesi ve yaşanması gerekiyor.


Gösteri Kimliği

"Bana Islak Mayonuzu Gösterin" ve "DISS" ekibinden ikinci solo gösterim.

Yeni gösterim mekanı Kumbaracı50 'nin açılış ayı için tasarladığımız yeni solo performans projemiz LUVSTORY'nin ilk gösterimi 16 Kasım Pazartesi, tek gece.

22/11 & Damaged Ortak Yapımı - Çağlar Yiğitoğulları & Handan Ergiydiren

Saat: 20.30

Çağlar Yiğitoğulları, gösterimci ile işler ve gösteriler hakkında konuşmalar - 22-11-2009 - Cihangir - Rafine
http://www.dailymotion.com/video/xb8qz1_caylar-yiyitoyullary-luvstory-aykyn_lifestyle

 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..